Sanki bazen doğal davranmakta yarar var; en azından arı ve karıncalar kadar…
Afrika'da 200 bin, modern davranışlarıyla ise 50 bin yıl önce peydahlanan; Primatlar'dan olan maymunlar ailesi, Homo türünden bir canlıyı türettiler yani insan dediğimiz...
Başta, düşünebilme yeteneği (!) ile diğer canlılardan ayrılan, Latince, akıllı veya bilen insan demek olan Homo Sapiens’in; artık arı- karıncalar kadar olmasını ister hale geldik…
İnsan (her tür) sağlığı, kutsallık derecesinde, özel, mahrem ve bireysel bir haktır…
İnsan hakları temel hak ve özgürlüklerine, yaşam hakkı olarak dâhildir… Hasta hakları da...
Örneğin sağlıklı olmamak, asla aşağılanma, hakaret edilme, ayrımcılığa layık değildir, asla!
Bunu söylerken, bulaşıcı-karantinaya alınması gereken bir hastalık olduğunda; toplumun sağlıklı yaşama hakkını ihlâl etmemesi için, force majeur durum olarak, izole edilir tabii.
Sağlık sorunu olanın, bunu çözebilmesi için, başta kendisinin olur vermesi gerek...
‘Olur’ vermesi için ise, durumunu bizzat idrak etmesi; edemez haldeyse, insan hakkının uygulanabilmesi için – evet kendisine rağmen de olsa - müdahale etmek gerekir...
Zira o, hasta, kendi sağlık vd sorunlarını idrak edemez ve karar veremez durumdadır.
Karıncalar mükemmel yaratıklar; tıpkı arılar gibi, hiyerarşi - organizasyon konularındaki mükemmeliyetleri, insanlar gibi klasik öğrenim sayesinde değildir; zira onlarınki doğaldır...
Piramidin tepesindeki Kraliçe karıncanın, vasıflarını sağlık sorunu nedeniyle kaybetmesine rağmen; iflah olmaz bir inat, bir sebat, bir ısrarla kraliçeliğini devam ettirmesi görülemez…
Görülemez, zira yönetilen karıncaların, başlarında sorunları olan bir kraliçe tarafından idare edilmeyi kabul ettikleri pek görülemez de ondan...
Karıncalar / arılar çok mu sınıfsal mücadele bilinci veya klasik eğitim mi almışlardır?
Tabii ki değil ama onların, sadece içsel tek endişeleri vardır… Randımanın düşmemesi…
Sorunlu bir kraliçe idaresinde, ne arı, ne de karıncalar, doğru bir sonuç elde edebilirler…
Oysa arılar / karıncaların, amacı tek - basittir; kışlık erzak toplanmalı, depolar doldurulmalı, çalılar, çırpılarla, evlerin (yuvaların) damları örtülmeli ve bal üretimi tamamlanmalıdır…
İdare’de, hepsinin sorumlulukları olan, yönetilen arlar; ona tabi olmakla kendilerini daha iyi huzurda hissettikleri Kraliçe'ye saygılarından dolayı, gereğinde o işi de yaparlar…
Ne mi yaparlar?
Evet, yönetilen arılar (kendisine rağmen) Kraliçe’nin görevi bırakıp, kendi sağlık sorunları ile uğraşması için, ona yardımcı olurlar. Huzuruna çıkıp 'buraya kadar, Sayın Kraliçe'miz, buyurun sizi dinlenmeniz için almaya geldik demesini de bilirler...
Dedik ya, şu karınca ve arılar, mükemmel yaratıklar ama mükemmeliyetleri, insanlar gibi klasik öğrenim almalarıyla elde etmezler; zira onlarınki tamamen doğaldır...
*
Rakel Dink'in şu sözünü hatırladık birden: Bir melek gibi masum çocuğun, bir canavara dönüştürecek o karanlık dönem, nasıl bir şey acaba? diye
*
Ödül alması söz konusu olacak kadar sempati toplayabilmiş birisinin; sonradan, dünyada antipati toplama konusunda koleksiyon yapma durumuna gelmesi de, nasıl bir şey acaba?
Cevap ararken buna, psişik vakıalarda evrensel tecrübelere, şöyle bir bilgi takıldı gözüme…
‘(...) geliştirdiği öfkeli hallerinin tepkilerini kapsar bazen. Manik, öförik durumda kendilerini çok iyi hisseder böyle insanlar; özetle öfke baldan tatlıdır ifadesinin yaşanıldığı ve balın tam da tadının alındığı durumlar yani… Benzeri durumlara psikotik semptomlar eşlik edebilir. Bu grupta sıralanan psikolojik hastalıklarda, depresyon, iki uçlu manik - depresif dönemleri pek âlâ görülebilir. İki kutuplu ruh hali rahatsızlığının az yoğunlukla hissedilmesi durumu ise Cyclotimik olarak adlandırılır…
İşte böyle ve benzeri açıklamalarla karşılaştım...
Sanki bazen doğal davranmakta yarar var; en azından arı ve karıncalar kadar…
İnsan olarak baş edilemediğinde, bir de basit canlı olarak mı hareket edilse acaba?