Bazıları ona "gizli" varyant, bazıları da "plus yani artı" eklentisini yakıştırıyor.
Aslında o bir alt varyant ve bilim dünyasında BA.2 olarak biliniyor.
Şimdiye kadar, Omicron'un üç alt varyantı tanımlandı: BA.1, BA.2 ve BA.3.
Dünya çapında, BA.1 Omicron vakalarının çoğundan sorumlu; öyle ki, Delta'yı silip süpürdü. BA.2 de BA.1 gibi orijinal Omicron'dan daha bulaşıcı. İlk gelen veriler, BA.1'den de bulaşıcı olduğunu gösteriyor. Bazı ülkelerde BA.1'in tahtını sallıyor.
İlk olarak Filipinler'de rastlandı. Sonra da hızla çok sayıda ülkede görüldü.
Dünya Sağlık Örgütü pazartesi günü yaptığı açıklamada, Covid - 19'un Omicron varyantının yeni bir versiyonunun birçok ülkede arttığını bildirdi ve araştırmacıları yeni bir tehditle karşı karşıya olup olmadığımızı araştırmaya davet etti. BA.2'in yayılımı gerçekten de dikkate değer. Bugün itibari ile 55 ülkede tespit edildi. Muhtemelen örnekler her ülkede hakkıyla çalışılsa bu sayının çok daha fazla olduğu tespit edilirdi. Genetik çalışmada en iyi durumda olan Danimarka'da yeni olguların yüzde 65'ini oluşturuyor. Hindistan, İsveç ve Singapur'da hızla artıyor. ABD'de 20 eyalette bildirildi. Ülke verilerini izlemeye devam etmek gerekiyor.
BA.2, orijinal Omicron'un 32 mutasyonu paylaşıyor, ancak farklı olan 28 mutasyonu da bulunuyor. BA.1 ile BA.2 arasındaki farklılığın boyutu, orijinal varyant ile Alfa varyantı arasındaki farktan daha fazla olduğu ile açıklanmaya çalışılıyor. Aslında önemli olan bu farklılıkların bulaşıcılık, aşı etkinliği ya da hastalığın şiddetin, yani hastaneye yatış, ağır hastalık ya da ölümlerde farklılıklar anlamına gelip gelmeyeceği.
BA.2 yakın zamanda tespit edildi; önümüzdeki haftalarda daha fazla verinin ortaya konulmasına gereksinimiz olsa da, şimdilik haberler iyi. Hızlı yayılıyor, ancak şiddetin arttığına dair bir kanıt yok. Danimarka'daki vakaların erken bir analizi, BA.1 ve BA.2 arasında hastaneye yatış oranlarında hiçbir fark olmadığını göstermektedir. Birleşik Krallık'ta yapılan ilk araştırmalar, aşıların BA.2'ye karşı orijinal BA.1 varyantına karşı olduğu gibi benzer bir koruma sağladığını öne sürüyor.
Virüsü tamamen ortadan kaldırmadığımız için mutasyonları görmeye devam edeceğiz. Virüsün çoğalmasına, çok fazla miktarda çoğalmasına izin veriyoruz. Bu çoğalma mutasyonları, mutasyonlar da yeni varyantları getirecek beklenildiği gibi.
Hangi virolog demişti hatırlayamadım ama çok haklı:
"Varyantlar gelir, varyantlar gider."
Ama şunu da eklemek gerekli bu cümleye:
"Yaklaşık yarısının hâlâ Koronavirüs'e karşı aşılanmadığı bir dünyada, yeni varyant çıkmasa şaşardım!"
Omicron, bir kez daha aşıların dağılımındaki küresel eşitsizliği gündeme taşıdı.
Dünya Sağlık Örgütü başkanı Dr. Tedros bu durum ile ilgili olarak şöyle diyor:
"Covid - 19 aşıları şu anda dünya genelinde neredeyse tamamı zengin olan 50 ülkede uygulanmaktadır. Dozların yüzde 75'i yalnızca 10 ülkeye dağıtıldı. Hükümetlerin, kendi sağlık çalışanlarını ve yaşlıları aşılamaya öncelik vermek istemeleri anlaşılabilir bir durumdur; ancak zengin ülkelerdeki daha genç ve sağlıklı yetişkinlerin daha yoksul ülkelerdeki sağlık çalışanları ve yaşlılardan önce aşılanması doğru değildir. Umarım bunu anlayacaksınız."
Omicron, ülkelerin salgın yönetimi ile uygulamalarını da yeniden gündeme getirdi.
Omicron ile ülkelerin salgın yönetimi ile yaklaşımlarını değiştirdiklerini görüyoruz. Bunlar içinde beni en çok etkileyen Güney Kore oldu. Çarşamba günü Güney Kore yetkilileri, Omicron salgınının Delta salgınından farklı olduğu ve bu nedenle, amaçlarının şu andan itibaren kritik vakaları ve ölümleri azaltmak olacağını açıkladı.
Yüksek aşılama oranları ve Omicron'un göreceli yumuşaklığı nedeniyle Güney Kore, "3T" modelinden --test, izleme ve tedavi- şu andan itibaren hastane yatak kapasitesini korumaya ve ekonomideki kesintileri sınırlamaya çalışan bir sisteme geçiyor. İzolasyon süresi- koşullara dayalı olarak- 10 günden 7 güne kısaltıldı. Testlerde yaklaşım değiştirildi. Tüm nüfus için sürdürülebilir olamayacak olan PCR'ları, yaşlı ve risk altındaki hastalar için kullanırken, diğerleri için de çözümü, çok sayıda enfeksiyonu hızla tespit edebilen hızlı antijen testlerine geçiş ile sundu. Yeni pandemi yönetiminin önemli bir ayağını, evde Covid - 19 bakımı oluşturuyor. Kasım ayında evde tedavi gören vakaların sadece yüzde 34,1'inden bu hafta itibariyle yüzde 68,8'e çıktı.
Peki, bu yeni sisteme öyle bir günde karar verip mi geçtiler?
Bu süreç, bilimsel yaklaşıma dayalı bir planlama sürecini içeriyor.
Seul'ün yaklaşık 80 km güneyindeki bir uydu şehir olan Anseong'daki bir devlet hastanesi, ekim ayından bu yana diğer Güney Kore şehirlerinde uygulanabilecek bu model için bir pilot program yürütüyor. Pilot program kapsamında evde hastalara oksimetre, termometre ve kendi kendine test kitleri verilerek günde iki veya üç kez telefonla hemşire ve doktorlarla kontrole gidiliyor. Daha ciddi belirtileri olanlar için danışmanlıktan hastaneye yatışa kadar farklı yaklaşımlar tanımlanmış. Projede, kendi araçları olmayan hastalar için güvenli taksiler veya servis otobüsleri sağlamak için yerel ulaşım ağlarıyla birlikte çalışılıyor. Böylece çok yüksek hasta yükü nedeniyle, "triyaj" dediğimiz bir önceliklendirme sistemini topluma dayalı oluşturuluyor.
Ve nihayet, proje verileri değerlendirilip işe yaradığına ve tüm ülkede yaygınlaştırılabileceğine karar veriliyor.
Bu uygulama hayata geçirilirken, mevcut halk sağlığı önlemlere verilen önem de devam ediyor.
Aşılar önemini koruyor.
Ek olarak, tedavi ile ilgili ilaçların ithalatı ile ilgili de hızlı davranılıp, kritik ilaçlar güvence altına alınıyor.
Kaliteli maskelerin kullanımına önem veriliyor. Kalabalık toplantılara ve kafe ve restoranlara yapılan saat kısıtlaması devam ediyor. Olguların yükselişi tam da onların en önemli festivallerinden bir olan Ay Yeni Yılı kutlamalarına geldiği için hükümet bir seferberlik halinde. Tatil boyunca vatandaşlar seyahat etmemeleri konusunda uyarıldı. Geçen eylül ayındaki Chuseok tatilinden sonraki yüzde 38'lik artış hatırlatıldı. "Yanan ateşe yakıt dökmemek gerektiği" ülkemin gündeminde.
Salgının değişen niteliği ile bilime dayalı yeni bir salgın yaklaşımı öncesinde pilot çalışma ile denenen ve uygulama sırasında da eminim çok yakında izlenip gerektiğinde hassas düzeltmeler yapılacak.
Her ülkenin kendi salgın dinamikleri ve ülkenin gerçekleri ile veriye dayalı yaklaşımları geliştirmesi gerekiyor.
Bizim ülkemiz için de yapılması gereken bu. Şubat ayında olgular artmaya devam edecek. Okullar da bu dönemde açılacak. Daha fazla olgu, doğal olarak daha fazla riski grubunun etkilenmesi ve ölüm olasılığı demek. Zamanla yarışıyoruz.
Ama büyük resmi kaçırmamak da önemli!
Dr. Tedros'un Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörlüğü için yeniden aday olduğunu açıkladığı oturumdaki açıklamaları bu haftanın önemli olaylarındandı. Tüm ülkeler için sağlık önceliklerini belirlemede önemli olacak beş konunun altını çizdi.
Bunlardan ilki, hastalık ile uğraşmak değil, sağlıklı yaşamları ve esenliği teşvik etmeye ve hastalığın kök nedenlerini ele alarak hastalıkları önlemeye yönelik radikal bir değişimdi.
Dr. Tedros, bunun "insanların aldıkları günlük kararlarda kendi sağlıklarının sorumluluğunu almalarını sağlamak ve insanları daha sağlıklı bir yaşam sürmeye teşvik eden ve teşvik eden sosyal, ekonomik ve ticari bir ortam sağlamak için hükümetlerle birlikte çalışmak anlamına geldiğini", söyledi.
Ben daha açık söyleyeceğim.
İnsanların sağlık ve esenliğinin önündeki en önemli kök nedenler eşitsizlik ve yoksulluktur.
Kişinin ya da toplumların sağlığı sadece sağlık hizmetlerine bağlı bir durum değildir. Sadece sağlık hizmetlerini iyileştirerek sağlanması mümkün değildir. Toplumların yaşam olanakları, zenginlik ya da yoksulluk, eşitsizlik, toplumsal cinsiyet sorunları ya da eğitim düzeyi gibi birçok konuya bağlıdır. Demokrasi ile ilişkilidir. Özgürlük ile ilişkilidir. O toplumda güven içinde yaşama duygusunun varlığı ile ilgilidir.
Bunlar sağlanmadıkça başkaca bir çıkış yolumuz da yoktur.