Düşünsenize sokakta yürürken biri size samuray kılıcıyla saldırıyor ve canınızı alıyor. Herhangi birimizin de başına gelebilirdi ve bundan sonra gelmeyeceğinin garantisi yok.
Boşuna demiyoruz kadınlar için hiçbir yer güvenli değil diye…
Bunun sebebi sadece faillerin suça yatkınlığı değil, aynı zamanda cezasızlıktan güç alan eril zihniyetin rahatlığı. Bir kravat takmasına bir pişmanım demesine bakıyor beraati ya da cezasının inmesi…
Başak Cengiz’i öldüren katil Can Göktuğ Boz ifadesinde, direnemeyeceği için kadın seçtiğini söylemiş. Kadının doğası gereği zayıf varlık olduğu önyargısının yanı sıra kadın cinayetlerinde hapisten ya da müebbetten yırtmanın kolaylığı aslında tercihini belirleyen.
Katil sinirli ve moralinin bozuk olduğunu belirtmiş bir de. Bu şefkat dilenen ruh halleri, ister gerçek ister gerçekdışı olsun, erkeğin kendini haklı çıkarmak için kullandığı anahtar kelimeler. Kaç erkek özgürlüğün kapısını bu kelimelerle açtı yargının karşısında! Böyle erkekler kılıf uydurmanın kitabını yazmışlardır elbirliğiyle. Her sayfanın dipnotunda pişmanlık vurgusu vardır üstelik.
Gözü dönmüşlük, cinnet ya da psikolojik rahatsızlıklar suç edimini hafifleten mazeretler olarak kabul gördükçe meselenin odağı gözden kaçıyor maalesef. Kadından nefretin iki bin yıllık tarihi var şiddetin temelinde. Bazı psikolojik rahatsızlıklar suça yatkınlığı arttırıyor elbet. Kişinin ruhsal sağlığının sağlanmasının yanı sıra toplumun can güvenliği için de tedavi ve hasta takibi şart. Cezalandırmanın yanı sıra sistemli bir rehabilitasyon süreci elbette herkesin faydasına olur. Ama hasta olsun olmasın bir erkek tanıdığı ya da tanımadığı bir kadını öldürdüğünde bunun özündeki sebep mizojini. Kadınlar böyle erkekler için nefret objesi.
Boşuna demiyoruz her kadın cinayeti aslında nefret cinayeti.
Ceren Özdemir iki sene önce sokak ortasında kalbinden bıçaklanarak öldürülmüştü. 12 ayrı suç kaydı olan katil Özgür Arduç ifadesinde "Beni çıkarmayın, ben çıkınca yine öldürürüm, beni tedavi ettirin,” demişti. Çocukken 2 kez tecavüze uğradığını vurgulamıştı. Raporlu ruhsal hastalığa sahip erkekler kadına yönelik şiddet faillerinin az bir kısmını oluşturuyor. Ev/iş/aile/ilişki içi şiddetin çözümü adına elle tutulur bir girişimde bulunmak şöyle dursun, devletin Başak Cengiz ve Ceren Özdemir cinayetleri gibi nispeten daha kolay önlenebilir suçlar adına tedbirler almadığını da görüyoruz böylece.
Halbuki suç öncesi ve sonrasına dair yapılması gerekenler listesini defalarca sunduk, haykırdık. Dilimizde tüy bitti, kalbimizde sabır.
Boşuna demiyoruz daha kaç kadın öldürülecek?
Kadınların çiçek olduğunu söylemek yetmiyor ezcümle. Süslü laflarla günü kurtaranlar bilsin ki kadınların canı böyle kurtulmaz. Birinin kadını, bacısı olmayı reddederek var olmayı seçtik. İnsanız biz kadınlığımızdan önce. Kazanımlarımız ısrarlı mücadelemizin sonucu, eril tahakkümün lütfunun değil.
Erkekler pek çok gerekçe öne sürerek kadınları öldürmeyi kendinde hak görebiliyor. Oysa kadınlar canlarını kurtarmak için öldürüyor erkekleri. Bu farkı görmeyen adalet de, şiddet sarmalını önleyemeyen devlet de failler kadar suçlu. Samuray kılıcı elden ele dolaşıyor aralarında.
Kadınların hashtag olan isimleri, melek kanatlı fotoğraflarının yanı sıra katillerin adını tekrarlamak da boynumuzun borcu. Bilsinler ki kadınlar direnemiyor değil. Öyle bir direniyor ki hem de, bu eşitliksiz düzen de değişecek, eril zihniyet de. Ama biz sihirli parmaklarımızla, anlayışlı anaçlıkla yapmayacağız bunu. Siz kendi kendinize öğreteceksiniz eşitlenmeyi. Sadece lafta değil hayatın her alanında. Nefretinizi kendiniz boğacaksınız. Samuray kılıcıyla bilinçaltınızdaki nefreti söküp atacaksınız.
Ve hukuk kadınları gerçekten koruduğunda, potansiyel suçlulara korku saldığında, faillere ağır cezalar verdiğinde…
Boşuna demiyoruz uykularınız kaçsın diye.
Biz hep direneceğiz yaşamak için!
Samuray kılıcı karşısında adaletin kılıcı ne yapacak? Asıl soru bu!