Dün Strasbourg’dan Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi’ndeki genel hava / haberleri aktarırken, Dağlık Karabağ’ın (Ermeni), Yukarı Karabağ’daki (Azeri) nüfusa, kaynağı kendilerinde olan, içme suyunun akmasına engel olduğu şikâyetini aktarmıştık. Buna karşı, 1992 yılında, Ermenistan-Azerbaycan arasındaki sorunları irdelemek için AGİT çatısında MİNSK Grubu oluşturulduğunu; dolayısıyla böyle sorunların Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesine taşımanın teamüllere uymadığını söylemiştik…
Sonuçta zaten teamüllere uymayan formatta olan bir konuda, yine teamüllere uymayan bir karar alınmış ve bu rapor kabul görerek, şahsi yorumumuza göre bölgede kaygı verici (!) şekilde varlık gösteren Rusya’ya ve onun gölgesine yine kaygı veren (!) çapta sığınan Ermenistan’a dolaylı bir uyarı verilmişti…
Ama bu 11 Aralık 2015 tarih ve 13930 sayılı belgeye göre; Demokrasi ve Siyasi Sorunlar Komisyonu’nun Dağlık Karabağ hakkında hazırlamış olduğu raporun bir bölümüydü… Dün, raporun ikinci bölümü hâlâ görüşülüyor ve uzuyordu. Dolayısıyla, sadece birinci bölümü sunduk ama işte dedik ya Hagop’un kazının ayağı bundan ibaret değildi…
Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve tüm diplomatik-siyasi merkezlerin basın bürolarında, bir haberin farklı müşteri (okuyucu ve / izleyici) kitlesine sahip basın mensuplarının, aynı haberi nasıl farklı veya eksik yazıp veya görsel yolla aktardıklarını görüyoruz…
Gülüyoruz tabii…
Zira haberleri titizlikle, dikkatlice izleyenler, bir haberle ikincisini birbirine bağlayıp, puzzle eksiği tamamlar gibi, değerlendirenler hariç; geniş kitleler pek âlâ yönlenebiliyorlar…
Biri (kendince) başarı kısmını okuyor, diğeri aynı olayın (yine kendince) başarısız kısmını…
Oysa hakikat, bir kısmı (kendimizce) başarılı, diğer kısmı da (kendimizce) başarısız tek bir olay… Böylece bir olayın, her iki kısmıyla birden kabul etmek gerekiyor.
Kimisi bardağın yarısı dolu, hurra diye bağırarak, kendi müşterisi olan okuyucularına haber yazarken; bir diğeri de yaşasın, bardağın diğer yarısını boş bırakabildik diye bağırarak, yine kendi müşterisi ama farklı profilde olan okuyucularına haber yazıyordu…
Resmi başlığı Les habitants de region frontaliéres de l’Azerbaidjan sont délibérement privés d’eau olan bölümü bitirdik dün; tabii mendebur hafızamız yıllarca PKK terörünü destekliyor diye, sivil suçsuz Suriye halkına suların akmasına sebep olan Türkiye’yi de hatırlattı bize..
Gelelim, Karabağ Sorunu’nu bir bardak olarak kabul edersek, bardağın ikinci yani kimine göre boş (!), kimine göre dolu (!) kısmına… Avrupa Muhafazakârlar Grubu’ndan, Büyük Britanya (İngiltere) milletvekili, Robert Walker’in aynı raporun asıl can alıcı meselesine...
L’escalade de la violance dans le Haut Karabakh; les autres territoires occupés en Azerbaidjan (Dağlık Karabağ ve Azerbaycan’ın işgalde olan diğer bölgelerindeki kızışan şiddet) başlığı olan raporun özeti şöyleydi…
Ermenistan-Azerbaycan arasındaki uluslar arası uzun sınır boyunca, 2014 yazından itibaren, kızışan şiddet olaylarını raporumuz kınıyor. Sivil nüfusu hedefleyen saldırılar münferit sayılamaz. İki ülkenin Karabağ Sorunu’nu mutlak surette, salt barışçıl yöntemlerle çözüme ulaştıracağına dair uluslar arası merciler önünde söz vermişlerdir. 2014 yılının başından beri, adı barış olan bir dönemde yüzden fazla can kaybı oldu bu bölgede.
Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatı’nın MİNSK Grubu çerçevesinde birtakım caydırıcı önlemler alınmasını ve bu sıcak durumu daha yakından takibe alınmasını öneriyoruz.
Raporun bu özetine baktığımızda, son derece (amiyane tabirle) ortadan, tarafsız, her iki (Ermenistan ve Azerbaycan) ülkeye de aynı mesafede (gibi) ve yakın takibe ve caydırıcı önlemler alacağız artık diyen bir rapor değil mi?
Yine öyle değil işte Hagop’un kazının ayağı demek durumundayım… Zira Kostantiniyye ülkesinin (şaşırmayın İstanbul’a hep ülke deriz) baba tarafından yedi, anne tarafından beş ceddinden beri bir mensubu olarak, cuk oturan deyişleri kullanmam lazım…
Türkiye’de de aynen böyledir… Kanun metninden ziyade yönetmeliklerdir asıl manidar olan… Şeytan’ın ayrıntıda gizlendiği boşuna söylenmemiş…
Projet de résolution yani karar taslağı metninde 18 madde var; bu 18 madde üzerinde, Azerbaycan, belli ki, çalışmış… Teknik ayrıntılarla rahatsız etmek istemeyiz ama şu kadarını söyleyelim ki, mevcut durumda daha yakından takibe alındığı ve uluslararası engeller konulduğu zaman, Azerbaycan’ın şimdilik – geçici olarak – elinde var olan (petrol, enerji gibi) avantajlar sayesinde, kendisinden ziyade Ermenistan’ın zararına olur.
Kısaca bu kararın oylanarak geçmesi, Ermenistan’ın aleyhine hiç olmazdı…
Sıkı durun, çünkü bu karar geçmedi!
Evet, Yukarı Karabağ’ın topraklarında olan kaynaktan fışkıran suların Aşağı Karabağ’a gitmesine engel teşkil edilmesi yönündeki uyarı (diyelim) kararı geçti ama Dağlık Karabağ ve Azerbaycan’ın işgâl altındaki diğer bölgelerinde kızışan şiddet kararı geçmedi!
Bu durumda, Azerbaycan’ın su konusunda yaptığı şikâyetle ilgili kararın geçmiş olmasını fazla önemsememesi ama asıl ikinci kararın geçmemiş olması için üzüntülü olması gerekir değil mi?
Yine Ermenistan’ın da, su konusunda bir uyarı almış olsa da bunun sonuçta sosyal sorun olduğu için önemsememesi ve asıl siyasi içeriği olan ikinci kararın geçememiş olduğu için sevinmesi gerekir, değil mi?
Kusura bakmayın ama yine bazı hevesleri kursaklarda bırakacağım…
Huyumuz kurusun, boşuna ayrıntıcı dememişler bize…
Zira Ermenistan’ın alt tarafı sudan bir mesele diye baktığı birinci kararın alt metinlerinde, ikinci yani kabul edilmemiş kararda var olan tüm çekinilen ifadeler hatta biraz daha kuvvetli bir şekilde geçiyor…
Bunun adı ters köşeye yatmaktır…
Yani ‘Suları engellemek…’ olan bir uyarı kararın başlığına bakıp, önemsememenin yanlış bir tutum olarak değerlendirmekteyiz; zira başlığı ‘Karabağ ve diğer işgal edilmiş topraklar’ olan bir uyarı kararın başlığına bakıp buna da sevinmenin yanlış olacağı gibi…
Zira asıl resmen kayda geçmesi istenmeyen ifadeler, çok daha fazla ağır şekilde o önemsenmeyen ama nihayetinde geçen birinci kararda var…
Kim, nasıl ve hangi doğrultuda oy kullandı meselelerine hiç geçmiyoruz; zira sapla samanı birbirine karıştıran bir coğrafyada, şimdilik pek uygun değil… Görüşmek üzere…