Altı yıllık aranın ardından yeni bölümleriyle BluTV'ye dönen Behzat Ç.'nin geçtiğimiz haftalarda yayınlanan ilk bölümünü izlerken; aklına geleni paldır küldür söyleyen, muhalif tavrından ödün vermeyen, kahvaltısını şişe şişe bira açarak yapan amirimizle yeniden buluşmamızın bu sefer bir dijital platform üzerinden olmasının ne kadar keyifli olduğunu düşünmüştüm. Yıllar önce, sansürsüz halini izleyebilmek için, yayınlandığı kanalın web sitesinden izlerdik diziyi. Sansür oraya işlemiyor diye… Bir de kanalların zoraki tavrından ötürü süresi çok uzundu, bir buçuk saate yakın sürerdi. Biz ne amirimize ne de ekibine doyamazdık tabii ama hikâye de uzadıkça uzardı. BluTV üzerinden, hiçbir cambazlık yapmaya gerek kalmadan diziyi sansürsüz, hem de hikâyenin temposuna uyacak şekilde 40-45 dakikalık bölümler halinde izlemek dijital çağın özgürlüklerini kutlamak için bir sebepti şahsım adına.
Uzun sürmedi… Geçtiğimiz hafta RTÜK, internet üzerinden yayın yapan dijital platformların içeriklerini denetleyeceğini açıkladı.
Behzat Ç.'yle olan hasretimizi giderdiği için yazıya BluTV'yle giriş yaptık ama Netflix gibi uluslararası platformlar da bu denetlemeye tabi. Hatta RTÜK bu uluslararası platformlara Türkiye'de şirket kurma, RTÜK'ten yayın lisansı alma ve kazançlarının belli bir payını RTÜK'e ödeme zorunluluğu getiriyor. Ayrıca bu düzenleme gereği, RTÜK uygun bulmadığı içerikleri yayından kaldırabilir.
Çıkan haberlerde görmüşsünüzdür; konu hep Netflix, BluTV ve puhuTV gibi platformlar üzerinden açıklanmaya çalışılıyor. Genel izleyici kitlesine en çok bu platformların içerikleri ulaştığı için. Ama aslında daha kapsayıcı bir düzenleme var karşımızda. İnternet üzerinden yayın yapan tüm platformlar söz konusu… Mesela bağımsız yayın yapan internet radyoları, haber kanalları, bloglar… Bunların da artık internet ortamından yayın yapabilmesi için RTÜK'ten izin belgesi alması gerekecek.
Hatta bir de şirket kurmaları gerekecek. Sınırlı bir maddi kazancı olan (veya belki de hiç olmayan) pek çok mecra için şirket kurma masrafları ve vergiler demek. Tabii RTÜK'ün yayın belgesi de ücretsiz değil; binlerce liralık ücretler söz konusu. Ana akım medyaya alternatif olarak ortaya çıkan ve pek çoklarının tek haber alma kaynağı olan bu mecralara getirilecek içerik denetimiyle birlikte ise özgür haberciliğe dair internet üzerinden kalbimizde yeşeren birkaç iyi his de silinmeye çalışılıyor. Evet, Akif Beki'ninki gibi bazı açıklamalar, (Netflix yapımlarının "zorlama eşcinsellik propagandası" yaptığını söylemişti, artık ne demekse o) dikkatlerin sadece Netflix ve diğer platformlardaki diziler üzerinde yoğunlaşmamızı fişeklese de konu aslında tüm alternatif yayıncılığın kalbine dokunuyor.
Neyse ki bizim ülkenin sosyal medyada zirveye çıkan mizah yeteneği, bu durumda da bünyeye iyi geliyor. RTÜK, Netflix içeriklerine el atarsa, dünyaca ünlü dizilere nasıl müdahaleler yapılacağına dair eğlenceli paylaşımlar dolaşıyor sosyal medyada.
Türkiye, Netflix için artık önemli bir pazar. Hatta Netflix, içeriklerinde Türkiye'den yapımlara da yer vermeye başladı. Çağatay Ulusoy'la fantastik yapım 'Hakan: Muhafız', Beren Saat'in başrolde olduğu ve hikayesi Göbeklitepe'de geçen 'Atiye' gibi Netflix'in Türkiye'den çıkacak orijinal yapımlarından birkaçı. (Atiye henüz yayınlanmaya başlamadı ama çekimlerinin tamamlandığı biliniyor.) Haliyle tüm gözler Netflix tarafında. Platformun muhtemelen Türkiye'de bir şirket kurması gerekecek, yayınlarına devam edebilmesi için. Ama esas kafa kurcalayan; sınırlandırmalardan uzak, tüm çeşitlilikleri kapsayan ve pek çokları için özgürleştirici içeriklerine nasıl bir müdahale yapılacağı. Sosyal medyadaki güldüren paylaşımlar da buradan çıkıyor zaten.
Ben de yine dönüp dolaşıp Behzat amirimizi düşünüyorum. "Bip" onun ağzına hiç yakışmayacak.