Büyükelçilikte kilise oyunu – Fransa
Fransızlarla Ankara Antlaşması imzalanmış, düşmanlık sona ermiş, Mustafa Kemal alelacele Ahmet Ferit (Tek) Beyi temsilci olarak Paris'e tayin etmiştir. Fransa ise bunun karşılığını ancak Haziran 1922'de verecek, özellikle Ankara Antlaşmasının şartlarının uygulanmasını gözetmek amacıyla Albay Louis Mougin'i Ankara'ya gönderecektir.
İlginç bir geçmişi vardır Albay Mougin'in. I. Dünya Savaşı sırasında Müttefiklerin Ortadoğu Komutanlığı ile Osmanlı Harbiye Nezareti arasında İrtibat Subayı olarak İstanbul'a tayin edilmiş, görevi sırasında Mustafa Kemal ve İttihat ve Terakki Partisi ileri gelenleri ile dostluk kurmuş bir kişidir. İngiliz entrikalarını yakından izleyip, onların peşinden gitmenin Fransız çıkarları aleyhine olduğunu sürekli Paris'e, yakınlığı olduğu için doğrudan Başbakan Aristide Briand'a rapor eder. Şubat-Mart 1921 aylarında, Türkiye-Suriye sınırını belirlemek üzere Londra'da gerçekleştirilen, başarısızlıkla sonuçlanan konferansta Fransız delegesi olarak görürüz kendisini. Sonunda Ekim 1921'de Ankara Antlaşmasının imzası ertesi, Haziran 1922'de Ankara'ya geldiğinde aslında unvanı "TBMM Hükümeti nezdinde Elçi" değil, "Suriye ve Lübnan Yüksek Komiser Temsilcisi"dir; ancak fiilen Fransa'nın elçisi gibi faaliyet gösterir. Bu dönemde Anadolu direnişini Fransız İhtilaline benzetir. Türkleri çok sever, arka çıkar ve Büyük Taarruz öncesi Fransa'nın silah, mühimmat ve araç desteğini göndermesini sağlar. Derken Fransa'nın Ankara'ya yeter derecede destek vermediği yolunda şikâyetlere başlayınca olan olur, görevden alınıverir. Çok kızar Ankara bu duruma!
Ankara'da yaşadığı sürede kentte ikamet edecek yer bulmak çok zor olduğundan Hükümet, Albay Mougin'a, Ankara tren istasyonunda bulunan ve Haziran 1921'de Mustafa Kemal'in terk ettiği "Direksiyon"[1] binasını tahsis etmiştir. Aşağıdaki resimde Fransız Milli Gününü tebrik etmek üzere 14 Temmuz 1922 günü istasyondaki bu binaya gelen Mustafa Kemal ve Albay Louis Mougin ile birlikte görülmektedir. Mougin bu vesileyle otuz davetlinin katıldığı bir yemek düzenlemiş.
Derken Lozan Antlaşması imzalanması ertesi kısa süreliğine de olsa tekrar Ankara'da görürüz onu. Görevi, Lozan Antlaşmasında yer alan bir maddenin Türkiye'nin iznine bağlı kıldığı, kapatılmış olan Fransız Katolik okullarının açılmasını sağlamak ve Fransız-Türk ortak öğretim programını oluşturmaktır. Sonunda Türkiye'den ayrılmadan, Mustafa Kemal, Albay Mougin'i hiç görmediği Karadeniz Bölgesini ziyarete gönderir. Fransa'ya döndüğünde Tuğgeneralliğe terfi edecektir.
Fransa, Lozan Antlaşmasını Ağustos 1924 içinde onaylayacak, Ankara'ya büyükelçi tayin ettiği Albert Sarraut, Mayıs 1925'te Mustafa Kemal'e güven mektubunu sunacaktır. Sarraut'nın bu vesileyle Balıkpazarı semtinde bir bina kiraladığı ve burada üç ay kaldığı belgelerle sabit. Ancak açıklamalarında bu binanın Ankara'da elçilik olarak kullanılacağını, kendisinin İstanbul'daki Fransız Sarayında ikamet edeceğini belirtmiş. Ankara Hükümetinin ise bu durumdan hiç memnun olmadığı, Fransa'yı yavaş yavaş sıkıştırmaya giriştiği çeşitli açıklamalarından anlaşılıyor. Bu arada Sarraut, Mustafa Kemal'i bir şekilde hoş tutmak niyetindedir ki 29 Ekim 1925'te Cumhuriyetin ikinci yılını kutlamaları için Ankara'ya gelirken eşi ve kızını da beraberinde getirir, resmi davet sonrası akşam hep birlikte, günümüzde 100. Yıl Çarşısı yerindeki Millet Bahçesi köşesinde bulunan Fresko Bar/Lokantasına gidilir. Ekrem Zeki (Üngör) Bey yönetiminde eski saray okestrasının müziğiyle şenlendirdiği gecede Mustafa Kemal, Albert Sarraut'nın çok güzel olduğu çeşitli yayınlarda vurgulanan genç kızıyla dans eder.
Sarraut ile ilgili bir başka anekdota da Falih Rıfkı Atay "Ankara" kitabında yer vermiş:
"Fransızlar Kale yamacındaki Osmanlı Bankası'nın deposunu bir iki büyük Goblen halısı ile kabul salonuna çevirdiler. Sonradan Fransa'da Başbakanlığa kadar çıkan Albert Sarraut ilk davetlerini bu depoda yaptı. Suareler seyrekti. Başlıca eğlence briç toplantıları idi."[2]
Tekrar olacak ama hatırlatma amacıyla, Ankara'ya gelmemekte direnen yabancı elçilikleri teşvik etmek üzere Bakanlar Kurulu kararıyla büyükelçilik ve konsolosluk inşa etmeleri için yabancı ülkelere Ankara'da arsa hibe edilemesi ve bu amaçla yurt dışından getirtilecek inşaat malzemelerinden gümrük vergisi alınmaması uygulaması 1926 başından itibaren yürürlüğe girmişti. Bundan çok önce, henüz Albay Mougin Ankara'dayken, Fransa'ya bir jest amaçlı olsa gerek, ileride Fransa'nın büyükelçiliğini inşa edebileceği arsayı kendisinin seçebileceği belirtilmiş, o da mevcutlar arasından Yakup Kadri Bey'e (Karaosmanoğlu) ait, Çankaya Caddesi (Sonradan Atatürk Bulvarı) üzerinde bulunan bağ arazisini seçmiştir. Yeni uygulamanın yürürlüğe girmesiyle arazi resmen Mayıs 1926'da Fransa'ya ücretsiz olarak tahsis edilir. Sonraki yıllarda etrafındaki bazı arsaların da ilavesiyle Fransa'nın toplam arazisi 20 dönüme ulaşacaktır. Şimdilik bunu bir kenara kaydedip devam edelim.
Osmanlılar zamanında Ankara Kalesinin eteklerinde, Işıklar Caddesinde (günümüzde Kardeşler Sokağı) "Asompsiyonistler" cemaatine ait olan bir Hıristiyan Okulu faaliyet göstermekteymiş. Fakat bu bina 1916'daki büyük Ankara yangınında tamamen yanmış. Büyükelçi Sarraut'dan sonra, 1926-1928 döneminde görev yapan Büyükelçi Émile Daeschner'in önerisiyle, Fransızlar bu binayı yeniden ayağa kaldırmaya karar verirler.
Fransız Mimar Guistiani'nin hazırladığı projeye göre 1927'de başlayan inşaat 1929'da tamamlandığında, binanın zemin katı Fransız Büyükelçiliği Kançılaryası, en üst katı Büyükelçinin ikametgâhı haline getirilir, aradaki katta da Aziz Thérèsa Kilisesi açılır. Fransızlar böylece bir taşla iki kuş vurmakta, geçici olarak bir büyükelçilik binası edinilirken, kilise de yeni Türk Hükümetinin olabilecek herhangi bir müdahalesine karşı Büyükelçiliğin koruması altına alınarak diplomatik dokunulmazlık kazandırılmaktadır. Fransız Büyükelçiliğinin sonradan inşa edilecek yeni binasına taşınmasının ardından bu bina 1962 yılına kadar Fransız İlkokulu olarak olarak kullanılacak, fakat kilise de faaliyetini sürdürecektir. Şimdilerde ise bina bütünüyle Aziz Thérèsa Kilisesine aittir.
Binanın inşaatı sürerken, 1928 yazında yeni Fransız Büyükelçi Kont Charles de Chambrun İstanbul'u teşrif ederler. Tesadüf bu ya, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal de o sıralarda İstanbul'dadır. Fırsat bu fırsat Kont Hazretleri güven mektubunu Dolmabahçe Sarayında sunmaya kalkışır ama hevesi kursağında kalır. Büyükelçinin talebi sert bir şekilde reddedilmekle kalmaz, Ankara'da ikamet etmeyen büyükelçilerin Cumhurbaşkanı ve Hükümet üyelerince bundan böyle kabul edilmeyeceği de bildirilir. Hatta hatta, bir de kulağına kar suyu kaçırılır, kendilerine ücretsiz olarak tahsis edilen, Ankara'nın en güzel noktasındaki arazinin başka bir ülkeye verilebileceği de fısıldanır. Olanı biteni öğrenen Paris'teki Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreterinden zehir zemberek bir talimat gelmekte gecikmez:
"Diplomatlar Boğaziçi diye çıldırmışlar: O sahillerin cazibesinden kendinizi kurtarın, Ankara'yı boş bırakmayın. Ülkeyi yönetenlerle işlerinizi ancak bu şekilde sürdürebilirsiniz. Daha çok orada ikamet edin; dünyanın sonu değil ya!"[3]
Öyle de olacak, Ankara Kalesi eteklerindeki binanın restorasyonu tamamlanıncaya kadar Büyükelçi Charles de Chambrun, Kâzım Özalp Caddesi (Günümüzde Ziya Gökalp Caddesi) ile Bayındır Sokak köşesinde bulunan binayı[4] kiralayıp ikametgâhı olarak kullanırken, İsmet Paşa Caddesi (Günümüzde Mithat Paşa Caddesi) ile Tuna Caddesinin kesiştiği köşede bulunan bina da kançılarya ve konsolosluk hizmetleri için kiralanır. 1929 yılı içinde Işıklar Caddesindeki inşaat tamamlanır tamamlanmaz, kançılarya bu kiliseli binaya taşınırken, Büyükelçi yerinde kalır, diğer bina da Konsolosluk olarak faaliyet göstermeye devam eder.
Ankara'da 1933 yılı ortalarına kadar görev yapacak olan Kont Charles de Chambrun, Atatürk'le yakın, dostane ilişkiler kurmuş. Onun görevi devrettiği Büyükelçi Albert Kammerer, gittikçe genişleyen kadrosunun Işıklar Caddesindeki binaya artık sığışamadığını görünce, kançılaryayı tekrar Tuna Caddesi köşesindeki binaya taşıttırır. Aynı sıralarda Fransa nihayet, Kavaklıdere semtinde, günümüzdeki Paris Caddesi üzerinde kendilerine tahsis edilen kupon arazinin üzerinde yeni büyükelçiliğin yapımı için hareket geçip, Kamu Binaları ve Milli Saraylar kurumu baş mimarı Albert Laprade'yı Ankara'ya gönderir. Proje easen Laprade'nin kendisine aittir.
1934-1937 yılları arasında inşa edilecek olan Fransız Büyükelçiliği, Versay Sarayı arazisi üzerinde Kral XV. Louis'nin emriyle, metresi Madam de Pompadour için inşa edilen "Petit Trianon"un çağdaş uyarlaması olarak görülür. Heybetli ama mütevazı, "Fransa'nın 18. yüzyıl asaletini çağrıştıran anıtsal bir şato" diye anılır.[5]
Aynı zamanda peyzaj mimarı olan Laprade'nin ana caddeden uzaklaştırıp, yeşillikler arasına yerleştirildiği binanın müteahhidi, pek çok diğer yeni büyükelçilik yapımını üstlenen Jak Acıman'dır (Jacques Aggiman). "Çok dil bilmesi, bu inşaatlar esnasında mimarlar ve elçiler ile yakınlık kurmasını sağlamış olabilir. Ayrıca Ankara'da o dönemde pek çok yabancı teknik adam ve inşaat ustasının da olduğu düşünüldüğünde, onlarla teması kolaylaştırdığı tahmin edilebilir. Fransa Büyükelçiliği Aggiman için çok önemli bir referans olarak algılanmış olmalı ki, Şark Ticaret Yıllıkları'nın 1938 yılı baskısında, ebniye (binalar) müteahhitleri arasında ismini büyük puntolarla yazdırır ve kendisini ‘Fransız Sefareti İnşaat Müteahhidi' olarak tanıtır."[6]
İnşaat tamamlandığında, büyükelçi ikametgâhı, kançılarya, başkonsolosluk ve diğer ataşelikler dahil tüm birimleriyle Fransız büyükelçiliği yeni binaya taşınır ve zaman içinde bina İstanbul'daki "Fransız Sarayı"ndan getirilen değerli mobilya ve sanat eserleriyle zenginleştirilir.
1955 yılında iki ülke arasında varılan mutabakatla binanın günlük girişinin bulunduğu caddeye "Paris Caddesi", Paris'te Türk Büyükelçiliğinin bulunduğu caddeye de "Rue d'Ankara" adı verilir. Bugün Fransız Büyükelçiliği ve bağlı birimleri aynı binada faaliyete devam etmektedir.
[1] II. Abdülhamid döneminde, İstanbul-Bağdat Demiryolu inşaatı sırasında inşa edilen Ankara İstasyonu hat müdürünün yönetim ve barınma binası. Mimarı Alman Otto Kapp'tır. Mustafa Kemal'in Keçiören'deki Ziraat Mektebinden sonra, Nisan 1920 – Haziran 1921 arası yaşadığı bina.
[2] Atay, Falih Rıfkı; Çankaya – Cumhuriyet Kitap Cilt IV, s.86, İstanbul, 1999.
[3] https://tr.ambafrance.org/Historique-du-batiment-de-l
[4] Sonradan yıkılarak yerine sekiz katlı Fransız Kültür Merkezi inşa edilecek, o da 1999 depreminden sonra çürük bulunarak terkedilecek ve yıktırılacaktır.
[5] https://tr.ambafrance.org/Historique-du-batiment-de-l
[6] Zeleh, Mustafa Haluk; Ankara'da Elçiliklerin İnşa Sürecinde Az Bilinen Bir Aktör: Jacques Aggiman - Ankara Araştırmaları Dergisi, 2017, 5(2), s.186.
Şefik Onat kimdir? Şefik Onat, TED Ankara Koleji ve Londra Hendon Grammar School'da lise eğitiminin ardından A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olmuştur. 1966 – 1982 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı mensubu diplomat olarak Bakanlıktaki görevlerinin dışında OECD İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Paris), Jakarta ve Islamabad T.C. Büyükelçilikleri, Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliğinde (New York) görev yapmıştır. 1982 – 1983 yıllarında Başbakanlık/Devlet Bakanlığı Özel Danışmanlığında bulunduktan sonra devlet memuriyetinden ayrılmıştır. 1984 – 1995 yılları arasında özel sektörde üç farklı şirkette üst düzey yöneticilik hizmetini takiben, 1996'da TOKI tarafından gerçekleştirilen B.M. HABITAT II Konferansının Konferans Hizmetleri Koordinatörü olarak Türkiye tarihinde yapılan en büyük ve en kapsamlı uluslararası organizasyonun sorumluluğunu üstlenmiştir. Bu konferansın ardından, 1997- 2010 yılları arasında, kendi kurduğu "ASİTANE Etkinlikler" firması eliyle, kamu kuruluşları ya da yerli ve yabancı Birlikler/Dernekler/Şirketlerin çeşitli ulusal ve uluslararası kongre, konferans, tanıtım, özel etkinlik, gösteri organizasyonlarını gerçekleştirmiştir. Öte yandan, Mimar Prof. Suha Özkan'la birlikte, 2006 yılında tüm dünya mimarlarının çalışmalarını internet ortamında tam eşitlik ilkeleri kapsamında yayınlayabildikleri ve yarıştıkları "World Architecture Community"i kurmuştur. 2010 başından itibaren kendini tamamen emekli ederek eşiyle birlikte Bodrum'a yerleşmiş ve bütünüyle, her zaman özel merakı olan tiyatro ve tarihi roman alanlarında yazmaya yönelmiştir. Tiyatro yazarı olarak, geçmiş yıllarda TRT'de "Radyo Tiyatrosu" ve "Arkası Yarın" programlarında, özgün + çeviri + uygulama niteliğinde 53 eseri yayınlanmıştır. Günümüze kadar sahne için 6 müzikal/müzikli oyun, 2 sahne oyunu, 5 film senaryosu yazan Onat'ın ayrıca 3 oyun çevirisi vardır. Yayımlanmış, editörlüğünü yaptığı 2 kitap ve bir tarihi roman dışında bir diğer tarihi roman ile diplomasi anılarının da yakında yayımlanması beklenmektedir. ONK Telif Ajansına bağlı bulunan Onat, T24 Haftalık ve EK Eleştiri Kültür Dergisi yazarları arasındadır. 1943 Ankara doğumlu, evli ve üç çocuk sahibidir. İngilizce ve Fransızca bilmektedir. İngiliz "British Council"ın lisanslı İngilizce hocasıdır. |