“Umut I” adlı çalışmasında gebe bir kadını resmeder Gustav Klimt.
Tüm kadınları gibi zariftir kadın. Beyaz tenine tezat saçları, alev alevdir. Yüzyıl öncesinden gözlerimizin içine bakan bu kadın, ressamın defalarca resmettiği modellerinden biri, Herma’dır.
Resim, Klimt’in toplumun tabularına karşı çıkan, en kışkırtıcı eserlerinden biri olarak sanat tarihinde yerini almıştır.
Tüm çalışmalarını sevdiğim ustanın bu resminin aklımda kalmasının nedeni ise bambaşkadır.
Resimdeki kadının gebeliği elbette çarpıcı, ama asıl ilgimi çeken kadını çevreleyen figürlerin onun etrafındaki halleri.
İlk fark edilen, kadının başının üzerindeki kurukafadır. Kurukafanın her iki yanında ise inadına çirkin ve soğuk bakışlı erkek figürleri bulunur.
Kadının hemen önündeki figür ise daha da ilginçtir. Simsiyah kocaman bedeni ile bir deniz canavarı. Minnacık gözleri açılmış, sivri kalın tırnakları kadının bedenine dönmüştür.
Her yönden bir tehdit hissettirir insana.
Ölüm, gebe kadının başında nöbet tutuyor gibidir.
Klimt’in sağa sola saçtığı altın damlalarının ışıkları bile ısıtamaz insanı. Ürperirsiniz.
Ve, tüm bunların ortasında kadın sakin, bebeğini bekler.
Bu resmi bana şu aralar bir kez daha hatırlatan, Covid-19’nun son varyantı, XBB.1.5 varyantı, namı diğer “Kraken” oldu. Kuzey Denizleri'nin efsane canavarı, “Umut I” resminde iki gözü, simsiyah koca bedeni ve pençesinin ucundaki keskin tırnakları ile diğer tehlikelerin yanında yerini almıştı.
Gebelik zor dönem kadınların çoğu için. Riskler içeriyor.
Klimt ne anlatmak istedi bilemiyorum ama ben de hatırlattığı her zaman bu oluyor: Kadınlar, gebelikleri nedeniyle ölebiliyorlar.
Gebeliğin doğrudan ya da dolaylı sonuçlarından biri olan ölümler, “anne ölümü” diye adlandırılıyor; üreme sağlığı hizmetleri ve kadının toplumdaki değeri hakkında önemli bir temel sağlık göstergesi olarak kabul ediliyor.
Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesi'nde 2017’de, İtalya’da, en düşük yüz bin canlı doğumda 2 olarak bildirilen “Anne Ölüm Oranı” Türkiye’de 2020 yılında her yüz bin canlı doğumda 13 olarak rapor edilmektedir. Ancak, bölgelerimiz arası eşitsizlikler belirgin. Öyle ki bir bölgemizde bu değer yüz binde 7 olabilirken bir diğerinde yüz binde 22 çıkıyor; bölgeler arasında 3 kattan fazla fark oluşuyor.
Birleşmiş Milletler’in “Önlenebilir Anne ölümlerinin 2030’da “0” düzeyine indirilmesi” hedefi önümüzde.
Önlenebilir ile beraber en çok anılmayı hak eden hizmet “aşılama”dır.
Bir hastalığın aşısı varsa o hastalıktan geniş kitleleri ama en çok da en risk altındakileri koruyabiliriz.
Gebelik aşılaması ile ilgili ülkemiz bunu yenidoğan ve anne tetanosu ile gerçekleştirdi. Ülkemiz her bölgede bin canlı doğumda 1’in altında yenidoğan tetanos vakasının görülmesi ve annede tetanosun hiç görülmemesi hedefine 2009 yılında ulaştı. Ülkemizde her yüz bebekten 95’i annesinin tetanosa karşı aşılanması sayesinde yenidoğan tetanosuna karşı korunmuş olarak doğmaktadır.
Oysa, aynı başarıyı gebelerin grip ve Covid-19’a karşı aşılanması için ne yazık ki söyleyemiyoruz.
Gebeler, gebelikleri boyunca, akranları kadınlara göre daha sık sağlık hizmeti alma gereksinimi nedeniyle, gidiş-dönüşleri ve orada bulundukları sırada Covid-19 gibi solunumla bulaşan hastalıklarla karşılaşma riski taşırlar. Ayrıca, gebelikte Covid-19 ve grip gibi hastalıkların daha ağır seyretmesi gebelerin sağlıklı kişilere kıyasla bu hastalıklara bağlı ölüm riskini artırmaktadır. Bu nedenle, gebelerin aşılanması kritik önemdedir.
Sağlık Bakanlığı'nın bildirimine göre; Covid-19 kaynaklı anne ölümleri eklendiğinde anne ölüm oranı yüz bin canlı doğumda 20’ye çıkmaktadır. 2020’de gerçekleşen 3 anne ölümünden 1’inin nedeni Covid-19’dur. Başka bir ifade ile 2020’de Covid-19 nedeniyle anne ölümleri yüzde 52 oranında artmıştır.
Covid-19’a karşı toplumu aşılamanın en düşük olduğu 2 bölge, aynı zamanda anne ölümlerinin en yüksek olduğu bölgelerdir.
Gebelerimizin Covid-19 ve grip aşılarının yapılmış olması tüm bu nedenlerle çok önemlidir.
Bir hastalığın aşısı varsa o hastalıktan geniş kitleleri ama en çok da en risk altındakileri koruyabiliriz. Peki, o zaman niçin gebelerimiz bu aşılarla istenildiği sıklıkta ve dozlarla korunamamaktadır? Bunun temel nedenleri, birinci basamak başta olmak üzere sağlık hizmetlerimizde yaşanan sorunlar ve aşı kararsızlığına yol açan etmenlerdir.
“Bağışıklama İçin Güçbirliği Platformu” gibi gönüllü yapılar ve Türk Tabipleri Birliği altındaki birçok uzmanlık derneği ve çalışma grupları içerisinde yer alan bilim insanlarının söylediklerine kulak vermek gereklidir. Bu hafta içerisinde bir kez daha konuya dikkat çekilmiş ve kapsamlı şekilde öneriler dile getirmiştir. (Gebelerin Aşı ile Önlenebilir Hastalıklardan Korunması İçin Sağlık Bakanlığı Gerekli Tüm Tedbirleri Almalıdır | TTB )
Aşılar ile ilgili hizmetler yani bağışıklama insanlık tarihinin yüz akıdır. Hastalıklar ve insanlar arasındaki oyunun gidişatını değiştirmiştir.
Ve kanıta dayalı olarak biliyoruz ki,
Aşılar, anneleri de yaşatır!
Not: Bu yazı ile ilgili bilgileri sevgili arkadaşım Prof. Dr. Muzaffer Eskiocak’ın hazırlamış olduğu yukarıda linki verilen sunum notlarından yararlandım. Kendisine hem bu bilgiler hem de uzun yıllardır ülkemizin bağışıklama çalışmalarına verdiği kararlı ve çok değerli emeği için teşekkür ederim.
Pınar Okyay kimdir? Prof. Dr. Pınar Okyay, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı başkanıdır. Pınar Okyay, 1983'te Bornova Anadolu Lisesinden, 1989'da Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden ve 1993'te Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Bölümünden mezun oldu. Halk sağlığında epidemiyoloji, sağlık araştırma yöntemleri, araştırma ve yayın etiği, biyoistatistik, kadın sağlığı ve afet ağırlıklı çalışmaktadır. Üniversite hastanesi başhekim yardımcılığı, Özdeğerlendirme Kurulu başkanlığı; 2016-18 döneminde Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Yönetim Kurulu üyesi; 2018 Kasım 2021 Temmuz döneminde HASUDER'in Yönetim Kurulu başkanlığı yaptı. Halen HASUDER Toplumsal Cinsiyet ve Üreme Sağlığı ile Afetler Çalışma Gruplarında çalışmaktadır. Sağlık Bakanlığı Tıpta Uzmanlık Kurulu TUKMOS ve Halk Sağlığı Yeterlilik Kurulu Denetleme Komisyonu üyesi. 2020 Nisan -2021 Mayıs tarihleri arasında Sağlık Bakanlığı COVID-19 Bilimsel Danışma Kurulu üyeliği görevini yürüttü. Türk Tabipleri Birliği (TTB) bünyesinde TTB Halk Sağlığı Kolu başta olmak üzere çeşitli görev gruplarında yer almaktadır. Aydın Tabip Odası üyesidir; yönetim kurulu üyeliği yapmıştır; halen TTB Delegesidir. Bir kitapsever, gezgin ve T24 İnternet Gazetesi haftalık köşe yazarıdır. |