Bugün CHP üyesiyim; 29 Mart 2009 seçimlerinde, Adalar Belediyesi’ne Farsakoğluekibinden seçilmiş olmam, (Ermeni) Cemaat’imin bir kısmı tarafından tepkiyle karşılanmıştı...
Gerçi tepki verenlerin çoğu, CHP’nin yıllarca adayı olmuş belki yine olacak Mustafa Sarıgül’ün katıksız destekleyicileriydiler, ironik durumdu bu...
Bunu derken, onların neden tepki duyduklarını anlıyorum...
CHP’nin Adalet Bakanı olmuş birisi “(... )Türkiye’de dünyanın en hür ülkesinde yaşıyoruz; mebusumuz inançlarından bahsetmesi için bundan daha müsait bir ortam bulamazdı; onun için hislerimi saklayamayacağım. Türk bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir, saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette sadece bir tek hakları vardır, o da Türklere hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı, dost, düşman ve dağlar bu hakikati böyle bilsin!” diye bir söz söylemiş; aynı partiden başkaları, yine abuk sözler söylemiş olabilir tabii...
Onur Öymen “(...) Temcit pilavı gibi, 1930’da Mahmut Esat Bozkurt’un söylediği bir sözü, 2013’te ısıtıp-ısıtıp ileri sürmek, ne kadar ciddidir?” diyor...
Tamam, da Sayın Öymen’e basit şekilde cevap verilebilir...
Mahmut Esat Bozkurt’un, bugün MHP’nin bile diyemeyeceği, 1930’da sarf ettiği sözü için, CHP 2013’e kadar, alenen bir tek özeleştiride bulunmamışsa, temcit pilavı sürülür, Cumhuriyet gazetesinin ilk sayfasından verilen Milli Şef İsmet İnönü’nün Nazi Führeri’ne selam manşetleri de...
Ve bir gün gelir, artık hiç bir şey sürmezler önünüze...
Gerek duyulmaz, çünkü yok olmuşsunuzdur...
Bugün dua edelim, CHP’nin önüne yine bir şeyler sürülebiliyor hâlâ...
CHP’nin Cumhuriyet’te farklı inanç gruplarına siyaseti tez konusudur. Prof. Dr. Ayhan Aktar’ın doktora tezi bir abidedir; ülkemizin onurunu kurtarmış müthiş bir çalışmadır, salık veririz.
Sayın Aktar, zorda kalmasından kurtarmıştır ülkesinin onurunu. CHP, bunu tam anlayabilmiş değil... İslam dışı inançlara sahip insanlar hâliyle CHP, eski hamam, eski tas diyorlar...
İşte, beni eleştirenleri neden ve nasıl anlayabildiğimin açıklaması özetle budur...
Bunları söylememe rağmen, eğer hâlâ CHP’de isem, demek bunun da bir açıklaması var...
1980’de gönüllü sürgün olarak gitmek ve sonra (beş yılı Sovyet ve Bağımsız Ermenistan’da ) yirmi beş yıl yaşamak zorunda kaldığım Diyar-ı Frengistan’da yaşadıklarım rehber olmuştur bana...
Nazi işgaline kanı-canıyla direnmişler ve torunları, ulusal seçimlerde Fransız Komünist Partisi’ne oy verirken; yerelde eğer tanıdıkları sağcı adayın, okullar (Belediye’ye bağlıdır), kültürel hayat, yolların temizliği ve birçok hizmeti iyi vereceğine inanıyorlarsa, De Gaulle’cü partiye de oy verirlerdi.
Ben de Adalar’da bunca yıl (hangi partiden olursa olsun) azınlıkların evlerini, mallarını, mülklerini gasp edip el koyanlara “dur!” diyecek bir zihniyete sahip olduğuna inandığım, sonra da yanılmadığımı gördüğüm ve birlikte çalışmaktan keyif aldığım Dr. Mustafa Farsakoğlu için CHP’ye girdim.
İkincisi neden ise, daha 29 Mart 2009’da Sayın Deniz Baykal’ın gideceğinin kokusunu almıştım; diplomasi ve siyasette benzer kokular alırım. Paris’te Dış İşleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Strasbourg’da Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosuve AİHM’de akredite gazeteci olarak üç ayrı zümreye ve üç dilde gazetecilik yapmış olmamın payı var tabii.
Tabii, Taraf gazetesinin bugünkü Genel Yayın Yönetmeni Oral Çalışlar’ın da dâhil olduğu, Ragıp Zarakolu, Yelda Özdağ, Halil Berktay, Mete Tunçay, Ferhat Kentel, Taner Akçam, Baskın Oran ve Jean Claude Kebapçıyan, sonradan Padre Levon Zekiyan ile yürüttüğümüz Halk Diplomasisi çalışmalarının da keza payı var.
CHP milletvekili Canan Arıtman, Cumhurbaşkanımızın validesinin Ermeni asıllı olduğunu ima ederek eleştirmişti. Cumhurbaşkanımızın hakaret davası açmış olduğu basında çıkmış ama aslında “Hayır, annemin Ermeni olma iddiasını hakaret olarak kabul edip dava açmadım, kişinin özel hayatlarına saygısızlıktan dolayı açtım” diye tekzibi, basında çok az yer almıştı...
Aynı günlerde, Kanal D’de Abbas Güçlü’nün programına İBB Başkan adayı olarak Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na “Sizin de annenizin Ermeni olduğu söyleniyor, ne dersiniz” diye sorulmuştu...
Kılıçdaroğlu’nun cevabı bir ders niteliğinde olmuş, “Ne olmuş ki? Annem bir Türkiye vatandaşıdır, o Rus da, Fransız da olabilirdi, başka milletten de olabilirdi, o benim annemdir ve onu çok seviyorum; artık Türkiye’de benzeri soruların sorulması ırkçılıktır” demişti.
Bayındırlık eski Bakanı Şerafettin Elçi’nin 1980 öncesi “Türkiye’de Kürtler vardır, ben de bir Kürdüm” ifadesi milat olmuştur. Geçende Hakan Şükür’ün de, Türkiye vatandaşlığını kendi isteği ile taşıdığını ima ettikten sonra kökeninin Arnavut olduğunu söylemesi yine bir milattı... Benzeri miladi beyanların CHP’den gelmesini çok isterdim ama maalesef daha çok uzaktayız.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, hakiki anlamda bir beyefendi... Kanatlarını bir kartal gibi çırpıyor ha çırpınıyor; CHP’nin orijinal bir siyaset çizgisi bulması lazım. BDP’nin de AK Parti’nin de birbirinden farklı kulvarlarda olmalarına rağmen, orijinal çizgileri var, başarılarında bunun payı var.
Biri Kürt insanının, diğeri mütedeyyinlerin sorunlarına daha hassas olmalarıyla farklılaşıyorlar...
Bir tek çiçekle bahar gelmez derler, doğrudur; ben de baharın çiçekler manzumesiyle gelebilmesi için, ilk çiçeğin gelişinin zaruri olduğunu söylüyorum... Atatürk’e atfedilir, ne kadar doğru bilemem ama güzel örnektir; Çankaya yani Kasapyan Ailesi’ne ait Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın bahçesindeki çiçeklerin, İsmet İnönü’ye adeta ders verircesine tek değil, çok renkli ve çeşitli olmasını ister. CHP’nin ama sahiden Türkiye’yi çok kimlikle sindirebilmesini isterim yoksa yok olur! Ben nasıl olsa, altına girecek, tecrübelerimi üretime geçirecek bir çatı bulabilirim...
(T24 / Taraf - 20 Nisan 2013)