Deran bebek. 6 aylık. Resim öğretmeni annesi Ayşe Çelik telefon bağlantısıyla katıldığı Beyaz Show programında ‘Çocuklar ölmesin’ diyerek son derece insancıl ve masumane bir barış temennisinde bulunduğu için annesinin kucağında cezaevine girdi. Bugün 23 Nisan. Adı güzellik anlamına gelen Deran bebek dört duvar arasında yaşananları hatırlamayacak belki. Ama bir örneğine sadece parodilerde rastlanacak kadar abes bir kararla hapis cezası alan annesiyle soluduğu cezaevi atmosferinin bilinçaltına tesir edeceği muhakkak.
‘Yaşadıklarımı resmetsem tuvale siyahı fırlatırım’ diyor resim öğretmeni Ayşe Çelik Gazete Duvar’dan İrfan Aktan’ın yaptığı söyleşide. Simsiyah bir karar bu gerçekten de, simsiyah bir zulüm. Barış umudunu silmeye yönelik simsiyah bir leke. Ne hapsedilmeyi hak ediyor Ayşe Çelik ne de sosyal medyadaki kör ve sağırların acımasız lincini. 341 hapis cezasının 5 ay 10 gününü cezaevinde geçirecek 180 gün denetimli serbestlik uygulanacak. Deran bebek bir yaşına cezevinde mi girecek acaba sorusu geliyor aklıma. Tüylerim ürperiyor. Daha kaç bebek var dört duvar arasında ilk adımlarını atmak zorunda kalan, diğer mahkumlar sürekli ‘sus’ dediği için konuşmayı geç öğrenen, parka gitmeden, kaydırak kaymadan, salıncağa binmeden büyüyen? Bazısının annesi koca dayağından usandığı için katil olmuş, bazısı kendisine tecavüz eden kişinin canını almış. Annelerinin aldığı cezaya ortak olan onlarca bebek. Tam 668 bebek.
2017 verilerine göre, cezaevinde 12-17 yaş arasında olan 2 bin 578 çocuk var. Cezaevlerinde kameraların görmediği kör noktalarda şiddete maruz kalıyorlar, çıplak aramalardan psikolojik olarak etkileniyorlar, mevcut psikolog sayısı zaten yetersiz. Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre, cezaevinde 119 Suriyeli çocuk bulunuyor. 31 Afganistanlı, 7 Pakistanlı, 4 Iraklı, 2 İranlı, 2 Türkmenistanlı, birer Cezayirli Endonezyalı ve Gürcistanlı çocuk daha var. Tercüman eksikliği çocuklarla sağlıklı iletişim kurulmasını engelliyor. Dil problemi çocuk mahkumlar arasında anlaşmazlığa, yalnızlığa neden oluyor.
Suçun toplumsal bir olgu olduğu gerçeği göz ardı edilmekle birlikte, bir toplumda suç oranının artmasının münferit bir durum olduğunu düşünmek, eğitimden çalışma koşullarına sağlık kurumlarından çekirdek aile yapısına kadar bireyin kişiliğini ve hayatını şekillendiren her kurumun payını hiçe saymak demektir. Suç işleyen çocuk değil, suça itilmiş çocuk vardır. Türkiye’deki suçlarda her 100 şüpheliden 25’inin çocuk olduğu gerçeğine bakılırsa, eğitim çağındaki çocukların niçin sanık durumuna düştüğünü toplumsal açıdan ele almak şarttır.
Eğitimini yarıda bırakarak ya da okul saatleri dışında çalışmak zorunda kalan, cinsel istismara uğrayan, zorla evlendirilen, fuhuş ve porno için kaçırılan, uyuşturucu trafiğinde ve insan kaçakçılığında kullanılan çocuklar.
Çocuk olduğu için daha az şüphe çekeceği düşünülen, yine çocuk olduğu için daha az ceza alacağı için tercih edilen, yine çocuk olduğu için hükmetmesi, susturması, sindirmesi daha kolay olan nice çocuk.
Disk çocuk işçilerin %80’inin kayıt dışı çalıştırıldığını açıkladı.
Çocuk İstismarıyla Mücadele ve Çocuk Haklarını koruma Derneği Başkanı Avukat Buğra Kağan Oğuz son on yılda cinsel istismara uğrayan çocuk sayısının 250 bin civarında olduğunu ifade etti.
Türkiye çocuk istismarında dünyada üçüncü sırada. Her yıl 7 bin çocuk istismara uğruyor.
Devlet eliyle ortaya çıkan yaşam ihlalleri olduğu gibi, devlet önlem almadığı için ortaya çıkan yaşam hakkı ihlalleri de var.
Berkin Elvan başına gaz kapsülü isabet etmesi sonucu aylarca komada kaldıktan sonra hayatını kaybettiğinde 14 yaşındaydı. Çocuktu. Ve bugün 23 Nisan. Bilinci kapalı vaziyette hastanede kalırken, küçücük bedeni gün be gün erirken çoktan terörist damgası reva görülmüştü. Hataları, ihmalleri, yanlışları kabul edip özür dilemek yerine, mazeretler üretmek ve gerçekdışı yaftalarla masum bir çocuğu karalayıp kendini haklı göstermeye çalışmak hangi vicdana sığar?
Tecavüz edilip boğularak öldürülen Irmak Kupal dört yaşındaydı. Karısının açtığı boşanma davasına öfkelenen babanın öldürdüğü öz evladı Yiğitcan 9 yaşındaydı. Aynı sebepten bu sefer başka bir baba iki kızının canına kıyıp intihar etmişti, o yavrulardan Hira 3, Elasu 5 yaşındaydı.
Ve o çocuklar büyüyemeyecek!
O çocuklar büyüyemeyecek…
O çocuklar…
Halbuki bundan tam sekiz yıl önce, 2010’da Anayasa’nın 41’inci maddesine şu fıkra eklenmişti: ‘Devlet her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirler alır.’
Devlet çocuklara yönelik cinsel istismarı, şiddeti ‘önlemek’ için ne yapıyor peki? Çocukları korumaktan öte, suçun oluşmasını engellemek, suç oranlarını ve çocukların suça ortak edilmesini, suça itilmesini azaltmak adına ne yapıyor, ne yapacak?
Cinsel istismar ve şiddet suçundan hüküm giyenlere iyi hal indirimi ve denetimli serbestlik uygulanmasının önüne geçmek için ne yapıyor, ne yapacak?
Nazım Hikmet, Kız Çocuğu adlı şiirinde ‘Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler’ der. O şekeri cezaevlerinde gri duvarlar arasında değil, üç kuruş kazanmak adına ter döktükleri konfeksiyonlarda, inşaatlarda değil, korkudan seslerinin çıkmadığı yatak odalarında değil, yemyeşil oyun parklarında, fırsat eşitliğiyle okudukları okul sıralarında, güvenle kaldıkları evlerde yiyebilsinler.
Bugün 23 Nisan. Keder doluyor insan.
Bugün 23 Nisan. Öfke doluyor insan.
Bugün 23 Nisan. Çocuklar da insan.