Birleşik Krallık pandeminin en başından beri SARS-CoV-2'deki genetik değişiklikleri en yakından takip eden ülkelerden biri. Öyle ki çalışılan örnekler bir milyonu geçmiş durumda. Dünyada sanırım bir ülke için en yüksek sayı. Ama sıkı bir rakibi var. O da Danimarka. Danimarka ülkesinde PCR testi pozitif olan her kişi için genetik çalışma yapıyor. Evet, yanlış değil okuduğunuz, genetik çalışma oranı yüzde yüz. Tam da bu nedenle, yeni varyantların duyurusu genelde bu iki ülkeden birinden geliyor. Bu haliyle bu iki ülke hepimizin sağlığına katkı yapıyor. Virüsü yakından takip ediyorlar ve onu daha iyi anlamamızı sağlıyorlar.
Birleşik Krallık Sağlık Güvenliği Ajansı (UKHSA), 15 Ekim 2021'de yayımladığı teknik raporda ülkedeki tüm olguların yüzde 99,8'inin Delta varyantı olduğunu açıkladı. Bu durum bekleniyordu elbette. Delta varyantı şu anda sadece Birleşik Krallık'ta değil tüm dünyada en önemli etken gibi görünüyor. Bu raporda dikkat çekici olan ise, Delta varyantının Delta Plus diye adlandırılan AY.4.2 alt tipinin tanımlandığı Temmuz 2021'den itibaren ılımlı ama sürekli bir artış ile tüm olguların yüzde 6'sından sorumlu olduğunun belirtilmesi. Bu verilerin alınış tarihi daha eski bir döneme denk geldiğinden şu anda bu oranın yüzde 8-10 arasında olduğu düşünülüyor. Bu da bizi Delta Plus daha bulaşıcı olabilir mi ya da aşılardan kaçabilir mi sorularına kaçınılmaz olarak getiriyor.
Delta Plus, orijinal virüsün bir varyantı olan Delta varyantının bir alt tipi. AY.4.2. olarak kodlanıyor. AY Deltanın varyantının kendisi, noktadan sonrakiler ise Deltanın alt varyantlarının numaraları, 0,1,2,3,4 diye gidiyor. AY.4 örneğin şu anda Birleşik Krallık olgularının yüzde 80'nden sorumlu. Bunun da bir alt tipi AY.4.2, yani Delta Plus.
Delta Plus'ta meşhur diken protein yani Spike protein üzerinde iki mutasyon belirgin. Hazır olun, her zamanki gibi, bunlar da harfler ve sayılar ile tanımlanmış: Y145H ve A222V. Buradaki mantığı da şöylece özetleyeyim. Proteinler amino asitlerin farklı biçimlerde dizilmesinden meydana geliyorlar. Örneğin Y145H ile belirtilmek istenen, Delta Plustaki Spike proteininin 145. Pozisyonundaki "Y" ile kodlanmış amino asid Tirozin'in "H" ile kodlanmış olan Histidin ile yer değiştirmiş olduğu. Benzer bir değişim A222V için de var, bu sefer 222. pozisyondaki Alanin aminoasidi Valin amino asidi ile yer değişmiş.
İşte bu değişim, aşıların hazırlanmış olduğu yapıdan az da olsa farklı olduğu için acaba aşıların etkinliğinde bir değişiklik olabilir mi diye korkuluyor. Bir de bulaşma özelliği artar mı diye.
Konunun uzmanları AY.4.2.'in yüzde 10'a kadar daha fazla bulaşıcı olduğunu belirtiyorlar. Bu oran az gibi görünebilir. Ancak bu yüzde 10'luk farkın bilinen en bulaşıcı varyant olan Delta varyantının bulaşıcılığı üzerinden hesaplandığı düşünülürse, bu durum Delta Plus'ı bir anda bilinen en bulaşıcı varyant haline getiriveriyor.
Çok mu korkutucu dersiniz? Aslında şöyle, ortalık zaten Delta kaynıyor. Ondan biraz daha yüksek olması Deltanın ilk anlarındaki paniğe girmemizi gerektirmiyor. Hatırlarsanız o zaman yüzde 50-60'lık bir bulaşıcılık artışından söz ediyorduk.
Birleşik Krallık'ta son zamanlarda vakalarda bir artış olmasına rağmen, bunu Delta Plus ile açıklamak varyantın sıklığı göz önüne alındığında mümkün görünmüyor. Yine de yakın takip gerekli diyor uzmanlar. Ve ülkelerinde bu alt yapının olmasının önemine dikkat çekiyorlar.
Bu takip sürecinde elbette Spike proteinin mutasyonu nedeniyle yeni varyantların ortaya çıktığını görmeye devam edeceğiz. Bu yeni varyantların bulaşıcılık ve aşılar açısından bize ne getireceğini ise ön görmek olanaksız.
Ama şu andaki hastalıklardan sorumlu tüm varyantlara karşı elimizdeki aşıların hala işe yaradığını biliyoruz. Aşıların rutin uygulanış şemaları dışında karışık olarak uygulandığı çalışmalar henüz istenen sayıda kişide çalışılmamış olsa da ümit veriyor. Bu nedenle artan sayıda ülke aşıların özellikle pekiştirme dozlarında farklı bir aşı ile yapılmasının önünü açıyor. Son olarak, ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), 20 Ekim 2021 tarihinde Hastalıkların Kontrol Merkezi (CDC) için yapmış olduğu bir hazırlığı paylaştı. Bu hazırlık COVID-19 aşıları için pekiştirme dozları ile ilgili idi. ABD'nde bilindiği gibi üç farklı aşı kullanılıyor. Bunlardan Pfizer/BioNTech iki doz olarak uygulanıyor, ilk dozu olduktan 3 hafta sonra ikinci dozu yapılıyor. Benzer şekilde Moderna da ilk dozdan bu kez 4 hafta sonra 2. doz uygulanıyor. Johnson/Johnson (JJ) ise tek doz olarak uygulanıyor. FDA son açıklamasında her üç aşı için de pekiştirme dozu ile ilgili önerilerini tanımladı. Pekiştirme dozu için ilk hangi aşı ile seriyi tamamlamış olursanız olun, Pfizer/BioNTech ve JJ ile ile tam dozu içeren bir ek doz ya da Moderna ile yarım doz içeren bir ek doz yapılabileceğini belirtti. JJ olanlardan 18 yaş üstü ve aşı uygulamasından 2 ay geçmiş olanlara pekiştirme dozu önerdi. Diğer iki aşı içinse, 65 yaş ve üstü, ya da 18-64 yaş arası ama ek hastalıklarla şiddetli COVID-19 riski yüksek olanlar ve SARS-CoV-2'ye sık sık kurumsal veya mesleki mazuriyeti olan 18 ila 64 yaş arasındakilere pekiştirme dozu önerdi.
Tedavi ile ilgili gelişmeler ise bugünlerin en heyecanlı haberlerini oluşturuyor. COVID-19 ilaçlarındaki önemli gelişmeler de elimizi güçlendiren unsurlardan. Bu ilaçların çoğu virüsün Spike proteini ile ilgisi olmadan ve dolayısı ile mutasyonlardan etkilenmeden farklı mekanizmalarla işlerini yapmaya çalışıyorlar.
COVID-19 ile yaşamaya devam edeceğimiz koşullar bunlar. Aşılara devam edeceğiz ve her geçen gün daha etkili ilaçlar kullanacağız.
Bu süreçte özellikle aşılanmamış insanlar ciddi hastalığa yakalanmaya ve ne yazık ki ölmeye devam edecekler.
Kaynaklar