ŞEHİR TELLALI Newyork-Londra-Roma |
Kitabım üzerinde çalışırken, Cumhuriyet gazetesinde yıllar önce her Pazar yayınlanan şehirlere dair sütundaki “New York’tan” yazılarımdan birine rastladım. Yayın tarihi 23 haziran 1991. Peter Sellers’ın Kükreyen Fare filminden bir sahneyi tasvirle başlıyor:
“… Ortaçağ savaşçısı Tully Bascombe (Peter Sellers) askerleriyle birlikte New York limanına ulaştığında kenti bomboş bir durumda bulur. Sokaklarda kimsecikler yoktur. Ne bir tek simsar, ne bir sekreter, ne bir polis, ne bir sosis satıcısı, ne bir koşucu, ne bisiklet sürücüsü. Ve hatta bir tek evsiz bile kalmamıştır. Üstelik kentin düzensiz, karman çorman yaşamında vazgeçilmez yeri olan avukatlar da yoktur ortada…” Mali kriz nedeniyle şehri terk eden sermaye ve onunla birlikte işten çıkarılanların boşalttığı New York’un hüzünlü ve komik halini anlatan bir yazı. Ama esasen pazarları genelde boşalan şehirde kükreyen tek sesin fareler olmasıydı muhtemelen Peter Sellers’ın canlandırdığı Tully Bascombe karakterini aklıma getiren.
Sararmış sayfadan Bascombe’nin tuhaf ortaçağ kılığı canlandı gözümde. Derken, tabii Peter Sellers’ın ünlü Pembe Panteri geldi aklıma. Kuyruğunu kalçasıyla birlikte iki yana sallayışı, adımları ve melodisiyle çocukluğumda tekrar tekrar seyrettiğim o karakter bugün beni hala aynı neşeyle güldürür.
Clouseau’nun ağır Fransız aksanlı ifadesi o yüzden hep kulağımdadır:
Adım Komiser Clouseau! Burada resmi polis göreviyle bulunuyorum.
Orada karanlıkta kim saklanıyor?
Hayret! Bu adam tebeşirle çizilen siluetinin tam içine mükemmel şekilde düşüp ölmüş!
Ne biçim bir bombaymış? Ahh demek patlayan cinsten…
Şu arılarınızı bir saymanızı tavsiye ederim, sanırım o zaman içlerinden birinin kayıp olduğunu fark edeceksiniz!
Bayan, bu burnunuz vallahi amma abartmışsınız! İnsan biraz daha inandırıcı bir burun seçer! Ay yapmayın bir çekeyim de görün abarttığınızı! Aaaa bu sizin gerçek burnunuz mu yoksa! İnanılır gibi değil! Bayan, size en derinden iltifatlarımı ifade edeyim. Hayatım da hiç bu kadar çirkin bir burun görmedim! Tebrikler, size ne kadar da yakışıyor! Hayret.
Yahu kaşlarını kaldırıp kaldırıp indirme, göremiyor musun yoksa? Çok seksi bir kız var karşısında!
Başkalarının kazandığı yerde ben hep o yüzden kaybettim.
Alçak papağan, o benim şahsi bıyığım!
Ben senin omzuna çıkarsam daha iyi çünkü senden daha uzun boyluyum ya…
Nihayet, son olarak şunu söyleyeyim Bakın vaktiyle bir gerçek ben vardı, ama sonra onu ameliyatla aldırdım!
Katil kadın mı erkek mi biliyor muyum? tabii biliyorum! Bunu bilmeyecek ne var! Kedi olamayacağına göre, değil mi efendim!
Clouseau’nun büyük cümleleri de var filmlerin en olmadık yerinde patlayıveren: “Politika açgözlülüğün ahlak giydirilmiş halidir!” der, Komiser yardımcısı bu ifadeden pek etkilenir de Clouseua’ya iltifat etmek niyetiyle cümleyi söyleyenin o olup olmadığını sorunca sinirlenir Clouseau “tabii ben söyledim, bu odada başka biri var mı?” diye sorar.
O yüzden benim için Peter Sellers’in Clouseau “Pembe Panter” dizisi insanı böyle güldürerek içimizdeki umudu yaşatan karakterlerin en komiği oldu hep. İyi ki doğdun Umut! Nice nice yıllara…