Biraz olsun insanca yaşamak ve aldığımız nefesin hakkını verebilmek için kitaplara eskisinden daha sık sığınmamız gereken günlerden geçiyoruz. Yaşadığımızın öbür türlü farkına varamadığımızdan gitgide daha çok emin olarak. Dünyayla ilişiği kesmeden içe kapanmanın en etkili yolu okumaktan geçmiyor mu? Tek bir kitap engin gökyüzünün kapılarını açmıyor mu? Tek bir cümle bize kainatın sırlarını fısıldamıyor mu? Kelimelerin büyüsüne inandığımız anda kendi hakikatimize kavuşmuyor muyuz?
Öyle olmasına öyle ama her gün pek çok kitabın neşredildiği günümüzde Zaman ile olan yarışı çoktan kazanmış eserlere tevafuk etmek hiç kolay değil. Bu kemale erişmiş yapıtlar eskisinden de az maalesef. Bulut Defteri bunlardan biri. Aydın Afacan’ın Sincan İstasyonu dergisindeki aynı adlı köşesinde kaleme aldığı okuma notlarından oluşuyor. Sadece okuma notları olarak değerlendirmek haksızlık olur. Her biri aynı zamanda derinlikli bir sorgulama neticesinde farklı sorulardan hareketle ortaya çıkmış tefekkür bulutları.
Metin bir bakıma yazarının hüviyeti değil midir?
O halde, iyi şairlerin ne söylediğine kulak vermek lazım, onların efsunlu sessizliklerini dinlemek bile boş lakırdılarla vakit öldürüp zihin çürütmekten evladır. Yazmanın kolayına kaçan, edebiyatı bir heves olarak görüp uğraş vermekten imtina eden, sonuç odaklı bir rant anlayışıyla hareket eden geniş bir kitlenin bayağı zevklerine hitap etmeyen bir yapıttan söz ediyoruz. Denemeyi iç dünyasını, duygu durumunu kağıda dökmek olarak gören bir kitlenin iyi edebiyatın tanımını tahrif eden kıyıcı tutumuna karşın Aydın Afacan ölçülü, naif ancak bir o kadar da kışkırtıcı, sözünü sakınmayan üslubuyla okuru sığ ve yalınkat bir algıdan kurtarmak için kolları sıvamışa benziyor. Edebiyat bahçesinin kara çalılarını temizliyor.
Kısa ve kesif denemelerin eklemlenmesiyle oluşan Bulut Defteri, bilginin katmer katmer açıldığı bir derya deniz. Tırnak içindeki atıflara bilhassa dikkat edilmesi gerekiyor. İncelikle yazılmış cümlelerin sonunda durup düşünmeye kışkırtıyor okuru. Bir defada okunup geçilecek türden bir yapıt değil Bulut Defteri. Kendi nitelikli okurunu arıyor. Okuru edebiyat karşısında bir bilinç kazanmaya teşvik ediyor. İşin kolayına kaçmamasını, tesadüfen karşılaştığı alıntılarla yetinmemesini, görünenin arkasına bakmasını, bunun için de kişinin kendi okuma sergüzeştini belirlemesini, kısacası ‘okumanın’ hakkını vermesini salık veriyor sanki yazar. Kör okuma alışkanlığına karşı bakışı çoğaltan bir okuma bilinci kazandırmak istiyor gibi içten içe. Çünkü niteliksiz yazarların pazar alanına döndürdüğü edebiyat, nitelikli okur sayesinde altın çağına dönecek belki de...
Felsefeden, siyaset bilime, edebiyattan musikiye ve elbette illa ki şiire değinen yazılarda birçok meseleyi masaya yatırıyor yazar. Öte yandan, mitoloji konusundaki birikimi kitaptaki yazıların çoğunda kendini açıkça belli ediyor, birçok yazının satır aralarından sızıyor.
Metinlerarasılık ve intihal arasındaki farka ve yazın dünyasında bununla alakalı ikilemlere, editörlerin metin seçimindeki ahlaki duruşundan özensiz hazırlanan yıllıklara, edebiyatın farklı disiplinlerle görünen ve görünmeyen ilişkisinden edebiyat dünyasından sıcağı sıcağına gelişmelerle ilgili saptama ve yorumlara kadar birçok konuya değinen yazılar insicamsız gibi görünen ama kendi içinde hususi bir bütünlükle kitap haline getirilmiş. Hem yekpare bir metin hem ayrı ayrı metinler -bulutlar- olarak okunabilir.
Suret’in Keşfi adlı bir bölüm var ki! İnanılmaz bir metafor zenginliğiyle nakış gibi işlenmiş alt bölümlerden oluşuyor: Narkissos’un Aynası, Rabelais’in Aynası, Borges’in Aynası, Calvino’nun Aynası, Eduardo Galeano’nun Aynası, Fazlullah Esterebadi’nin Aynası, Attila İlhan’ın Aynası... Liste uzayıp gidiyor.
Toplumun maddi gelişmesiyle sanatın gelişmesi arasındaki oransızlığı söyleyen Marx’tan, lirizm üzerine ilginç söylemleri olan Troçki’ye, Sebald’ten Immanuel Wallerstein’a, insanı homo complexus olarak niteleyen Edgar Morin’e kadar pek çok fikir adamı, kuramcı ve sanatçıya atıflar içeren bir kitap. Aydın Afacan aleni veya gizli birçok soru yönelterek, değindiği konulara ilişkin alıntılara yer vererek okuru başka yazar ve yapıtlarla buluşturan geniş bir okuma rotası da sunuyor aynı zamanda. Epigrafların birbiriyle ilintisi kadar yazarın nihayetinde kendi savını ortaya koyması veyahut özgün bir fikir sunması Bulut Defteri’ni emsallerinden ayıran en önemli özellik.
Mesele edindiği konuları mevcut literatürün ışığının ötesinde kendi sorularıyla ele alan, her birini çok yönlü değerlendirip apaçık ortaya koyan bir yazar Aydın Afacan. Şairliğinin yanı sıra bir fikir adamı. Şiiri şiir, nesiri nesir üstelik. Asla mevcutla yetinmeyen, sürekli araştıran, içgörüsü yüksek biri.
Edward Said dili iyi kullanmayı ve dile ne zaman müdahale edileceğini bilmenin entelektüel eylemin iki temel özelliği olduğunu söyler. Bulut Defteri tam da böyle bir entelektüel tavrın yansıması... Bulutlarla koca bir gökyüzünü okumak için...
Bulut Defteri, Aydın Afacan, Yazılı Kağıt Yayınları, 103 syf, Ocak-2017