Hakan Fidan’ın hikâyesi nedense bana geçmişimden pek çok detay anımsattı… Doğruyu söyleyeyim, ne zamandır izlediğim ve çok umut bağladığım bir bürokratın güçlü dürüst bir siyasetçiye dönüşmesini izleyeceğime inanıyordum… Belki yine de olur… Yani seçim sonrası belki gerçekten Homeland Security misali bir kurum oluşturulup başına Fidan atanır. Yani, Fidan uzak diyarlarda emekliliğe ayrılmayacak kadar genç elbette… Yine de ciddi bir yaralanma oldu… Bunu yandaşların bile reddetmesi zor.
Yanlış anlaşılmalar tarihin dönüm noktalarıdır bazen… Fidan dramı bana 1990ların başında Saddam’ın Kuveyt’i işgalini anımsattı. Saddam ve adamları ABD Elçisi April Glaspie ile konuşmalarında birbirlerini yanlış anlamalarının bedeli çok ağır olmuştu… Belki o konuşma farklı gelişseydi şu anda Irak ve Suriye bambaşka bir siyasi iktidarın elinde olacaklardı…. Ama işte bir konuşma, bir yanlış anlaşılma, ya da kastı yanlışlama sonucu yaşananlar malumunuz…
İkinci adam olmak zordur…. Hele de Saddam gibi birisinin yanında… Adnan Hamdan’ı ismi size ne çağrıştırıyor? Saddam’ın en yakın dava arkadaşlarından, genç, idealist, umutlu… Ne oldu Adnan’a? Başkan yardımcısıydı… Saddam onu öldürtmedi, hayır, bizzat kendisi öldürdü… Sonra cenazesinde hüngür hüngür ağladı. En yakın arkadaşıydı Adnan Hamdan’ın. Ve gerçekten Irak için umut vaad eden bir liderdi… Saddam bu cinayeti gizlemedi. Gizleyebilir, bir başkasını suçlayabilirdi bunun için. Ama rivayet o ki Saddam “En yakın arkadaşını bile soğuk kanlılıkla öldürebilen bir lider” olarak bilinmek istedi. Öyle ki yıllar boyu dul eşine Irak hükümeti maaş ödedi.
İkinci adam olmak zordur… Hele bir diktatörlükte imkânsızdır…
Saddam ilginç bir lider… Bir Iraklı general yıllar önce Londra’da bana ilginç bir soru sormuştu “Her ay başında Iraklı emekli askerler neden Bağdat’a giderler?” anlayamamıştım… “Maaşlarını almak için” demişti… Saddam postadan ziyade emekli askerlerin, özellikle üst rütbeli emeklilerin bizzat Bağdat’a kendilerinin gelip, imza atarak maaş almalarını istiyordu. Kaçmalarını önlemek için böyle bir yöntem düşündü Saddam…
Ve Hakan Fidan
Hayat ne tuhaf değil mi? Hakan Fidan istifa etmeyebilir, sonradan bakan atanabilirdi… Ama usulüne uygun hareket etmek istediği için 7 Şubat gibi tarihi bir günde istifa ettiği söylendi… Sadece 30 gün sonra tekrar geri dönebilmek için… Sabah uyandığımda -tahminim AKP destekleyen bir hesap- şöyle bir tweet vardı:
Sır küpü tekrardan görevinin başında. :) pic.twitter.com/POlFODXWYA
— Recep Aydın ® (@recep_aydin4) 9 Mart 2015Reis ne diyorsa o, evet…
Sanırım, Fidan dramı sürecinde hepimiz reddedilemez gerçeğin bir kez daha ayırdına vardık ve belki tüm Türkiye’nin üzerinde birleşebileceği bir veri bu: Reis ne diyorsa o…
Bu arada Türkiye devlet kurumlarının itibarı gibi lüzumsuz meseleleri sorgulamayıp, Hakan Fidan nerede ne kadar koruma sahibi olacak, kim bundan ne yarası aldı gibi derin çalışmalarla bizleri aydınlatanlara da ayrıca teşekkürler…
Ben kendimce Kavafis ustanın “bir şehre gidememek” dizelerinden esinlenip, bir kuruma dönememek analizi hazırladım elbette…Başka bir şey ummaları mümkün değil çok çalışkan ve hızla yaşlanan Ankara bürokratlarının ne yazık ki… Kaybeden bir elle kazanmaları hele de şu saatten sonra mümkün değil. Onların üzerine para yatırmak çok riskli bir kumar olur…
Durmak yok yola devam… Ve tekrarlayalım hep beraber “Reis ne diyorsa o”