Bir masa başı sohbetinde kardeşim Mustafa, söz geldi, "Cızvaleti de bilmezler şimdi", dedi.
Bir sözcük. Beni aldı çocukluğuma götürdü.
Eşme'nin pazarı çarşamba günleri olur. Yıllardır böyle.
Pazar çok önemliydi o zamanlar. Herkes bir haftalık ihtiyacını pazardan alırdı. Manav yok, market yok. Hatta annem gelin gittiğinde Eşme'ye, pazar geçmiş olduğundan bir sonraki pazara kadar eş dost akrabanın getirdiği yiyecek ile haftayı geçirdiklerini anlatırdı.
Pazar, ürünlere göre ayrılmış genişçe bir alana yayılırdı. Peynir pazarı her zaman en sevdiğim olmuştur. Köylü kadınlar kendi ürünlerini satarlar. Köy peyniri vardır; tuzlu sert. Çökelek, tatlı taze lor… Elbette tereyağ. En eski anılarımda bakır bakraçlarda olurdu yoğurt. Sonraları emayede satılanlarını hatırlıyorum.
Ayakkabıların satıldığı bölüm biraz merkez çarşının içine girmiş gibiydi. Orada tek tük dükkânlar vardı. Bir züccaciye, bir de tuhafiyeci. İşte o sokağın girişinde "cızvaletler" yere serilirdi.
Cızlavet denilen bir tür lastik ayakkabı. Siyah. Önceleri patik gibiydi, sonraları sanki bağcıklı ayakkabı gibi bir şekil de verildi. O zamanlar bilmezdim İsveç'teki bir araba lastiği firmasının adına dayandığını, sonraları öğrendim. Gisvaled Firması araba lastiklerinden galoş, ayakkabı da yapmaya başlayınca bu ayakkabılar onun adıyla anılır olmuş. Gerçekten de araba lastiği kokardı.
Yaşlılar daha çok giyerdi cızlaveti Eşme'de. Abdest sonrası ince bir deri gibi saran mestlerini giyer ve sonra da onları özellikle çamurdan koruyan cızlaveti giyerlerdi. Cızlavet kendisi kirli de olsa mestin temiz kalmasını sağlardı. Sonrası kolay. Cızvalet yıkanırdı ve kuruması da çok kısa sürerdi. Ama bir büyük sıkıntısı vardı cızlavetin. İçine ister mest giy, ister yün çorap giy soğuk tutardı ayağı, korumazdı.
Yani paran varsa tercih edilecek şey değildi.
Zaten Ermenek'te maden kazasında oğlunu kaybeden yırtık cızvalet giyen yaşlı amcam dememiş miydi "Param yok, param olsa ben bu ayakkabılarla gezer miyim milletin içinde" diye..
İnsanın içinin cız ettiği andı.
O amcama yırtık cızlaveti giydiren de çalışma ortamını güvensizliğini bile bile oğlunu o madene indiren de aynı yoksulluktu.
Dünya Bankası, Eylül 2022'de küresel yoksulluk sınır değerlerini güncelledi. Dünya Bankası ülkeler arasındaki fiyat farklılıklarını ve farklı para birimlerini ortak bir birime dönüştürmek ve karşılaştırmalarını bunun üzerinden yapabilmek için "satın alma gücü paritesi [Purchasing power parity (PPP)]" denilen bir kavram kullanıyor. Değişiklik öncesinde 1,90 dolarlık aşırı yoksulluk sınırı bu yeni güncelleme ile 2017 verilerine dayanılarak 2,15 dolar olarak tanımladı. Bu, günde 2,15 doların altında yaşayan herkesin aşırı yoksulluk içinde yaşadığının kabul edildiği anlamına geliyor.
2019 yılında dünya çapında yaklaşık 648 milyon insanın aşırı yoksulluk içinde olduğu hesaplandı. Bu insanların büyük bölümü, yani dünyanın en fakir insanlarının yaklaşık yüzde 58'i Sahra Altı Afrika'da yaşıyor. Her iki aşırı yoksuldan biri. Dünya Bankası, yoksulluk sınırını 3,20 dolar aldığında, yoksulluğun küresel düzeyde 0,6 puan veya 43 milyon insan olacak şekilde arttığını, 5,50 dolar sınırına çekildiğinde ise 321 milyon insanın daha yoksul olarak tanımlanacağını belirtiyor. Yoksulluk, en üst gelir düzeyindeki ülkelerde bile gözleniyor. Son ay içerisinde ABD ve İngiltere'de birçok kuruluş yoksulluk raporları yayımladı. Bu raporlar, yoksulluğun özellikle kadın ve çocukları vurduğunu gösteriyor. Bu iki grup açısından pandemi öncesinde de dünyanın karnesi iyi değildi. Pandemi döneminde kadınlarda ortaya çıkan işsizlik hala toparlanamadı. 25 ila 34 yaşları arasında her 100 erkek için 122 kadın yoksulluk içinde yaşıyor ve 160 milyondan fazla çocuk 2030 yılına kadar aşırı yoksulluk içinde yaşama riskiyle karşı karşıya.
Üstelik yoksulluk sadece parayla da ölçülmemesi gereken bir durum. İnsanların yaşadığı yoksulluğun birçok boyutunu anlamak için son derece önemli olan eğitim, sağlık, sanitasyon, su, elektrik gibi birçok parasal olmayan gösterge de vardır. Bunlar, yoksulluğun parasal ölçütlerinin önemli bir tamamlayıcısı ve en yoksulların yaşamlarını etkili bir şekilde iyileştirmek için çok önemli müdahale alanlarıdır.
Yoksulluğun bu kadar yaygın olduğu bir dünyamız çok yakın zamanda, 15 Kasım'da, sekiz milyara ulaştı. Üstelik nüfusunun yedi milyarı geçmesinden sadece 11 yıl sonra. Oysa, ilk milyara 1800 yıllarda varıldığında binlerce yıl gerekmişti. Ondan sonraki her milyar için geçen süre kısaldı. Büyüme hızında kademeli bir yavaşlamaya rağmen, küresel nüfusun 2037 civarında 9 milyarı ve 2058 civarında 10 milyarı aşacağı tahmin ediliyor.
Birleşmiş Milletler, yedi milyardan sekiz milyara çıkan büyümenin yaklaşık yüzde 70'inin, çoğu Sahra Altı Afrika'da bulunan düşük ve orta-düşük gelirli ülkelerde gerçekleştiğini söyledi. Trendin önümüzdeki yıllarda daha da belirginleşmesi bekleniyor. Örgüt, "2022 ile 2037 arasında bir sonraki milyar eklendiğinde, bu iki ülke grubunun küresel büyümenin yüzde 90'ından fazlasını oluşturması bekleniyor" dedi.
Burası yoksulluğun her yaygın olduğu bölge.
Çocuk yoksulluğunun en fazla olduğu bölge.
8 milyarlık dünyanın şapkasını önüne alıp karar vermesi gerekiyor.
Pandeminin yaraları hâlâ sarılamadı. Sonrasında bir de "dünyanın ekmek sepeti" diye anılan Ukrayna'daki savaş geldi. Yıllardır bilim insanlarının dilinde tüy bitiren iklim krizinin bile hala tam anlamıyla ciddiye alındığı söylenemez.
Birleşmiş Millet Nüfus Fonu direktörü Dr. Natalie Kanem'in söylediği gibi;
"8 milyarlık bir dünya, sonsuz olasılıklar anlamına gelebilir.
Ancak, eğer 8 milyarı oluşturan her bir birey için eşit haklar ve eşit fırsatlar sağlanabilirse."
Ancak, o gün geldiğinde;
"…
ve insanlar ellerini korkmadan düşünmeden birbirlerinin ellerine bırakarak yıldızlara bakarak: - "Yaşamak ne güzel şey!" diyecekler." Nazım Hikmet
Umarım.
Kaynaklar
3) https://www.un.org/en/desa/world-population-hits-8-billion-people
Pınar Okyay kimdir? Prof. Dr. Pınar Okyay, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı başkanıdır. Pınar Okyay, 1983'te Bornova Anadolu Lisesinden, 1989'da Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden ve 1993'te Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Bölümünden mezun oldu. Halk sağlığında epidemiyoloji, sağlık araştırma yöntemleri, araştırma ve yayın etiği, biyoistatistik, kadın sağlığı ve afet ağırlıklı çalışmaktadır. Üniversite hastanesi başhekim yardımcılığı, Özdeğerlendirme Kurulu başkanlığı; 2016-18 döneminde Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Yönetim Kurulu üyesi; 2018 Kasım 2021 Temmuz döneminde HASUDER'in Yönetim Kurulu başkanlığı yaptı. Halen HASUDER Toplumsal Cinsiyet ve Üreme Sağlığı ile Afetler Çalışma Gruplarında çalışmaktadır. Sağlık Bakanlığı Tıpta Uzmanlık Kurulu TUKMOS ve Halk Sağlığı Yeterlilik Kurulu Denetleme Komisyonu üyesi. 2020 Nisan -2021 Mayıs tarihleri arasında Sağlık Bakanlığı COVID-19 Bilimsel Danışma Kurulu üyeliği görevini yürüttü. Türk Tabipleri Birliği (TTB) bünyesinde TTB Halk Sağlığı Kolu başta olmak üzere çeşitli görev gruplarında yer almaktadır. Aydın Tabip Odası üyesidir; yönetim kurulu üyeliği yapmıştır; halen TTB Delegesidir. Bir kitapsever, gezgin ve T24 İnternet Gazetesi haftalık köşe yazarıdır. |