ŞEHİR TELLALI New York - Londra - Roma |
Roma’nın görkemli barok heykellerinden biriydi hep. Barberini meydanında, etrafı trafik ve yüksek binalarla çevrilmeden önce de. 17. yy’da havuzları kamu meydanlarına taşıyan heykeltıraş Gian Lorenzo Bernini’nin eseri “Yosun Adam.” Barberini sarayına giden yokuşun başında, geniş meydanın ortasında, dört yunusun kuyruğuyla oluşturduğu, Papalık tacı ve Barberini ailesinin sembolü arılarla bezeli tahtının üzerinde şahlanmış, adaleli vücuduyla dalgaların hakimi, sonradan olma tanrı Triton, 1642-43 yapımı “Fontana del Tritone.” Elinde büyük bir deniz kabuğu, denizden kaldırdığı kutsal deniz suyunu, kana kana içerken bütün kuvvetiyle gökyüzüne su fışkırtarak dalgaları sakinleşmeye, uykuya çağırıyor. Deniz kızının tersine deniz erkeği, güzelliğe zenginliğe başkaldıran, çirkin, doğduğu günden beri hep yeşil saçlı, kahverengi dişli, yosun derili, kısık gözlü ve kırmızı burunlu canavarımsı bir yaratıktı.
“Belli işte Triton o, bütün arzuları, hali ve tavrı
Dalgaların üzerinde: giymiş Tyrian kaftanı
Eline almış çarpık bir borazanı
Barış dolu ezgiler ister Tanrıları
Dalgaları yatıştırır nefesi
Kaldırmış o kıvrık deniz kabuğunu; dar borusu
Derece derece genişleyip büyüyen
Üfledikçe içine, patlar ikiye katlar sesi
Döner etrafındaki dünyanın genişleyen çeperi
Onu ilk duyan güneş oldu, doğusundan erken
Ve çınlayan yankıları karşıladı onu batarken
Borazanın sesini dinleyince sular
Kıyıdan vazgeçip çağrısına uydular”
İmparator Agustus’un sürgüne Köstence’ye gönderdiği Latin şair Ovid, Metamorfoz adlı eserinde denizadamı Triton’u bu dizelerle tasvir eder. Şiddetli dalgaların batan gemilerin sorumlusu, deniz tanrısı Poseidon’un oğludur Triton. Yunan-Roma mitolojisinin yosun adamı dalgaların hakimi olmadan önce Glaucus adlı bir balıkçıdır. Her geçen gün balıklara ve denize tutkusu artan bu genç balıkçı günün birinde tuttuğu balıkların çimenin üzerinden geriye denize atladıklarını görünce o coşkuyu kıskanır. Aynı coşkuyla o da balıklar gibi denize kavuşmak, içinde yaşamak ve bir daha karaya asla dönmemek ister. Balıkların denize atladıkları yerdeki çimeni yiyerek o coşkuyu kazanacağına inanır. Denize atlar, geri çıkmayı reddeder. Hikâyesini duyan deniz tanrıları ona acıyıp onu da bir deniz tanrısına dönüştürürler.
Heykeltıraş Bernini’nin eserinde ilham kaynağı Ovid’in bu dizeleridir. Mavi-yeşil çirkin, saçı sakalına karışmış adaleli yosun adam heykeli Triton’u Mutluluk Suyu bentlerinin suyunu halka açan Barberini havuzuna bu dizeler nedeniyle yerleştirir Bernini. Aradan geçen yıllar havuzu iyice hayatın ortasına getirir. Etrafını trafik, sinemalar, dükkanlar, oteller, binalar sayesinde, saçı sakalına karışmış evsizler, açlar, susamışlar sarar.
Geçtiğimiz sonbaharda Roma birden bire çeşmelerinin restorasyonu projesine Triton’u da dahil etti. Belediye Triton’un yosunadam olduğunu unuttu. Etrafına bir çadır kurup temizlemeye aldı onu. Kısa bir süre sonra bütün yosunlarından, ve şehri saran hava kirliliğinden temizlenmiş halde, utanç verici derecede beyaz ve neredeyse çırılçıplak halde kalakaldı Triton. Bembeyaz bir mermerin hükmüyle göge yükselerek kimliğini kaybetmiş halde. Gözleri kamaştırmak niyetiyle restorasyon ekibi heykeli beyaza boyamıştı.
Ama hakiki kimliği kuvvetliydi Triton’un. Sonradan bile olsa o koskoca bir tanrıydı bugüne bugün. Denizin hakimi, dalgalara hükmeden coşkunun bedeniydi o. Bögründe yosunu büyütmüştü yüzyıllarca ve şimdi onu “güzelleştirmeye kalkan” boyayıp muma, mermere benzetmeye kalkan elleri utandırırcasına etrafındaki çadırın açılmasından kısa bir süre sonra hatta bir kaç gün geçmeden yine eski yosun rengine dönüverdi. Hayatın ortasında, etrafını saran hayat, şehrin hava kirliliğinin sembolüymüşçesine. Eskisinden daha da berbat kahverengi bir yosun renginde şimdi yine aynı coşkuyla üflüyor elindeki deniz kabuğunu.