ŞEHİR TELLALI Newyork-Londra-Roma |
Yürüdü o kibar parfümünün ortasında
palmiye dolu cennet adalarının havasıyla
masmavi gözlerinde pırıldadı yıldızlar
gülüşünde cennetten bir işaret var
(New York Herald 1838)
Tarih 28 Temmuz 1841. Dağılmış, paramparça rahmini örten kanlı giysileriyle, saçları yoluk, boğazında parmak izleri, kollarında ip boğumları, vücudu davul gibi şişmiş, yer yer çürümüş bir genç kadının cesedi, Hudson nehri kıyısındaki Weehawken kayalıklarına vurdu.
Sahildekiler yarı suyun içinde yarı dışında kayaların arasında yüzen cesedi görünce bir sandalla onu kıyıya çektiler. Polis kısa zamanda cesedin Güney Manhattan’da güzelliği ve gençliğiyle bütün erkeklerin beğendiği, Washington Irving’den, James Fenimore Cooper’a dönemin en önemli Amerikan yazarlarının, gazeteci, hükümet görevlisi, Emniyet Teşkilatı üyeleri ve mahkeme katiplerinin “puro satıcısı güzel'' unvanıyla tanıdığı Mary Rogers olduğunu tespit etti.
Cesedinin bulunmasından tam üç gün önce, bir pazar sabahı Mary Rogers annesine bir gece kalıp döneceğini söyleyerek halasını ziyaret etmek niyetiyle Nassau Sokağı 126 numaradaki evinden ayrılmıştı. Ana kız Rogers’lar Trinity Kilisesine yakın, Wall Street’in bitişiği, Astor Oteli'nin karşısındaki evlerini baba Rogers öldüğünden beri pansiyon olarak işletiyorlardı. O dönemde de New York’un kalbi olan bu semt, belediye binası, borsa, mahkemeler, polis merkez teşkilatının yanısıra Manhattan’ın basın yayın beşiğiydi. Yazar çizer takımının yanı sıra, göçmenlerin de cirit attığı, her türlü dalaverenin döndüğü, meşhur İrlanda çetelerinin, kasapların elikıran başkesen dolaştığı Five Points mahallesinin bitişiğiydi. Şehrin astığı astık mültecilerine yataklık yapan metruk binalar, aynı zamanda en korkunç canilerini barındıran birahanelerle liman arasındaydı. 'Bir paralık' gazetelerin cinayeti keşfedip tefrika ederek, tirajlarını katlamayı öğrendikleri günleriydi Manhattan’ın.
Mary 16’sına bastığında, güzel kadınsı vücuduyla, koyu renk saçları, karanlık gülüşü, dosthane, nazik, merak uyandırıcı özellikleriyle sokaktaki başları döndürür olmuştu. 319 Broadway adresindeki puro ve tütün mağazasının sahibi John Anderson bu güzel kızı görür görmez fırsatı kaçırmadı. Dükkânına satıcı olarak işe aldı. O günden sonra, çevredeki yığınla benzeri puro mağazasından aksi takdirde hiç bir farkı olmayan dükkân, aniden müşterilerle dolup taşmaya başladı. Dönemin en önemli entelektüelleri, gazeteciler, belediye görevlileri, Emniyet Teşkilatı ve avukatların uğrak yeri haline geldi. Böylece Mary ünlü hayranları arasında “puro satıcısı güzel” unvanını kazandı. Adına aşk şiirleri yazıldı.
O pazartesi gecesi geç saatlere kadar kızını bekleyen Bayan Rogers, sonunda kızının başına kötü bir şeyler geldiğini hissederek, Salı günkü Sun gazetesine “görenlerin onunla temasa geçmesi için” bir kayıp ilanı verdi.
Gerçi bu hadise, güzel Mary’nin ilk ortadan kayboluşu değildi. Üç yıl önce akşam dönmek üzere yine böyle bir gün evden çıktı. Geri gelmedi. Odasını arayan annesi, ortada intihar notuna benzer bir mektup bulunca çığlığına döndü. Yine hemen Sun gazetesine koşturdu. Sun gazetesi, kaybolan selvi boylu güzel yüzlü kızın evinde bulunan mektubu adli tabibin değerlendirdiğini ve notu yazan kişinin hakikaten “kendisini yok etmeye kararlı” teşhisini haber yaptı. Ama aradan bir kaç gün geçti geçmedi Mary gayet sağlıkla ve neşe içinde evine geri döndü. Brooklyn’de bir arkadaşına gittiğini öne sürdü. Dönüşü, Sun gazetesini kaybolma hikâyesini “uydurarak” satış artırmaya yeltenme suçlamalarının hedefi haline getirdi. Hatta puro mağazası sahibi patronu Anderson’ın da dükkânına müşteri artırma niyetiyle bu oyunun içinde olduğu söylentisine sebep oldu. Güzel kızın kaybolma macerası basına yansıyınca Mary o günden sonra edebi çevrelerin gözdesi haline geldi.
1841 baharında Mary pansiyonlarının müşterisi, mantar kesicisi genç Daniel Payne ile nişanlandı. Cesedinin bulunması arifesindeki pazar sabahında ise “akrabalarını ziyarete” gitmek bahanesiyle evden yalnız çıktı. Nişanlısını annesiyle ile birlikte pansiyonda bıraktı.
Pansiyondan sadece otuz sokak kuzeyde olmakla kalmayıp Hudson’ın karşı kıyısında, Weehawken’da cesedi bulunduğunda adli tabibe göre, elbisesi ve şapkası yırtılmış, vücudu “saldırıya uğramış” haldeydi. “Hamile değildi” ve fiziği “kızlığı kadar doğru ve dikkatli alışkanlıklarını“ da belli ediyordu.
Haber uzun süre gazete manşetlerinden düşmedi. New York işi gücü bıraktı. Mary Rogers’ın katilinin kim olduğunu merak etti. Gazeteler, “Genç bir kadının cesedi, ırzına geçilmiş halde Hudson kıyılarına vuruyor, polisin umurunda değil!” manşetleriyle siyaset kızıştırmaya başladılar. Zanlı listesinin başında nişanlısı Daniel Payne vardı. Polis Payne’i uzun uzun sorğuladı. Bir yere varamadı. Nihayet 7 Ekim 1841 gecesi Payne, Mary’nin cesedinin bulunduğu Weehawken’ın bitişiği Hoboken’da tavernadan tavernaya giderek bütün gece içtikten sonra bir eczaneden aldığı afyon tenürü ile kendini öldürdü. Kıyıda bir park sırasında bulunan Payne geriye bir de intihar notu bıraktı: “Dünya’ya – İşte burada tam o yerdeyim. Allah yanlış harcanmış hayatımı afetsin!” Bu gelişmeyle birlikte Mary’nin nasıl öldüğünü aydınlatacak bütün yollar kurudu, ipuçları düğümlendi.
Gelişmeleri gazetelerden her gün sütun sütun izleyen Manhattan’lıların gözünde, genç, güzel ve bağımsız bir kadının bu acıklı sonu, polisin, emniyet teşkilatının yetersizliğinin, şehri yönetenlerin ve politikacıların yolsuzluklarının sembolü haline geldi.
İşte polisiye roman bu ortamda doğdu. Polisiyenin kurucusu Edgar Allan Poe, Mary’nin cesedinin Weehawken kayalıklarında bulunmasından iki ay önce, Graham’s Ladies and Gentelmen dergisinde polisiyenin ilk dedektifi Şövalye C. Auguste Dupin’in Morg Sokağı Cinayetleri adlı hikâyesini yayınladı. Sonradan “kapalı oda muamması” adıyla klasikleşen hikâye, dünyaya polisiyeyi kazandıran Poe’nun dedektifi Dupin’in ilk macerasıdır. Nisan 1841’de yayınlanan hikâye, beceriksizliğinden gocunan Emniyet Teşkilatı hariç sınırlı sayıda okurun dikkatini çekmekle kaldı.
Ama iki ay sonra, Mary Rogers’ın acıklı ölümü, puro satıcısı güzel kadına hayran olan Washington Irving gibi edebi dostları sayesinde Poe’nun da şövalye ruhunu etkiledi. “Dünyanın en şiirsel konusu genç ve güzel bir kızın ölümüdür” diye düşünen Poe, Rogers’ın ölümüyle bozulan adaleti hayalinden ürettiği Şövalye Dupin’in düzelteceğine, doğruyu ortaya çıkaracağına inandığı gibi etrafındakileri de inandırdı.
Yoksulluğun hayatını tehdit ettiği o dönemde Poe, bu inançla, Snowden’s Ladies Companion dergisini de hikâyesinin kahramanı Şövalye Dupin’in yöntemleriyle Mary Rogers’un ölümündeki esrarı çözeceğine ikna etti. Çözümü üç bölümlük bir seri halinde yayınlamak üzere dergiyle anlaştı.
Hikâyede Manhattan Paris oldu. Ceset Hudson nehri yerine Seine Nehri'nde bulundu. Puro mağazasını parfüm mağazası yaptı. Mary ismini Marie, Rogers soyadını Roget ile değiştirdi. Ve Şövalye Dupin’in hayranı ve dostu isimsiz anlatıcı, ‘ileriki sayfalarda okuyacakları olağanüstü ayrıntılarda okurlar, New York’ta gerçekleşen Mary Cecilia Rogers cinayetiyle yakın benzerlikler bulacak’ diye başladı anlatmaya. Ve ilk kez gerçek bir olaydan yola çıkan bir polisiye yazıldı. Ayrıntılarıyla cesedi teşhis eden Dupin, Fransız polisinin adli tıp raporunu inceledi: “Cesedin suya atıldıktan sonra tekrar su yüzüne çıkması için gerekli çözülme, çürüme ve şişme zamanı 6 ile 10 gün arasında değişir” yargısına vardı. Koltuğundan hiç kalkmadan, 'mantık yürütme bilimi' ile cinayeti çözeceğinden emin olan Dupin, bir de okurlarına, çözümsüz cinayet yaygarası yapan ve ‘esas amacı gerçeği aydınlatmaktan çok, siyasi kazançlar uğruna sansasyon yaratmak olan gazete manşetlerinden’ şikayet etti.
1842 Kasım'ında Poe, “Marie Roget’nin Esrarı” hikâyesini yazmayı bitirdiğinde, polis hala bir katil tespit edememişti. Hikâyenin ilk iki bölümü Kasım ve Aralık’ta yayınlandı. Ocak ayında, üçüncü bölüm dizilmiş, baskıya girmeyi beklerken, herkesi şaşırtan bir gelişme oldu. Cesedin karaya vurduğu Weehawken iskelesi yakınındaki Nick Moore’un Tavernası'nın sahibi Frederica Loss, oğlunun elinde yanlışlıkla ateş alan silahla dizinden yaralandı. Ateşle yatağa düştü, “gerçek ortaya çıkacak!” diye sayıklamaya başladı. Nihayet ölüm döşeğinde itirafta bulundu ve “Mary Rogers’ın 1841 temmuzunda yanında uzun boylu, esmer tanımına uyan genç bir doktorla tavernaya geldiğini, ve kürtaj anlamına gelen “erken doğum” esnasında hayatını kaybettiğini söyledi. Mary ölünce korkudan cesedi nehre attıklarını, oğullarının Mary’e ait eşyaları kayalıklara dağıttıklarını açıkladı. Loss’un itirafı, Mary’nin vücudundaki direniş izleri türünden pek çok ayrıntıyı karanlıkta bırakmasına rağmen gazeteleri tatmin etti. The Tribune gazetesi soruşturmasını “pek çok kalpte terör ve korku yaratan bu korkunç hadise nihayet aydınlandı” ifadesiyle kapattı. Kısa süre içinde kürtaj yasaklandı.
Ama itiraf Poe’yu ve dedektifi Dupin’i tatmin etmedi. Dizgiden dönen hikayesinde Poe onbeş değişiklik yaptı. Üçüncü bölüm o sebeble Ocak yerine Şubat 1843’de yayına girdi. Hikayede tavernaya gelen Marie Roget’yi yanındaki “yağız delikanlı denizci subayının öldürmüş olabileceğini” hatta, “amacını gizlemek niyetiyle bile bile bir kazaya sürüklemiş olabileceği ” yargısına vardı. Mary Rogers’ın ölümündeki esrar bugün hala resmi olarak çözümlenmemiş durumda. Ancak puro satıcısı güzel kadın, “gazete küpürlerinden katilin aklını okuyarak” cinayeti çözdüğünü iddia eden Şövalye Dupin’i seri bir polisiye dizisi haline getirmekle kalmadı, polisiyenin ilk dedektifini ölümsüzleştirdi. Eleştirmen Harold Bloom’un deyimiyle “Poe gerekliydi!”
O günden sonra Poe’nun şövalyesini kopyalayan başta Arthur Conan Doyle’un Sherlock Holmes’ü olmak üzere sayısız dedektif sayısız cinayeti aydınlattı. İnsan ruhunun sırlarını dünyaya duyurdu durdu.
Bugün 319 Broadway adresinde puro mağazası yerine üzerinde 1896 tarihi kazılı Starks adlı bir lokanta var. Lokantanın sahipleriyse, şiddet dolu esrarengiz ölümüyle sadece Amerika’ya değil, bütün dünyaya önemli bir dedektif kazandıran puro satıcısı güzel kadının vaktiyle bu dükkanda puro sattığını öğrenince, hayalet görmüşe dönecek kadar binanın tarihinden habersiz...