Bugünlerde en çok konuştuğumuz kavramlardan biri "ikinci dalga".
İkinci dalga ile ilgili de çok konuşulan iki ülke var. Bunlar zaten benzer nüfus büyüklüğümüz ve komşuluk da dahil pek çok ilişkimiz nedeni ile bizimle çok sık yan yana anılan ve karşılaştırmada kullanılan; İran ve Almanya.
Benim içinse bu iki ülke yan yana olarak, önce Hâfız ve Goethe ile anılmayı hak ediyor.
Hâfız-ı Şirâzî'nin gerçek adı, Şemseddin Muhammed. Hâfız adını hafızlığından alıyor, Şirâzî'yi de Şiraz kentinden olmasından. On dördüncü yüzyılda yaşamış. Farsçanın en büyük şairlerinden biri. Onunla tamamen şans eseri tanıştım. Yıllardır bazı yayınevlerinin şiir kitaplarını toplarım. Bunlardan biri de Adam Yayınevinin şiir seçmeleri. Her şairin şiirleri başka bir sanatçıya seçtirilmiş ve güzelim bir baskıyla basılmış bu küçücük sert ciltli kitapları nerede bulsam toplaya toplaya bir seri kitabım oldu en sonunda. İşte bu seriden bir kitap da Hâfız'a ayrılmış.
İlk okumamla çarpıldım.
Sonra da anladım ki, Farsçanın en büyük şairi ve elbet tüm İran'ın sevgilisi olan Hâfız'ı tanıyıp da çarpılan tek ben değilmişim.
"Hafız'ın şiirleri beni o kadar etkiledi ki onların etkisiyle yerimde duramayacak kadar heyecanlandım. Kendi şiirlerimle o büyük insana karşılık vermek suretiyle ancak kendimi tutmayı başardım".1
Hafız Divanı, Joseph von Hammer tarafından tercüme edilince, Almancanın büyük ustası Goethe de yüzyıllar öncesinden seslenen bu sesi duymuş ve onunla dost olmuş. Hatta oturmuş o da bir divan yazmış. Doğu-Batı Divanı adını verdiği eserinde Hâfız ona eşik etmiş.
"Doğu ve Batı arasında
Gider manalar peşinde
Kısacası iki dünya ikliminde
Dolaşmak yaraşır en iyi bize."
Hafız ve Goethe'den yüzyıllar sonra, COVID-19 etkeni toplamda dünyanın tüm iklimlerinde, 213 ülke ve bölgede serbestçe dolaşıyor. Her gün artan olgu sayısı yanı sıra bir de ikinci dalga ile de meşgul ediyor bu aralar kafaları. Birçok ülke konuşuluyor. Aralarında İran ve bir de Almanya.
Önce İran...
Söylenen şu, İran ilk olgusunu açıkladığı 19 Şubat'ta aslında haftalardır hastanelerde benzer olgular yatıyordu. Yani İran, Uzak Doğu sonrasında salgına ilk yakalanan ülkelerden. Başta Kum şehrindeki kalabalık teoloji toplantısını iptal edilmemesi gibi biri dizi hatalı karardan sonra hareket kısıtlılığını yürürlüğe koydu. İran da bizim gibi yaklaşık 83 milyonluk bir ülke. Bir ara sıfır olgu bildirdiği oldu. Düşük test yapma ile ilgili sorununu dikkate alsak bile olguların çok aşağılara indiğini söylemek mümkün. Ama sonra karar verilen erken açılmalar ile olgular 200 bini ve ölümler de 10 bini geçti. En baştan beri verileri hep şüpheli karşılandı. Mart sonuna kadar verileri il il veri paylaşıyordu. Sonra bu gösterimden vazgeçti. Test sayısı hala istenen düzeyin çok altında. ABD istediği kadar tıbbi malzeme hariç dese de devam eden yaptırımlar nedeni ile ilaç ve tıbbi ekipman sıkıntısı sürüyor. Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Sima Sadat Lari'nin işi her geçen gün zorlaşıyor. Kendi halkı dahil olmak üzere pek çok kimse bu sürecin açıklık içinde yürütülmediğini söylüyor ve önümüzdeki günlerden korkuyor.
İkinci dalga konuşması içinde yer alan diğer ülke Almanya.
Son hafta içinde ikinci dalganın yeni merkezlerinden biri Almanya mı olacak başlıklı yazılar birçok gazetede yer aldı. 19 Haziran'da Alman silahlı kuvvetlerinin üyelerinin kimi sokaklardaki fotoğraflarının basında yer alması ile merakım iyice arttı. Çünkü, Almanya bugüne kadar 83 milyonluk çok büyük nüfusuna göre salgında ölüm sayısını 8.954 ile kendinden çok daha küçük nüfuslu İtalya, İspanya ve İngiltere'nin kayıplarının çok altında tutabilmesi nedeniyle başarılı sayılıyordu. Neler oluyordu? Yeni normalleşme olarak adlandırılan sürecin yeniden açılmalar mı buna neden oluyordu?
Olay meşhur üreme katsayısının (R) 1'in çok üzerine çıktığının açıklanması ile başlamıştı. Geçtiğimiz hafta Almanya 1'in altına indirmeyi başardığı R'yi 2,88 olarak açıklamıştı.
Böyle bir durumda ne yapılırsa hemen onu yaptım. Google'da bir arama başlattım.
Haberlerin çoğu, Almanya'nın kuzey-batısında Gütersloh'da 650'den fazla çalışanında koronavirüs tespit edilen bir et işleme tesisi ile ilgiliydi. Bunu aynı dönemde arka arkaya daha küçük ölçekli işletmeler izlemişti. Ama özellikle Gütersloh bölgesindeki et işleme fabrikasındaki olay, ilk olgunun bildirildiği 27 Ocak'tan beri ülkedeki en büyük yerel salgındı. Sonuç olarak, Robert Koch Enstitüsü (RKE) de bu et işleme tesisinde tespit edilen 1000'den fazla vaka nedeniyle R'nin 1 kritik değerinin çok üzerinde gerçekleştiğini doğruluyordu.
Bu haberi okuyunca, ne dolanıyorum buralarda hemen haberin kaynağına gitmem gerektiğinin farkına vardım. Eğer RKE gibi güvenilir bir haber kaynağınız varsa başka arayışlara gerek yok elbet.
Peki, bu olayda Almanya'nın COVID-19 ile ilgili kaptanlığı yapan RKE'si ne diyordu?
Bir kere Enstitünün ne dediği çok açık.
Her gün yayımladığı raporlar Almanca ve İngilizce olarak ulaşılabiliyor. Bu yazı için en son bugün sabah girip baktım. Her zamanki gibi, sabahın ilk saati itibari ile ülkenin verilerini bölge bölge ve birçok temel epidemiyolojik veri detayında izleyebiliyorsunuz.
Kuzey Ren-Vestfalya'daki Guetersloh bölgesinde yukarıda bahsedilen et işletme tesisi nedeniyle çok yüksek bir olgu sayısı ortaya çıkmış. Bu bölgede yedi günlük yeni vakalar 100.000 50'den fazla.
Endişeliler mi?
Evet, ama benzer işyerleri ve huzurevlerinde ve hastanelerde devam eden salgın bildirimleri ile ilgili.
Hayır, ülke geneli için şu anda endişeli değiller. Ülkenin genelinde son 7 günde 100.000 kişi başına 3,8 yeni olgu görülmüş. Hatta, 143 bölgede sıfır olgu bildirilmiş.
İşte bunun tam da bizim epidemiyolojik olarak salgında "kümelenme" dediğimiz olgu sayısının arttığı durumlardan olduğunu anlıyorum. Onlar da zaten öyle demişler. Bu tip kümeler, ortak bir mekan ve süreç birlikteliği olan olguların oluşturduğu salgınlar. Aslında büyük salgın içinde küçük/büyük salgınlar.
Belirtilen et işleme tesisindeki 1.500'den fazla çalışan SARS-CoV-2 için pozitif test edilmiş. Etkilenen tesis kısa sürede geçici olarak kapatılmış ve tüm çalışanlar ve hane halkı üyeleri karantinaya alınmış. Bu tesisteki her olgu ve temaslısı bulunmuş; test edilmiş, izole edilmiş. Yetmemiş, bölgedeki tüm okullar ve gündüz bakım merkezleri Ağustos başına kadar kapatılmış. Bölgesel karantina uygulamalarına geçilmiş. Bölgedeki test stratejisi daha büyük bir risk grubunu kapsayacak şekilde genişletilmiş. Huzurevleri, hastane, gıda perakende sektöründeki çalışanlar, büfe personeli ve merkezi ortak konut sakinleri test edilmesine başlanmış. Testler ücretsiz olarak yapılmış.
Bir dedektif gibi olayı incelemişler ve tüm olay örüntüsünü ortaya koymuşlar.
Bu bir et işleme tesisindeki ilk salgın değil. Almanya dışında da en çok et, balık ya da tavuk olmak üzere et ve et ürünlerini işleme tesislerinde COVID-19 kümelenme olaylarını duyduk.
Kendisi de Almanya gibi aynı benzer et ve balık üretim ve paketleme tesisleri ile sorun yaşayan ABD'nin Hastalık Kontrol Merkezi (CDC) bu konuda olası sorunları aşağıdaki şekilde sınıflandırıyor.
Öncelikle, bu tesislerde işçiler iş hattında birbirlerine yakın çalışırlar. Bunun dışında da, soyunma odaları, yemekhane ortamlarında, molalarda, giriş-çıkışlarda hep birliktedirler. Bu işyerlerinin mesai saatleri uzundur. Vardiyaları 10-12 saattir; bu uzun süreler etkeni taşıyan kişilerle sürekli temas sonucu COVID-19 bulaş riskini arttırır. Bu işletmelerde çalışanların önemli bir bölümü göçmen işçilerdir ve onların iş dışı yaşam alanları da genellikle ortak ve kötü koşullardadır.
RKE de raporlarında bunlara da yer veriyor. Ve daha fazlasına... İsterseniz verdiği linkler ile verilerin daha detaylı paylaşımlarına da ulaşabiliyorsunuz.
Enstitüyü pandeminin başından beri izliyorum. Fırsat buldukça raporlarını okuyorum. Size bahsettiğim bu raporlardan birini görmenizi isterim.
Raporda önce, o güne ait ve toplandaki olgu ve ölüm sayıları var elbette. Bunlar cinsiyete ve yaş gruplarına göre dağılımları veriliyor. Örneğin bugünkü rapordan, 20 yaşından itibaren erkek ölümlerinin daha fazla olduğunu izleyebiliyorsunuz. Şimdiye kadar, 20 yaşın altındaki sadece üç ölüm bildirilmiş. Her üçü için önceden mevcut kolaylaştırıcı tıbbi durumlar mevcutmuş.
Bu raporlarda veri toplamanın hangi alanlarında sorun varsa, açık açık yazılıyor. Örneğin, bugünkü raporda söz konusu işletmelerde olguların meslek, konaklama gibi kayıtlardaki eksikliği dikkat çekilmiş. Bir de, sunulan olgu sayılarının, COVID-19 için zamansal ilerlemesini tam olarak yansıtmayabileceğini, çünkü gerçek hastalık başlangıcı ile tanı, raporlama ve RKE'ne veri iletimi arasındaki zaman aralıkları arasında sorunlar olduğunu ve bunu düzeltmek için yaptıklarına yer verilmiş.
Kendi adıma, Almanya'nın bu kadar bilimsel ve şeffaflıkla yürütülen bir süreçte bir ikinci dalga ile karşılaşacağına inanmıyorum. Koronavirüs kısıtlamalarını ilk kaldıran Thüringen'de bile durum sabit görünüyor. Orada da olgular tek basamaklı sayılarda ve biraz önce de yazdığım gibi 143 bölgede olgu yok.
Peki, dönüp ülkemize baktığımızda et ve et üretimi ile ilgili tesislerde benzer bir olay var mı? Benim tek bildiğim bir Ege ilinde yaşayan bir tavuk işletmesindeki sorun. Ama nedir, ne değildir detaylar basından öğrenebildiğimiz ile sınırlı. Son zamanlarda kümelenme diye sunulanlar arasında bu tip işletmeler yer alıyor mu? Bunu bilmiyoruz. Daha çok nişan, düğün, taziye gibi kültürel olaylara atıf yapıyor.
Oysa...
Ve elbette ülke verilerimiz biz de RKE gibi günlük raporlar ya da Avrupa Kontrol Merkezinin aylık risk değerlendirmeleri gibi örneklerine benzer şekillerde görmeliyiz.
Son sözüm, İran'la ilgili.
İnsanlığın bu kadim kültürünün ülkesi umarım en kısa zamanda çok daha iyi olur. İşte o zaman biz de Şiraz kentinde bahçeler içinde yatan Hâfız'ı ziyaret eder ve kabri başında ona bizden bir şiir okuyabiliriz.
"Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış;Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.Gece; bülbül ağaran vakte kadar ağlarmışEski Şiraz'ı hayal ettiren ahengiyle."4
Sonra da gider bu güzel şiiri bir de Münir Nureddin Selçuk'un sesinden dinleriz.
Kaynaklar