Geçen hafta içinde hayatımda çok önemli yeri olan bir filmin kahramanının öldüğünü öğrendim. Neşeli Günler (The Sound of Music) filminin Kaptan Von Trapp'i Christopher Plummer, 91 yaşında hayatını kaybetmişti. Julie Andrews ile birlikte rol aldığı Neşeli Günler filmi bir müzikal. Hepimiz daha çok dilimize "do, külahta dondurma; re, masmavi bir dere..." olarak geçen şarkıyı biliriz. Filmde en çok Laendler dans sahnesini severim.1 Genç ve güzel Maria'nın Kaptan'a aşık olduğunu anladığı sahne. Laendler, çok hoş bir dans. Bavyera ve Avusturya Alplerinin geleneksel çift dansıymış. Dansçılar karmaşık el ve kol hareketleri ile birbirlerinin kollarının altına girer, arka arkaya ve dönerek dans ederler. Laendler melodilerinin 18. ve 19. yüzyıl Viyana'sında moda olduğu ve valsin gelişimini büyük ölçüde etkilediği sanılıyor.
İkinci Dünya Savaşı Nazi istilası sırasında geçen bu filmde, Avusturya vatanseverliğinin sembolü olan bir çiçek vardır: Edelweiss (Leontopodium nivale). Alp dağlarının en yüksek yamaçlarında büyüyen bu beyaz bir çiçek, adını bir şarkıya verir. Şarkıyı da Kaptan Von Trapp söyler.2
"Edelweiss", bu hafta içerisinde aniden karşıma çıktı. Aşıların yan etkileri ile bir sohbette Maurice Hilleman'a atıfta bulunuldu. Onunla ilgili bir konuyu bulmak isterken, iki kızına uyumadan önce şarkılar söylediğini, en çok da Edelweiss'i söylemekten keyif aldığını öğrendim.
Ben de küçükken kızımla filmi sık sık seyrederdim. Ben söylemeyi beceremediğimden, o söylerdi şarkıları. On iki yaşına geldiğinde birlikte Salzburg'ta 50. yıl kutlamalarına katılıp, müzikali seyretme şansı yakaladık. Hiçbir bilet için o kadar yalvardığımı hatırlamıyorum.
Maurice Hilleman, bugün Amerika Birleşik Devletleri'nde çocuklara yapılan 14 aşının dokuzunun keşfini gerçekleştirmiş bir bilim insanı. "Aşıların babası" olarak anılıyor. Kızamık, kabakulak, Hepatit A, Hepatit B, menenjit, pnömoni, Haemophilus influenza bakterisi ve kızamıkçık dahil olmak üzere 40'tan fazla aşının geliştirilmesinde emeği var. Grip salgını ile ilgili öngörüleri ve müdahalesi hala bir klasik ve çok önemli bir örnek.
Hilleman'ın immünoloji ve aşı bilimindeki birçok başarısına rağmen, o, hiçbir zaman tanınmış bir isim olmamış. Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü müdürü Dr. Anthony Fauci, British Medical Journal'ın anma yazısında Hilleman hakkında "halk arasında en iyi saklanan sır, ancak, aşı biliminin bütününe bakarsanız, kimse daha etkili olmamıştır", diye yazmış.
Maurice Hilleman, her geliştirdiği aşı sonrasında saha uygulaması başladığında, uyuyamazmış. Ne zamana kadar mı?
"Bir aşı sahada üç milyon doz uygulanırsa rahat uyabilirim."
Bugün COVID-19 aşılarının yan etkilerinden konuşuyoruz.
166 milyon doz uygulandı bugüne kadar. Evet, farklı aşılar var ama 166 milyon doz. Yan etki açısından en çok konuşulan mRNA aşılarının her biri sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde 20 milyon dozdan fazla uygulandı.
Evet, yan etki açısından daha rahat hissedeceğimiz bir dönemdeyiz.
Peki, etkinlik?
Bildiklerimiz sınırlı olmakla ve yapılmakta olan çalışmalarla her an artmakla birlikte, COVID-19'u geçirdiğimizde yani doğal olarak hastalık etkeni ile karşılaştığımızda bağışıklık geliştiriyoruz. Gelişen antikorlar izlenebiliyor ve bağışıklığın en az altı ay kadar devam ettiğini biliyoruz. Daha az bildiğimiz vücudumuzun bağışıklık sisteminin önemli diğer bileşeni olan hücresel bağışıklık. Benzer virüsün neden olduğu SARS ile ilgili olarak bu yanıtın geliştiği, hafıza hücrelerinin işlevini yaptığı biliniyor. Yani, COVID-19 için de bu tip bağışıklığının gelişmesi beklenen bir durum, diyor uzmanlar.
Aşılama ile de benzer bir süreç işliyor.
Ancak son zamanlarda ortaya çıkan varyantların bu bağışıklık yanıtını nasıl etkileyeceği önemli bir tartışma konusu.
Bu konuda bir şey söylemek için erken.
Ama şunu biliyoruz: Aşılar, hem de hepsi, ağır enfeksiyonu ve hastaneye yatışı engelliyor.
O nedenle, şimdilik endişeye gerek yok. İlk amacımız zaten bu hastalığının sağlık sistemine de yük olmadan hafif şekilde geçirilmesinin sağlanması.
Geçirilmiş doğal enfeksiyonun koruyuculuğuna, bir de aşılamanın getirdiği koruyuculuk eklenince, epidemiyolojik verilerde ilk iyileşmeleri izleyebiliyoruz.
İsrail'de yaşlı ölümlerinde düşüşler başladı.
Amerika Birleşmiş Devletleri'nde hastaneye yatışlar azaldı. Bu nedenle olsa gerek, bu hafta bazı yerlerde lokantalar açıldı. ABD Aşı Danışma Kurulu üyesi Dr. Paul Offnit, "Eğer, bulaştırıcılık katsayısı ve belirtisiz geçirilebilme şekli nedeniyle benzerlik gösterdiği polio yani çocuk felci gibi olursa, toplumdaki bağışıklık yüzde 35-40'lara ulaştığında bu düşüşlerin daha rahat izlenebileceğini" belirtiyor.
Bu hafta içinde, Çarşamba günü, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) karantina önerilerinde yeni bir değişiklik paylaştı. Şimdi, tamamen aşılanmış kişilerin COVID-19'lu biri ile temas öykülerinin olması durumunda artık karantinada kalmaları gerekmeyecek. CDC'nin karantina konusundaki genel kılavuzu, son üç ayda COVID-19 testi pozitif çıkan ve iyileşen kişiler dışında, COVID-19'u olan biriyle teması olan tüm kişilerin karantinaya alınmasını tavsiye ediyor. Şimdi, tamamen aşılanmış kişiler istisnalar listesine eklendi.
CDC'nin rehberliğindeki değişiklik, tamamen aşılanmış bir kişinin, test sonucu pozitif çıkan biriyle teması sonrasında COVID-19 ile enfekte olma riski altında olmadığı anlamına geliyor. Önemli nokta, yeni karantina kurallarının yalnızca tam aşılı kişiler için; aslında tam olarak, kişinin iki doz aşı aldığı andan en az iki hafta sonrasında temasın olması durumunda geçerli olduğu. Bu yönergelerin süre açısından şu anda üç ay için geçerli olduğu ve zaman ilerledikçe aşının koruyuculuğu ile ilgili çalışmalara göre yenileneceği de belirtiliyor.
Daha çok tartışılan ise, başkalarına hastalanmadan da bulaştırıp bulaştırmayacakları. Pfizer ve Moderna'nın aşılarının hastalığı önlemede oldukça etkili olduğu gösterilse de, insanların enfeksiyonu kapıp hastalığı başkalarına yaymasını gerçekten önleyip engelleyemeyecekleri henüz net değil. Son çalışmalar, tam doz aşılanan kişilerin daha düşük bir viral yüke sahip olduklarını yani vücutlarında daha az virüs barındırdıklarını, bu durumda da başkalarına bulaştırma olasılıklarının daha düşük olduğunu gösteriyor.
Elbette uyarılar var. Bu çalışmalar, başlangıç niteliğindeki çalışmalar. Tamamen aşılanmış kişiler için de başta maske olmak üzere tüm halk sağlığı önlemlerine uyulması önemle tavsiye ediliyor.
Yine de umut verici bir gelişme.
Bu hafta önemli bir gelişme de, COVID-19 virüsünün kökenini inceleyen bağımsız uzman ekibin, Çin gezisini tamamlaması idi. Bu, Avustralya, Danimarka, Almanya, Japonya, Hollanda, Katar, Rusya Federasyonu, Birleşik Krallık, Amerika Birleşik Devletleri ve Vietnam'dan uzmanların oluşturduğu uluslararası bir ekipti. Ekip ayrıca Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü ve Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü'nden uzmanları da içeriyordu.
Dünya Sağlık Örgütünün Cuma günkü basın konferansına bu ekipten ekip lideri Dr. Peter Ben Embarek ve Hollanda Rotterdam Üniversitesi Virüs Bölümü bölüm başkanı Profesör Marion Koopmans da katıldı.
Herkes peki ne öğrendiniz, laboratuvar virüsü müymüş doğal mıymış sorularının yanıtlanmasını bekliyordu basın konferansında.
Uzmanlar çok temkinli konuştular. Çok emek verilmiş, belli. Eyalette bir çok hastane ve hayvan pazarı ziyaret edilmiş. 30 binden fazla hayvan test edilmiş. 100 bine yakın hasta kaydı incelenmiş. Vahşi hayvan sevkiyatı yapan gruplarla konuşulmuş.
Anladığım, Aralık 2019'da öncesinde Wuhan'da ciddi bir yayılma ya da kümeleşmenin olmadığını saptadıkları ve yakın zamanda çalışılması gereken alanları belirledikleri.
Uzman ekibin, önümüzdeki hafta yayımlanmak üzere bir özet rapor üzerinde çalıştığını ve nihai raporun tamamının önümüzdeki haftalarda yayımlanacağını öğrendik. Sonuçları merakla bekliyorum.
Dr. Paul Offnit, ölüm döşeğindeki Maurice Hilleman'a, "pişmanlık duyduğun bir şey var mı?", diye sorduğundan bahseder. Yanıt onu şaşırtır: "Daha fazlasını yapamamış olmaktan pişmanım", demiştir. İnsanlığın en önemli dokuz hastalığına karşı tek başına aşı geliştirmiş bu insanın katkısı bu kadar açıkken, daha fazlasını yapamadığına üzülmektedir.
Çünkü bir röportajında söylediği gibi, Maurice Hilleman, "insanlığa yararlı olmanın mutluluğunu" seviyordu.
Aşıların var olduğunun bilindiği bir dünyada kaybedilen her hayat hepimiz için hesap veremeyeceğimiz bir durum olmalı. Hastalığı geçiren insanlardaki uzun erimli bulgular ve belki de hayatları boyunca sürecek etkilerle baş başa kalmaları hepimizi rahatsız etmeli.
Bu nedenle, Dünya Sağlık Örgütü Direktörü Dr. Tedros'un bu yılbaşında yaptığı çağrıyı hatırlatmak istiyorum.
Dr. Tedros, yılın başında, 2021'in ilk 100 günü içinde ülkelerin tamamında sağlık çalışanlarının ve yaşlıların aşılanmasını sağlamak için küresel bir çağrı yapmıştı. Gelecek hafta 50. gün doluyor. O gün elbet bir kez daha, üretimi hızlandırmak ve teknolojiyi paylaşmak için çağrısını hatırlatacaktır.
Aşıları bu kadar kısa zamanda geliştirmeyi başarabilen bir insanlık için, dünyadaki insanların tümü için yeterli aşı üretmek ve eşit bir şekilde paylaşmak hayal değildir.
Nelson Mandela'nın dediği gibi;
"Yapılana kadar her şey imkansız görünür."
Kaynaklar
Prof. Dr. Pınar Okyay; halk sağlığı doktorudur, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesidir. 2016-18 döneminde Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Yönetim Kurulu üyesi; 2018 Kasım itibari ile Yönetim Kurulu başkanıdır. Sağlık Bakanlığı Covid-19 Bilim Kurulu üyesidir. Bornova Anadolu Lisesi (1983); Ege Tıp Fakültesi (1989) ve Dokuz Eylül SBE Halk Sağlığı (1993) mezunudur. Sağlık ocağı hekimi, Sağlık Grup Başkan Yardımcısı, İstatistik Şube Müdürü, İl Kalite Güvence Koordinatörlüğü ve Üniversite Hastanesi başhekim yardımcısı olarak görev yapmıştır. Epidemiyoloji, sağlık araştırma yöntemleri, araştırma ve yayın etiği, biyoistatistik ve kadın sağlığı ağırlıklı çalışmaktadır. |