D_Masthead_970x250

Futbol, erkeklere bırakılmayacak kadar önemli bir şeydir!

Futbol dediğimiz spor tabi ki Türkiye’deki kadınların yaşadığı sorunlara çare olmayacaktır ama “Hey beyler, biz de buradayız” demeleri için harika bir araç olabilir

Erkeklerin her zaman övünç ve gurur kaynağı olmak zorunda olan futbol, bu topraklardaki her değer ve kavram gibi kadınları ötekileştirmek için kullanılan bir obje haline getirildi. Kimimiz için kadınlar sadece ofsaytı bilmemekle, maç izlemeye giden erkeğe “inşallah yenilirsiniz” mesaj atmakla, konsol oyunları oynarken yan tarafta destek vermekle ve statlara götüremediğimiz ‘kadın kısmı’ olarak nitelendi.

Bir kadının bırakın futbolcu olabilmesini ofsaytı bilmesini bile kabul edemedik. Bizim birbirimize üstün gelmek için kullandığımız ve içini boşalttığımız futbola onları katmadık.

Her zaman savundum, “Futbol, asla sadece futbol değildir.”

Ve futbol, erkeklere bırakılmayacak kadar önemli bir şeydir!

Hali hazırda muhafazakarlığın her alanda yaşandığı bir ülke olan Türkiye’de futbola hikayeleriyle romantizm temelli bakan insanlar bile muhafazakarlık seviyesini arttırarak kadınları ötekileştirmeyi başardılar. Her zaman ‘erkek sporu’ olarak bilinen futbolun, bir kadının hayatının önemli bir yerinde olması hiçbir zaman kabul görmedi. Futbolu yöneten erkekler, canı istediklerinde tribündeki hem cinslerini oyundan dışarı aldılar ve yerlerine kadınları koydular. Oysa biz futbol ve kadın ilişkisine alışık değildik. Bu topraklarda mühendislik öğrencisi kadınların bıyıkları çıkardı. Bu topraklarda kadınlar sadece futbolcuların güzel eşleri olabilirdi. Bu topraklarda kadınlar sadece takım elbiseyle ciddi ciddi futbol konuşan adamların (genelde kavga eden) yanındaki masada mini eteği görülecek şekilde duran ve arada bir e-posta okumakla görevli olabilirdi.

Bir zaman sonra birileri kadınların da futbol oynayabildiğini, yazabildiğini, konuşabildiğini, hatta taraftar olabildiğini gördü. Bunu kabul edemediler tabi. İlk önce kadınlara tribünde ‘özel’ yerler ayrıldı. Küfür edenler “arkadaşlar aramızda bayan var bayan!” diyerek uyarıldı. Yanında ‘bayan’ olmamasına alışık olmayan bir toplum için onları temelsiz bir şekilde var eden şeye evde durmakla görevli bir eşyanın(!) dahil olması, onlarla bir şeyleri paylaşması garip geldi.

Sonra bir rahatlama yaşadılar.

Kadınları öteki tribüne göndererek kendilerince kibarlık yaptılar. Kadınların yanında rakip takım oyuncularının hayatlarında önemli yer teşkil eden kadınlara küfür ettiler. Bu zamanla bağışıklık kazandı ve o “arkadaşlar aramızda bayan var bayan” diyen bile bunu görmezden geldi.

Hafta içi kadın mühendis görmek ve ondan talimatlar almak yetmiyormuş gibi bir de tribünde kadın görür oldular. Bununla da kalmadı bu ‘utanmaz’ kadınlar, futbol hakkında yazıp konuşmaya başladılar.

Erkeklerin futbol takımları Şampiyonlar Ligi’ne alınmazken kadın futbol takımı Konak Belediyespor, Şampiyonlar Ligi’nde tur atlıyordu. Kadınları spor programlarına mini etek kavramına sıkıştıranlar ise bunun sadece gelir geçer olduğunu düşünerek pek oralı olmuyorlardı.

Kadınlar bloglarında futbol yazıyor, Twitter’da futbol tartışıyor, evlerinde ya da tribünde maç izliyor. Hatta kadınlar futbolu o kadar çok seviyorlar ki Almanya’da Al Dersimspor ve Berlin Türkiyemspor çatısı altında mücadele veriyorlar. Türkiye’deyse kadın futbolcular zorlu yolculukların ardından sırtlarına geçirdikleri formayı sadece gözlerden uzak statlarda giyebiliyor. Futbolu ciddiye almayan erkek meslektaşının kazandığı paraların çok altında kazanıyorlar ama futbola olan bağları kopmuyor.

Kadın, nasıl evini idare edebiliyorsa futbol sevgisini de büyük bir aşkla yaşayabiliyor.

Kimi kadın futbolu, Roma’nın kaptanı Totti’nin yakışıklılığıyla severken; kimisi de Totti’nin kulübüne olan bağlılığıyla seviyor. Bir şeyi sevmek için sebep aramak ne kadar yanlışsa, futbolu kadınlardan uzak tutmak için çabalamak da o kadar yanlış ve hayata ihanettir.

Futbol dediğimiz spor tabi ki Türkiye’deki kadınların yaşadığı sorunlara çare olmayacaktır ama “Hey beyler, biz de buradayız” demeleri için harika bir araç olabilir.

 

Peki TFF ne yapıyor?

 

Türkiye’de futbolun patronu olan Türkiye Futbol Federasyonu da bu konuda üzerine düşenin çok az payını zorunlulukla yerine getiriyor. UEFA’nın herkes için futbol sloganıyla Avrupa’da yaymaya çalıştığı kadın futbolu son yıllarda az da olsa ülkemizde ses getirdi. TFF tarafından “Kadınların futbol oynamasına gerek yok” diyen birine emanet edilen kadın futbolunun imdadına şuanda Fenerbahçe Teknik Direktörlüğü yapan Ersun Yanal yetişti.

Ersun Yanal’ın da katkılarıyla antrenörlük yapmaya başlayan Necla Güngör, şu sıralar Futbol Gelişim Direktörlüğü Bölgeler Koordinatörlüğü’nde görev yapıyor. Türkiye’nin milli takımlar teknik ekibindeki ilk kadın olan Güngör, kadınların futbola bakışını ve sahaya çıktıkları anda yaşadıklarını Hürriyet’e verdiği röportajda şöyle açıklıyor:

“Kadın olmak zaten çok büyük bir psikolojiyi gerektiren bir durum… Ayrıca kadının sporda olması çok büyük bir zorlukken, kadının futbolcu olarak kendisini karşısındaki insanlara benimsetmesi çok daha zor. Benim gözlemlerim şöyle, bizim kız futbolcularımız sahaya çıkarken kendilerini sahada çok daha iyi ifade edebildiklerini söylüyorlar. Çünkü onlar, hayattaki bütün sıkıntılarını, dertlerini, hedeflerini her şeylerini o çizginin, o sahanın içine girdikten sonra unutuyorlar. Ve özgürce kendilerini ifade ediyorlar. Çünkü hayatlarında belki de en fazla severek yaptıkları işi yapmış oluyorlar. Bundan dolayı da çok mutlular.”

Bırakalım da kadınlar futbol alanında özgür olsunlar. Seksist bakış ve hayat tarzı toplumun her yanına bu kadar işlemişken 2000’de, 2002’de, 2008’de ve daha birçok zamanda bizi tek yürek haline getiren futbolu insanları yozlaştırmak, ötekileştirmek ve dışlamak için kullanmamak gerek.

Bu yüzden de futbol, erkeklere bırakılmayacak kadar önemli bir şeydir.

 

İlgili İçerikler