Bu haftaya Amerika Birleşik Devletleri'ndeki maske kullanımı ile ilgili hukuk savaşları damgayı vurdu. Bir federal yargıç pazartesi günü uçaklarda, otobüslerde ve diğer toplu taşıma araçlarında maske takma zorunluluğunu kaldırdığında, ülke bir kez daha ikiye bölündü. Bazı yolcular, maskelerini çıkarabilecekleri söylendiğinde uçuşun ortasında bile tezahürat yaptı. Diğerleri ise, maske takmaya devam edeceklerini söyledi. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) harekete geçti ve maske zorunluluğunun uzatılmasının gerekli olduğunu söyledi. Adalet Bakanlığı, bunun ardından karara itiraz etti. Ülke çapında birçok anket yapıldı. Ülkenin yaklaşık yarısı maske takmaya toplu taşımada devam edeceğini bildirmiş sonuçlara göre.
Ülkemizde ise Bilim Kurulu bu hafta toplanmadı ve bu konudaki kararları önümüzdeki hafta içinde bekliyoruz.
Peki, karar vatandaş olarak bize bırakılırsa ne yapacağız?
Bilim ne diyor ona bakacağız; en son kanıtlara bakacağız.
Aslında maske ile ilgili bilimin söylediğinde değişen bir şey yok.
Covid-19 damlacık ya da aerosoller ile yayılabiliyor.
Damlacık dediğimiz 5 mikrondan daha büyük parçacıklar. Aerosoller ise bundan küçük olanlar. Damlacıkların göreli daha büyük yapısı onların havada aerosollere göre daha kısa mesafe gidebilmelerine neden oluyor. Daha ağırlar ve yaklaşık iki metre kadar uzağa gidebiliyorlar. Bir de maskelerin deliklerine göre daha büyükler ve bu deliklerden geçemiyorlar. Oysa, aerosollere gelince iş biraz zorlaşıyor. Bunların deliklerden geçme olasılığı çok daha yüksek. Ama maskelerin güvenliliği sağlayan tek şey deliklerin boyutu değil, özel teknolojileri nedeni ile parçacıkları yakalayabilme yetenekleri de var. Özetle, maskeler damlacıkları daha iyi engelliyor; aerosollere etkileri ise sınırlı.
Ama maskelerin etkisi birçok farklı ortam koşullarına da bağlı. Ortamın havalandırılması, kalabalıklık durumu, ortamda enfekte kişi olup olmaması ve onun maske takıp takmaması gibi.
Şimdi sırayla bakalım.
Önce toplu taşıma.
Haziran 2020'de uçakların toplu taşımada en güvenli seçenek olduğunu söylemiştim. Hâlâ da aynı fikirdeyim.1 Bu nedenle, toplu taşıma örneğini uçaklar üzerinden vereceğim.
Sıkı sık uçakla seyahat ediyorum işim gereği. Türk Hava Yollarında her zaman şöyle bir anons geçiyor: "Her 3 dakikada bir kabin havası değiştirilmektedir." İçerideki havanın tamamı olmasa da, bildiğim yarısı temiz hava olarak dışarıdan alınıyor ve kalan yarısı da tekrar içeriye verilmeden oldukça iyi çalışan yüksek verimli partikül hava (HEPA) filtrelerden geçiriliyor. Bu bilinen en iyi yöntem.
Bilim ne diyor demiştik ya, çalışmalara bakalım.
Pandeminin başlarında uçaklarda maske zorunluluğu yokken Japonya'da iki saatlik bir iç uçuşta, belirtileri olan ve öksüren bir hastanın uçaktaki kişileri enfekte etme durumu çalışılmıştı. Hasta maske takmıyordu. Uçakta maske takan ve takmayan yolcular vardı. Bu çalışmada2, uçuştaki maske takmayan her 3 kişiden biri hastalandığı; maske takmayanların hasta olma risklerinin devamlı maske takanlara göre 4,6 kat daha fazla olduğu bulunmuş. Bir de yolcuların hasta yolcuya göre oturdukları koltuğun konumu değerlendirilmiş. Hasta yolcunun iki sıra arkasında ya da önünde oturanlar, daha uzak oturanlara göre 4,8 kat daha fazla hasta olmuşlar. Bu sıralardakilerin yaklaşık yarısı hastalanmış. Hem yakın sıralarda, yani iki sıra önde ya da arkada, hem de maske takmıyorsa hastalanma riski 7 kat olmuş.
Çok uzun uçuşların yapıldığı uluslararası uçuşların incelendiği başka bir çalışmada maske takıldığında riskin çok düşük olduğu belirlenmiş.3
Omicron, çalışmaların yapıldığı dönemin virüsüne göre, çok daha bulaştırıcı. Bu nedenle, Omicron için riskin çok daha fazla olacağını öngörmek hatalı olmasa gerek.
Bir önemli konu da, uçuş, yolculuğun en riskli kısmı olmayabilir. Uçağa biniş ve iniş sırasında hava sirkülasyonu düşük güçte çalışıyor veya tamamen kapalı olabilir, bu nedenle bu süreler ve havaalanında geçirdiğimiz süreler, maruz kalma riskinin en yüksek olduğu zamanlar olabilir ve maske takmaktan fayda görebiliriz.
Sonuç olarak, uçaklar da dahil tüm toplu taşıma araçlarında maske takmak iyi bir fikir gibi duruyor.
Toplu taşıma dışındaki toplu yaşama alanları olan AVM'ler, mağazalar ya da spor salonları için ne demeli?
Açık ya da yüksek tavanların olduğu, havalandırma sistemlerinin çalıştığı ortamlarda o andaki kalabalıklık ve hava akışını değerlendirmek iyi olacaktır. Ama giriş sırasındaki kuyruklarda mesafe korunamadığı için maske takmak önemlidir. Bu durum açık havada bile olsanız insanlar ile omuz omuza olduğunuz durumlar için de geçerli. En azından şimdilik.
Okullar da en merak edilenlerden...
Her bölgede havalar ısınıp tam olarak kapı pencere açık bir sınıf ortamı sağlanıncaya kadar, maskenin kullanılmasını öneririm. Çocuklarda aşı oranlarımız hâlâ düşük; az da olsa hastalanan çocuklarımız var. Geçtiğimiz iki yılda okulların bir bulaş ortamı olabileceğini gördük. Bu nedenle bizi bekleyen daha önemli soru, gelecek eğitim öğretim yılı için planlarımız. Okullarımızdaki havalandırma iyileştirmek için yaz dönemini kullanmak önemli. Aslında çalışma ortamları da dahil olmak üzere ülke genelindeki birçok binada daha iyi havalandırma sağlamak hedeflenmelidir.
Genel bir değerlendirme olarak önerim, çevrenizdeki hastalananları takip edilmesidir.
Benim çevremde, özellikle de iş hayatımda her gün birilerinin testinin pozitif geldiğini öğreniyorum. Eskisine göre çok az sayıda ve sadece belirtileri olanlara test yaptığımızı ve bir grubun da evde hızlı tanı kitleri ile test yapıp, hastalığının kayıt altına alınmadığı da dikkate alınırsa, bu durum enfeksiyonun hala yakın çevremizde olabileceğini gösteriyor. Benzer durumda, yani yakın çevrenizdeki insanların testleri pozitif gelmeye başlarsa, bu virüsün çevremizde dolaştığının iyi bir göstergesidir ve daha fazla önlem almayı düşünmenin zamanıdır.
Maskeler, ortamdaki herkesin bir maskesi olduğunda en iyi sonucu verir, ancak etrafınızdakilerde olmadığında bile maske takmanın faydasını görürsünüz. Maskelerin, etrafındakiler maskesizken bile kullanıcıyı koruduğunu gösteren çok sayıda çalışma var. Koruma miktarı, maskenin kalitesine ve ne kadar iyi oturduğuna bağlı olarak değişiyor. Şu anda Koronavirüs'ün baskın versiyonu olan ve önceki suşlardan çok daha bulaşıcı olan Omicron alt varyantı BA.2'ye karşı kendinizi korumak için bir özellikle riskin daha yüksek olduğu durumlarda N95 gibi bir solunum maskesin kullanılması öneriliyor.
Son olarak, maskeyi nasıl takmamız gerektiğini de hatırlayalım. Maske, burnumuzu, ağzımızı kapatmalı, çenemizin altına ve yüzümüze tam olarak oturmalıdır. Korumayı, maskenin iplerini düğümleyip ve yanlarını sıkıştırarak kulağınızdan geçirerek arttırabilirsiniz. Ya da çift maskeleme olarak bilinen bir teknik olan cerrahi maskeyi bir bez maske ile kapatarak kullanabilirsiniz. Her durumda nefes almanızın kolay olduğundan emin olun. Böylece maskeyi kullanmanız kolaylaşacaktır. Hala gördüğüm bir hataya da değinmeden geçmeyeyim; valfli maskeleri kullanmamak gerekiyor.
Maske kullanarak, hem kendimizin hem de en hassas sağlık durumundakiler başta olmak üzere çevremizdekilerin sağlığına katkımız olabilir.
"Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için."
Üç Silahşörler /Alexandre Dumas