09 Temmuz 2019 tarihli ‘Artık gençlerin yönettiği 16. Film Festivali başladı’ başlıklı yazımızda https://t24.com.tr/yazarlar/raffi-a-hermonn/artik-genclerin-yonettigi-16-altin-kayisi-film-festivali-basladi,23079 ‘ilk kez, bir Azerbaycan filmi gösteriliyor…’ demiştik. Alt başlık altında da ‘Ayrıntıları bilahare vereceğimiz, bir Azerbaycan filminin, sorunsuzca, Erivan film festivalinde gösterilmesi ‘kanı tazelenmiş’ festival idarecilerinin bir tasarrufu, yeni bir anlayış ve bir özgüvenin dışa vuran tezahürü bizce…’ diye eklemiştik…
Bu konuda, ne yüz binler, ne on binler, ne binler hatta ne de yüzlerce kişinin, sokaklara dökülüp ‘Azerbaycan filmi istemiyoruz’ diye gösteri yapmalarına tanık da olmuyorduk…
Ancak, yazılı basın-medyada ‘Azerbaycan filmi de gösterilecek’ haberleri yayınlanıyordu. İnsanlar birbirlerine ‘hangi filmmiş? Mutlaka gidelim’ gibi replikler sunuyorlardı...
Derken, sanal âlemde ‘(…) Azerbaycan filmi de olabilirdi, neden olmasın, festivalin Bölge Ülkeleri Sineması diye bir bölümü var; bu bölümde ne kadar komşumuz varsa, mümkün mertebe o sinemalardan da örnekler sunmaya çalışılıyor hatta Türkiye filmlerine de özel bir yer veriliyor. Ancak, bir yanlış anlaşılma söz konusu... Zira bir Azerbaycan filmi yok, sadece bazı bölümlerinin Azerbaycan’da çekilmiş bir film var’ açıklaması yayınlandı…
Biraz araştırınca, mesele anlaşılmıştı…
Rusya yapımı, bir Rusya’lı (Saglara Tyrbeyeva) yönetmen tarafından çekildiği ve Rusya’nın azınlıklarından Malakanlar (The Molokons) filmiydi söz bu; müziklerini yapan iki kişiden birinin de Ermeni (olamayabilirdi de) olduğu, 76 dk süren, bir filmdi bu…
Bir seanstan diğerine koştururken, bu filmi kaçırmamalıydık; zira bizi tanıyanlar bilirler, Malakanlar’ı tanırız, âşık olduğumuz halklardandır. Üzerlerinde çalıştığımız, Ermenistan’ın Sevan bölgesinde evlerine kabul edilen, ender ‘yabancılardan’ biri olmuşuzdur.
İki yönetmenden biri olan, Saglara Tyurbeeva, Malaganlar filmi hakkında konuşurken
İkincisi de, adeta yaşam tarzımız olan ‘halklar arası diyalog’ çalışmalarımızdan dolayı ‘Azeri’ filmini görmezsek, ortalıkta dolaşmasak daha iyi olurdu…
Gino Moskova’ya vardığımızda, beklediğimiz ve beklemediğimiz bir durumla karşılaştık… Beklediğimiz, kitleyi rahatsız etmeden, resmi ve gayrı resmi az çok polisler vardı…
Beklemediğimiz ise, binlerce, yüzlerce değil, ancak 10 kişi kadar, temiz yüzlü, çağdaş görünümlü gençler, ellerinde Karabağ savaşında şehit olmuşların fotoğraflarını tutuyordu…
Yaklaştık, kendimizi tanıttık ‘izin verirlerse fotoğraf çekeceğimizi, Türkiye sos. medyasında yayınlayacağımızı’ anlattık. T24 için ise ‘Hasan Cemal’in başyazar olduğunu, sıkça yazan ve usta yazarlarımızdan biri olan Ahmet Altan’ın cezaevinde olduğunu’ ve birçok ayrıntıyı anlatınca, yüzleri aydınlandı ve ‘seve seve’ dediler… Hatta gençlerin sözcüsü Dikran, akıllı telefonundan T24’ü buldu ve ‘like’layıp, sürekli takip ettiği / edeceği siteleri arasına aldı.
Kendilerine ‘Bu Azeri filmi değil ama keşke olsaydı’ dedikten sonra T24’deki yazımızdaki ‘(…)Bir kamyon şoförü, bir (Arsenal futbol takımının, Bakü’ye maça giderken, Henrik Mıkhitaryan’a yaptıkları gibi) futbolcu hatta sinek bile Ermeni olunca, giriş izni vermeyen Azerbaycan’a verilen en etkili, cevap olurdu bu jest …’ satırlarımı tekrarladık.
Dikran da ‘Anlıyorum, zaten, hiç bir halka en ufak bir düşmanlığımız olamaz, bize hakaret etmedikleri, düşmanlık beslemedikleri sürece, her halka, her halkın sanatına kapımız açık; sadece bu film münasebetiyle halkımıza şehitlerimizi hatırlatmak istedik’ dedi.
***
Gelelim, Saglara Tyrbeveya’nın, 76 dk süren ‘Malaganlar (The Molokons)’ filmine…
https://www.youtube.com/watch?v=NmH376YE7b8 filmi izlerken, hüzün ve huzuru bir arada yaşıyorsunuz. 1877-1878 yıllarında, Sultan II. Abdülhamit ve Çar II. Alekseyi zamanında, Osmanlı - Rusya savaşırlar. Rumi takvime göre 1293 yılı olduğu için, tarihte 93 harbi denir.
18 Haziran 1878’de Berlin Konferansında ‘savaş tazminatı’ olarak, Kars Ruslara verilir, orada 40 yıl kalırlar. 15 ila 18 bin Malakanlar Rusya Kars’ına yerleşirken, Azerbaycan ve Ermenistan’a da yerleşir. Film Azerbaycan Malaganlar’ındaki son Mohikanlar üzerine..
Malaganlar, birinin evinin tüm eşyasını dışarı çıkarır, bir gün önceden pirüpak ev yıkanır ve ertesi günü, 4 saat süren ibadetlerini, tertemiz giysileriyle yapar, sonra da yemek yerler.
Malok, Rusça’da süt demek…
Malaganlar, ezelden beri her gün ama her zaman süt tüketen bir halk; bu bir gelenek…
Hıristiyanlar, ancak Rus Ortodoks kilisesinden 1706 yılında ayrılmışlar. Neden mi?
Adam öldürmeyi ve tabi ki askere gitmeyi reddederler… 1884’te bu yüzden sürülürler…
Zoraki askere alındıklarında bile, bir dini günde, üç ayrı noktada topladıkları silahları yakmışlardır; bugüne değin ‘ellerine silah aldıkları o dönemi’ kendileri için ‘kirlendikleri dönem’ olarak telakki ederler…
Haftada her gün süt içerler; zaten 1830’da Çar Nikola I’in kendilerini bu yüzden sürmüştür. Rus Ortodoks kilisesi ‘haftada iki gün (sadece) süt içmeyi’ emreder, Malaganlar ise ‘her gün sütü içeceklerini’ söyler ve sürülürler; adları da ‘Süt içen’ anlamında ‘Malagan’ olur...
Kilise inşa etmezler, kendi evlerinden birinde ayinlerini yaparlar…
Haç’ı kabul etmezler, bunu ‘put’ sayarlar…
Tanrı’yı doğrudan kabul ederler…
İncil ve bir de Hz Davut’tan gelen Güneş kitabı vardır, kutsal kitap olarak…
Üçlü teslisi (baba, oğul, ruh) de kabul etmezler…
Domuz da yemezler…
Para biriktirme alışkanlıkları yoktur, cimrilik günahtır…
Günde 16 saat toz, toprak, çamur içinde çalışan köylüleri bile, sürekli ama sürekli yıkanır ve ‘süt beyazı’ renginde gömleklerini giyerler, evleri mis kokar…
Özel günlerinde erkekler bembeyaz, kolalanmış, ütülenmiş gömlekleri, kadınlar bembeyaz veya beyaza kaçan açık renkli, işlemeli, pırıl-pırıl elbiselerini giyerler…
Adeta ‘temizlik imandan gelir’ ifadesi, kendilerinde vücut bulmuştur…
Asırlardır sahip oldukları teknikleri sayesinde, başkalarının elde ettikleri sütten en az 3 hatta 4 misli daha çok elde ettikleri söylenir…
Yine filmden bir sahne, Malagan erkekleri genelde sakal bırakır, kadınlar da saçlarını uzatırlardı ama zamanla bu gelenek de az değişime uğruyor.
Moskova Üniversitesi'nden, Dimitry Frolov, Azerbaycan'ın Kabristan bölgesindeki Malaganlar üzerine, Saglara Tyurbeeva ile yazıp dantel gibi örerek, bir film çekmişler…
Azaldıklarının, bilincinde ama gelenek-göreneklerine bağlılar Azerbaycan Malaganları… ‘Dünya Malaganlar Dostluk Derneği’ eski başkanı, Sayın Vedat Akçaköz’ün dediği gibi ‘İnsanlığın unuttuğu ulvi değerleri, güncel hayatta ısrarla yaşatan’ halk Malaganlar’dan biri de, boşuna dünya çapında ve klasik olmuş ‘Savaş ve barış’ı yazmamış…
Evet, Lev(on) Tolstoy da, zira hem de tam, bir Malakan’dı…
Onlar, Azerbaycan’da veya nerede olurlarsa olsunlar, Azeri ve diğer birlikte yaşadıkları halklarla, barış içinde, sütlerini içmeye devam ediyorlar…
Yerevan’daki Altın Kayısı’dan bugünlük bu kadar, görüşmek üzere…