D_Masthead_970x250Depremde insan hakları
Devletin etkili bir soruşturma yürüme yükümlülüğüyle ilgili olarak, yıkılan binaların tek sorumlusu müteahhitler gösterilmekte. Oysa, bölgenin özellikleri dikkate alınmadan, hatalı inşaatlara ruhsat veren, af çıkaran, denetim yapmayan devlet görevlileri de sorumlu. Bunlarla ilgili işlem yapılmaması, yasaların sorumlu devlet görevlilerine uygulanmaması, devletin etkili bir soruşturma yapma yükümlülüğü açısından sorun yaratır

11 ili etkileyen 6 Şubat Kahramanmaraş depreminde resmi rakamlara göre 50 bin insan yaşamını yitirdi. Gerçek rakamın bunun çok üstünde olduğu söyleniyor. Yüz binlerce bina yıkıldı ya da hasarlı oldukları için oturulmaz durumda. Milyonlarca aile her şeyini bir gecede yitirdi. Çok güç koşullarda çadırlarda yaşamaya mahkum edildi.

Bütün olup bitenlere “kader planı” deyip geçemeyiz. Devletin sorumluluğu nedir? Bu soruyu yanıtlamak zorundayız. Sorunun yanıtı ise insan hakları hukukunda yatıyor.

Türkiye’nin de 45 devletle birlikte taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ikinci maddesi yaşam hakkını düzenler. Yaşam hakkı en temel hak. Bütün diğer haklar ona bağlı. İkinci madde, Sözleşme’nin askıya alınamayan maddelerinden.  

İkinci madde, devletin insan yaşamına son vermesini meşru savunma hakkı gibi bazı istisnalar dışında, yasaklar. İdam cezası da Sözleşme’ye ek protokollerle yasaklandı. Devletin yükümlülüğü, sadece öldürmemek değil (negatif yükümlülük), aynı zamanda yetki alanı içindeki bireylerin, vatandaş olsun olmasın, yaşamlarını koruyacak önlemleri almak. (pozitif yükümlülük)

Sözleşme’nin 2. Maddesi “herkesin yaşam hakkı yasayla korunur.” der. Bundan şu anlam çıkar: Devlet, yaşam hakkını koruyacak yasaları yürürlüğe koymak zorunda ama bu yeterli değil. Devlet, yaşam hakkını koruyacak önlemleri de almakla yükümlüdür. Devletin bu yükümlülüğü, Osman/ İngiltere (1998) davasında ortaya çıktı.

Osman ergenlik çağında Pakistanlı bir çocuktur. Okulda öğretmeni Osman’a karşı sağlıksız bir ilgi duyar, yakınlaşmaya çalışır. Ailenin şikayeti üzerine öğretmenin işine son verilir ancak öğretmen, Osman’ı ve ailesini rahatsız etmeyi sürdürür. Sonunda öğretmen Osman’ın babasını öldürür. Osman’ı da yaralar.

Bu kararda AİHM, devletin pozitif yükümlülüğünün unsurlarını saptadı. Buna göre, yaşama yönelen gerçek ve yakın bir tehdidin mevcut olması ve devletin ilgili makamlarının bu tehdidi bilmeleri ya da bilebilecek durumda olmaları gerekir. Bu unsurların varlığına karşın, devlet yaşam hakkını koruyacak önlemleri almamışsa, yaşam hakkını ihlal etmiş olur.

Devletin pozitif yükümlülüğü, yaşam hakkıyla ilgili operasyonların iyi planlanmasını da kapsar. McCann/ İngiltere (1995) davasının konusu, IRA üyesi üç kişinin Cebelitarık’ta, terörist oldukları ve üstlerinde otomobildeki bir bombayı patlayacak bir cihaz bulunduğu kuşkusuyla öldürülmesi. Sonradan anlaşılır ki, ne arabanın içinde bomba, ne de öldürülen kişilerin üstünde patlatıcı bir cihaz bulunmakta. Operasyonun planlanması yanlıştır. Bu nedenle AİHM yaşam hakkının ihlaline karar verir.

Devletin pozitif yükümlülüğü yaşamı tehdit eden her türlü etkinliği, bu arada doğal afetleri de kapsar. AİHM’in Öneryıldız / Türkiye (2004) ve M.Özel ve Diğerleri / Türkiye (2015) kararları doğal afetler durumunda devletin sorumluluğuna ışık tutmak bakımından önemidir.

Öneryıldız kararında İstanbul Ümraniye’de gecekondulara bitişik bir bölgedeki çöplük söz konusu. Çöplükten metan gazının çıktığını ve bunun her an patlayıp ölümlere yol açabileceğini belirten bilirkişi raporuna rağmen hiçbir önlem alınmaz. Hatta Ümraniye Belediye Meclisi, alınmak istenen önlemleri de engeller. Sonunda metan gazı patlar. 9 kişinin ölümüne yol açar.

Kazadan sonra Ümraniye ve Büyükşehir Belediye Başkanları yargılanırlar. Ancak atılan suç taksirle ölüme neden olmak değil, görevi kötüye kullanma suçudur. Bu suçtan iki Belediye Başkanı 610 bin TL (9.70 Euro) para cezasına mahkum olurlar. Cezalar ertelenir. Böylelikle 9 kişinin ölümünden kimse sorumlu tutulmaz, kimse cezalandırılmaz.

AİHM kararında önce, ilgili makamların yaşama yönelik tehdidi bilmelerine karşın önlem almadıklarını ve bu nedenle yaşam hakkını (2. Madde) ihlal ettiklerine karar verdi.

Sonra AİHM, devlet sorumluların yargılanıp cezalandırılması için gerekli dikkat ve özeni göstermiş mi, bunu inceledi. Devletin pozitif yükümlülüğü, yaşam hakkını koruyacak bir yasal çerçevenin bulunmasını ve uygulanmasını, yaşam hakkını ihlal edenlerin yasa uyarınca cezalandırılmasını gerektiriyor. AİHM, iki belediye başkanına verilen cezanın, yaşam hakkını yasa ile korumak ve caydırıcı etki yaratmak bakımından yetersiz olduğu ve 2. Maddenin prosedürel bakımdan da ihlal edildiği sonucuna vardı.

AİHM ayrıca başvurucunun mülkiyet hakkının ihlaline de karar verdi. Türkiye’yi başvurucuya 45.250 Euro ödemeye mahkum etti.

Özel ve Diğerleri davası, 1999 İzmit depremiyle ilgili. Depremde 18 bine yakın insan ölür, 49 bin kişi yaralanır. Başvurucuların yaşadığı Çınarcık’ta 195 kişi yaşamını yitirir. Başvurucuların oturdukları bina çöker.

AİHM kararında şu  görüşlere yer verir: Deprem gibi devletlerin kontrolü dışındaki olaylarda, devletin yükümlülüğü doğal afetin etkilerini asgariye indirecek önlemleri almak ve devletin bu tür afetlerle başetme kapasitesini arttırmaktır. Bu bağlamda önleme yükümlülüğü kentsel dönüşümü ve planlamayı da içerir. Olayda ulusal makamlar, bölgenin deprem tehlikesi taşıdığını biliyorlardı. Planlama belgelerinde bölge “felaket bölgesi” olarak nitelendirilmekte. Bölgede inşaat ruhsatları verilmesi için belirli standartlara, özel koşullar aranmakta. O nedenle ruhsatları veren makamlar öncelikle sorumludur.

Ancak bu standartlara uyulmadığından depremin çok ağır sonuçları olmuştur. Soruşturmada elde edilen bulgular, bunu ortaya koymakta. Ayrıca ilgili makamlar denetim görevlerini yerine getirmemişlerdir. Zaten depremden önce de Çınarcık Belediye Başkanı imar planında yasaya aykırı değişiklikler yapması nedeniyle yargılanmıştı.

Bu olguları sıraladıktan sonra, AİHM’in devletin yaşam hakkını korumak için gereken önlemleri almayarak yaşam hakkını (2. Madde) ihlal edildiği sonucu çıkarması gerekirken, AİHM bu sonuca varmadı. Bunun nedeni AİHM’e başvurma süresi olan 6 ayın geçirilmiş olması. 6 aylık sürenin başlangıcı olarak AİHM, idare mahkemelerinin idari makamların sorumlu olmadıklarına ilişkin kararını kabul etti.

Buna karşılık AİHM, 2. Maddede prosedürel yönden ihlal buldu. Ölüme yol açan doğal afetler durumunda, ilgili makamların etkili bir soruşturma yürütmesi, yasaların etkili bir biçimde uygulanması ve sorumluların cezalandırılması anlamına gelir. AİHM şu nedenlerle bu ilkenin ihlal edildiği sonucuna vardı:

Beş kişiyle ilgili olarak başlatılan ceza soruşturması, 12 yıl sonra sadece ikisi hakkında verilen mahkumiyet kararıyla sonuçlandı. Bunlardan birinin mahkumiyeti, zamanaşımı nedeniyle gerçekleşmedi. Beş kişiden ikisi bulunamadı. Üçüyle ilgili soruşturma zaman aşımına uğradı. Olayda ihmali görülen devlet görevlilerinin yargılanmasına izin verilmedi. Tazminat davaları 8-12 yıl sonra sonuçlandı. Bütün bu nedenlerle AİHM 2. Maddenin prosedürel bakımdan ihlal edildiğine karar verdi ve başvuruculara 30 bin Euro manevi tazminat ödenmesine hükmetti.

Kurtarma operasyonlarının etkisiz ve yetersiz kaldığı şikayeti ise daha önce ulusal yargı organları önünde ileri sürülmediğinden, iç yargı yollarının tüketilmediği gerekçesiyle AİHM tarafından reddedildi.

Yukarda değinilen AİHM kararları ve bu kararlarda yer alan ilkeler ışığında Kahramanmaraş depremindeki sorumlulukların çerçevesini çizmek olanağı var.

Bir kere depremden etkilenen 11 ilin fay hattı üzerinde olduğu ve bu bölgede şiddetli bir deprem olabileceği biliniyordu. Uzmanlar uzun bir süredir bu bölgelerde deprem olabileceğine dair uyarılar yapıyordu. Prof. Dr. Naci Görür’ün bu konuda sayısız uyarıları var. En son uyarısı depremden üç gün önce. Bunun yanında başka bilim adamlarının da uyarıları var.

Depremin olabileceğinin bilinmesine karşın deprem kuşağında yapım hatası taşıyan, depreme karşı dayanıksız yapıların yapımı devam etmiş. Bu yapılara ruhsat verilmiş, imar affı çıkarılmış ve etkili bir denetim yapılmamış.

Bütün bunlar devletin sorumluluğuna yol açan unsurlar. Devlet insan yaşamına bir tehdit oluşturan doğal afetin meydana gelebileceğini bilmesine ya da bilebilecek durumda olmasına karşın, bu tehdidi önleyecek ya da deprem olduğunda yaşam kaybını asgari düzeye indirecek önlemleri almadı. Bu nedenle devlet, yaşam hakkını ihlal etmiştir.

Bunun yanında devlet, enkaz altında kalanları kurtarmak için gereken operasyonun etkili bir planlamasını yapmamıştır. İlk üç gün müdahale edememiş, ondan sonra da yaptığı müdahaleler yetersiz kalmıştır. Binlerce kişiyi kurtarma olanağı varken, kurtarma operasyonlarının yetersizliği nedeniyle kurtarılamamış, enkaz altında can vermiştir. Dolayısıyla devlet, yaşam hakkını koruyacak önlemleri alamamış, bu nedenle de yaşam hakkını ihlal etmiştir.

Devletin etkili bir soruşturma yürüme yükümlülüğüyle ilgili olarak, yıkılan binaların tek sorumlusu müteahhitler gösterilmekte. Oysa, bölgenin özellikleri dikkate alınmadan, hatalı inşaatlara ruhsat veren, af çıkaran, denetim yapmayan devlet görevlileri de sorumlu. Bunlarla ilgili işlem yapılmaması, yasaların sorumlu devlet görevlilerine uygulanmaması, devletin etkili bir soruşturma yapma yükümlülüğü açısından sorun yaratır.

Bu nedenle evleri yıkılanların devlete karşı maddi ve manevi tazminat davaları açmaları gerekir. Devletin evleri yıkılanlara para ile konut satması, devleti sorumluluktan kurtarmaz.

Bunların dışında başka sorunlar da var. Yakınlarını enkaz altında yitirenlerin duydukları acı, AİHS’in 3. Maddesinde düzenlenen insanlık dışı muameleye girer. Bundan dolayı da devletten tazminat talep etmek ve AYM’ye AİHM’e bireysel başvuru yapmak olanağı var.

Sonuç olarak, Maraş depreminde 50 bin insanın yaşamını yitirmesinden, yüzbinlerce insanın evsiz barksız kalmasından devlet sorumludur. Devletin hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi davranması, bir hukuk devletinde kabul edilemez. Devletinin sorumluluğunun, “helalleşme” beyanlarına değil, yargı kararlarına konu olması gerekir. Bunun için depremzedelere haklarını anlatacak bilgilendirme kampanyalarına ihtiyaç var.

Rıza Türmen kimdir?

Türkiye'nin önde gelen insan hakları hukukçularından ve diplomatlarından olan Rıza Türmen İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi.

Kanada Montreal McGill Üniversitesi'nden hukuk yüksek lisansı, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden Siyasal Bilimler doktorası aldı.

Avukatlık stajını yaptıktan sonra, 1966 yılında Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Dışişleri Bakanlığı'nda çeşitli görevlerde bulundu.

1985'de Singapur'a ilk Türk Büyükelçisi olarak atandı.

1993 Birleşmiş Milletler Dünya İnsan Hakları Konferansı'nda ve AGİT, İnsani Boyut Toplantıları'nda Türk Heyeti Başkanlığı'nı yaptı.

1994'te İsviçre'ye Büyükelçi olarak atandı. 1996'da Türkiye'nin Avrupa Konseyi Daimi Temsilcisi oldu.

1998 yılında Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlığına seçildi. 2008 yılına kadar bu görevi sürdürdü.

2008'de Türkiye'ye döndükten sonra 10 yıl Milliyet gazetesinde köşe yazıları yazdı.

2011 seçimlerinde CHP İzmir Milletvekili olarak parlamentoya girdi. TBMM Adalet Komisyonu ile Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda görev yaptı.

2009 yılında Türkiye Barolar Birliği Yılın Hukukçusu Ödülü, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü Ödülü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Üstün Hizmet Ödülü, 2010 yılında Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin Cumhuriyet Ödülü Rıza Türmen'e verildi.

İnsan Hakları ve hukuk konularında yerli ve yabancı dergilerde yayınlanmış çok sayıda makale ile kitap bölümleri kaleme aldı. "Güçsüzlerin Gücü-Türkiye'de İnsan Hakları" ve "Türkiye'de Demokrasi Arayışı" adlı iki kitabı yayımlandı.

Halen demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti alanlarında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarında çalışmalarını sürdüren Rıza Türmen, Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi'nin eş sözcülüğünü yapıyor.

Sanata yakın ilgi duyan ve yaklaşık 40 yıldır çello (viyolonsel) çalan Rıza Türmen, T24'te 2013 yılından beri, ağırlıklı olarak temel haklar, insan hakları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, genel hukuk ve politika konularında yazılar yazıyor.

 

 

İlgili İçerikler