Hafızaları yenileyerek söze girelim:
“Atatürk ve Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından Hitler'in öğretim ve bilimden ihraç ettiği insanlardan faydalanıp, yüzlercesini Türkiye'ye getirterek Türkiye'deki üniversitelerin ve bilim kurumlarının önemli ölçüde geliştirilmesini sağlamalarıyla, Yahudi sığınmacılara yapılan Türk yardımı 1930'ların ilk yıllarında başlamıştır.”[2]
1945'e kadar Almanya, Avusturya, Macaristan ve Polonya’dan yaklaşık 1000 sığınmacı Türkiye'ye göç ederken, içlerinde mimar, mühendis, matematikçi, botanikçi, biyofizikçi, radyolog, hekim, Türkolog, Roma uzmanı, Asurolog, öğretmen, hukukçu, siyasetçi Avusturyalılar vardı.
Viyana Güzel Sanatlar Akademisi Ustalık Okulu Yöneticisi Prof. Dr. Clemens Holzmesiter gerçi 1927’de yeni Türkiye’ye adım atıp anıtsal yapılar tasarlamaya başlamıştı ama, Almanya’nın 1938 Mart ayında Avusturya ile kilitlenmesi (Anschluss) ertesi Akademi’den uzaklaştırılmasıyla, artık kendisinin ikinci vatanı olacak Türkiye’ye sığınan bilim insanları saflarına katılacak ve 16 yıl süreyle İstanbul Teknik Üniversitesi'nde eğitmen ve Ankara’da mimar olarak çalışacaktır.
1954 yılında Avusturya’ya kesin dönüşü ardından Akademinin Rektörlüğüne getirilen Holzmeister, sonraki yıllarda, özellikle tasarımı olan son TBMM binasının yapımı İTÜ’de öğrencisi olan Mimar Ziya Payzın eliye sürdürülürken, birkaç kez daha Ankara’ya gelip gidecektir. İşte, hatırladığım kadarı gerek 1954’te Ankara’dan ayrılmadan önce gerek 1955-56 yıllarındaki gelişlerinde iki kez bizim evde yemeğe davetliydi ve becerikli aşçı annemim yemeklerini sunduğu masada ben de bulunup kendisini tanımak mutluluğuna eriştim. Bu davetin ardında, o sıralarda babam Selahattin Onat’ın Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Reisi olması (esasen Holztmeister eseri olan binada çalışıyordu) ve TBMM inşaatının yönetimi sorumluluğunu taşıması da yatıyordu. O yıllarda son derece akıcı Almanca konuşabildiğimi de belirtmeliyim. Nasıl olduğunu bilen bilir.
Filmi geriye sararsak… Geçen haftaki yazımda belirttiğim gibi bizzat Cumhurbaşkanı Atatürk tarafından, ilk adımlarını atan devletin başkentine âdeta sihirli değneğiyle “dokunmak” üzere davet edilen Clemens Holzmeister, zaman içinde Ankara’nın kimliğini belirleyen ve varlıklarını hâlâ sürdüren 14 anıtsal kamu yapısına damgasını vuracaktır. Bunları topluca düşünürsek, kendisine o dönemin “Devlet Mimarı” sıfatının yakıştırılmasını gayet doğal karşılamaktayım. Şöyle, kısaca göz atarsak:
Hiç kuşkusuz en başta ele alınması gereken, Holzmeister’in 1927-38 döneminde Ankara ve Viyana arasında mekik dokuyarak, kentin nazım planını yapan Prof. Hermann Jansen’in belirlediği kent “omurga”sını oluşturan alanda ve onunla kol kola girerek gerçekleştirdiği, bir ucunda “kamusal alan” niteliğindeki Güven Parkı ve Anıtı, uzantısında ülkeyi yönetecek birimlerin sıralandığı “Hükümet Mahallesi” (farklı kaynaklarda “Bakanlıklar Sitesi” ya da Devlet Mahallesi” ifadeleriyle anılıyor), diğer ucundaki daha yüksek ve hepsine hakim tepecikte ise diğer bir “kamusal alan”ın ardında, kendisinin ifadesiyle, “…yeni Türkiye’nin iktidar yapısının görsel imgesi” olarak TBMM yerleşkesi. Müthiş bir kavrayıcı bütünsellik var bu tasarımda. Onun kaleminden çıkma şu eskiz sanırım bunu en çarpıcı şekilde ortaya koyuyor.
“Hükümet Mahallesi”nde şu birimler yer alıyor: Yargıtay, Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı (yan kanatlarındaki Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma binaları ile hepsini kavrayan Vilayetler Meydanı dahil), Bayındırlık Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı (sonradan Yargıtay ek binası).
Bu eskizde görülen bazı binaların zaten yapılmadığını bir yana bırakın, ne yazıktır ki zaman içinde ırkımıza özgü kıskançlıklar, “Ben bilirim!”ler ve yapılanı bozma hastalığıyla, yeni devletin kişiliğini çarpıcı şekilde ortaya koyan, benim hayranlık duyduğum bu “omurga” darmaduman edildi. Bunların başında 1934-1939 döneminde Bayındırlık Bakanlığı yapan, öncesinde İstiklal Mahkemelerinin en vahşi yargıcı, “Kel Ali” lakaplı Ali Çetinkaya gelir. “Holzmeister de kim oluyor, bana mı öğretecek Bakanlıkların nasıl olması gerektiğini!” diyerek Bakan olduğunda ilk işi, “Minaresiz kubbe kilise kubbesidir,” diyerek Yargıtay toplantı salonun kubbesini yıktırıp salonun ses tekniğini bozan, ardından, “Bu kadar boş toprak bırakılır mı?” diyerek “Hükümet Mahallesi”nin orasına burasına dilediği üslupta yapılar konduran Kel Ali! Daha ilerideki yıllarda bu tavır hiç değişmedi, en iyi örneği çok sonradan inşa edilen sekiz katlı Milli Eğitim Bakanlığı binasıdır!
Neyse, yukarıda bahsettiğim bütünsellik, yapıların hepsinin tamamlandığı 1935 tarihli aşağıdaki fotoğrafta sanırım belirgin şekilde görünüyor:
Bu fotoğraftaki binalar arasında Holzmeister’ın Yargıtay binasının karşısında inşa edilen, Mimar Sedad Eldem imzalı Başbakanlık binasının da bulunduğunu belirtmeliyim. Bunların hepsinin uzandığı güney yönündeki dikey doğrultunun en ucunda ise Holzmeister’in büyük eseri, Türkiye Büyük Millet Meclisi binalar topluluğu da yer alacaktı.
Prof. Uğur Tanyeli, Holzmeister’in çizgileri için “modernimsi” tanımlaması yapıyor ve bunu şöyle açıklıyor:
“… Hepsinin temel özelliği bir tür bezemeden arındırılmış klasisizm olarak tanımlanabilir. Simetri hepsinde olmazsa olmazdır. Hepsinde simetri eksenini belirleyen bir merkez vurgusu mevcuttur… Yüzlerce yıldır resmi mimarlık için olağan sayılan kitle düzenini sürdürür. Hiçbir Holtzmeister yapısı Modernizm’in en belirgin temalarından biri olan saydamlık arayışını yansıtmaz. Yapı kitlesi masiftir. Boşluklardan çok daha fazla doluluklara yer verir. Pencereler düşey alışılagelmiş klasik oranlara uygundur. Çünkü o dönemde saydamlık, her şey bir yana, sadece alışılmamışlığıyla bile, başlı başına bir mimari mesajdır. Oysa Holtzmeister salt mimari mesajlar vermek için değil, kamuya sunulacak siyasal-toplumsal mesajlara fon oluşturacak sahneler kurmak için buradadır… devrimlerini mimarlıkta değil, başka bir alanda yapmakta olan bir yönetim tarafından çalıştırılmaktadır." [4]
Holzmeister’in bu anlayışla gerçekleştirdiği “Hükümet Mahallesi” bünyesindeki binaların cephelerinde müthiş bir hareketlilik izlenir. Bunlar Türkiye’nin cumbalı mimarisine yaklaşma amaçlıdır. Hiç çekinmeden, “kendi kendini kopyalamış” diye eleştirilebileceğini düşünmeden, cephelerinde yarattığı birbirine benzer girinti-çıkıntılar. Şu dört binaya bakın lütfen:
Ayrıca binaların hepsinde, bazıları birleşen, bazıları birleşmeyen, benzer yan kanatlar olduğunu da kaydedeyim.
Bu araya bir not sıkıştırayım: Sedat Eldem, 1934’te açılan “Gümrük ve İnhisarlar Genel Müdürlüğü” binası proje yarışmasını kazanmasıyla inşa edilen (sonradan Başbakanlık olarak kullanılması kararlaştırılmıştır) tasarımında da sanki Holzmeister’le uyum sağlamak istemiş diye düşünmüşümdür hep. Karşılaştırma için şu cephe fotoğrafı sanırım ne demek istediğimi açıklıyor.
Biraz araştırma yapınca değerli mimarlık hocalarımızın da yazılarında bu görüşü desteklediğini gördüm. (Öte yandan Holzmeister’den hiç hazzetmeyen Eldem’in kendisine bakarsanız, bırakın böyle olmasını, “… Fakat bu binanın karşısında maalesef Holzmeister’in binaları var, onlar tabii bozuyor,” imiş. Ne diyeceğimi şaşırmıştım bu ifadeyi okuyunca, hele bahsettiği Holzmeister binalarının daha önce yapılmış olmasını dikkate alınca!)
Bu binalar hakkında Holzmeister kendisi şunları yazmış:
“Binaların karakteri, geniş arazinin olanak tanıdığı yatayda konumlanmanın sonucudur… Zemin katla tezat oluşturan üst kat çıkmaları yerel yapı geleneğini hatırlatan ögeler olarak algılanabilir.”
“Bu binaların hepsi tuğla duvarlı ve betonarme döşemelidir. Kaideler ve cümle kapılarında gri-eflatun renkli, granit görünümlü Ankara taşı kullanıldı. Bu malzeme taş kornişler için de uygundur. Pencereler ve kapılar sade bir orantı düzeninde tutulmak durumundaydı. Bölgedeki büyük ısı değişimleri kadar, ahşap atölyelerinin az olması da bu kararları etkiledi."[5]
Holtzmaister’ın “anıtsal” diye andığım 14 kamu binası listesine dahil olan yukarıda bahsettiklerim dışında kalanlar Harp Okulu, Ordu Evi, Merkez Bankası, Emlak ve Kredi Bankası, Cumhurbaşkanlığı Köşkü, TBMM, Güvenpark ve Güvenpark’ta yer alan, Anton Hanak ve Josep Torak ile birlikte yaptığı Güven Anıtı’dır.
Bir hafta sonraki yazım kapsamında Cumhurbaşkanlığı Köşkü ve TBMM binalar topluluğu dahil bazı diğer eserlerinden bahsedeceğim.
[1] 2001-2005 yılları arasında C. Holzmeister anısına düzenlenen, Ankara, İstanbul, Viyana ve Sao Paulo’yu dolaşan “Tarihin Dönüm Noktalarında Bir Mimar” başlıklı muazzam serginin adından esinlenerek...
[2] Shaw, Stanford Jay (d. 1930 Minnesota – ö. 2006, Ankara), İngiliz ve Rus asıllı Amerikalı tarihçi.
[3] Belko, Ankara Postakartları ve Belge Footoğrafları Arşivi kaynaklı, yukarıda, 1.dipnotta anılan Clemens Holzmeister sergisi kitabından. (Balamir, Aydan [Ed.];Clemens Holzmeister, Çağın Döneminde bir Mimar, s.273, Boyut Yayıncılık,2010, İstanbul).
[4] Tanyeli, Uğur; Erken Cumhuriyet Türkiye’sinin ‘Evcil’ Modernizmi ve Holzmeister, (Balamir, a.g.e. içinde, s.68).
[5] Holtzmeister, C; İktidarın Mimarisi: Bir Başkentin Kalbi için Tasarımlar, (Balamir, a.g.e. içinde, s.275).
Şefik Onat kimdir? Şefik Onat, TED Ankara Koleji ve Londra Hendon Grammar School'da lise eğitiminin ardından A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olmuştur. 1966 – 1982 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı mensubu diplomat olarak Bakanlıktaki görevlerinin dışında OECD İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Paris), Jakarta ve Islamabad T.C. Büyükelçilikleri, Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliğinde (New York) görev yapmıştır. 1982 – 1983 yıllarında Başbakanlık/Devlet Bakanlığı Özel Danışmanlığında bulunduktan sonra devlet memuriyetinden ayrılmıştır. 1984 – 1995 yılları arasında özel sektörde üç farklı şirkette üst düzey yöneticilik hizmetini takiben, 1996'da TOKI tarafından gerçekleştirilen B.M. HABITAT II Konferansının Konferans Hizmetleri Koordinatörü olarak Türkiye tarihinde yapılan en büyük ve en kapsamlı uluslararası organizasyonun sorumluluğunu üstlenmiştir. Bu konferansın ardından, 1997- 2010 yılları arasında, kendi kurduğu "ASİTANE Etkinlikler" firması eliyle, kamu kuruluşları ya da yerli ve yabancı Birlikler/Dernekler/Şirketlerin çeşitli ulusal ve uluslararası kongre, konferans, tanıtım, özel etkinlik, gösteri organizasyonlarını gerçekleştirmiştir. Öte yandan, Mimar Prof. Suha Özkan'la birlikte, 2006 yılında tüm dünya mimarlarının çalışmalarını internet ortamında tam eşitlik ilkeleri kapsamında yayınlayabildikleri ve yarıştıkları "World Architecture Community"i kurmuştur. 2010 başından itibaren kendini tamamen emekli ederek eşiyle birlikte Bodrum'a yerleşmiş ve bütünüyle, her zaman özel merakı olan tiyatro ve tarihi roman alanlarında yazmaya yönelmiştir. Tiyatro yazarı olarak, geçmiş yıllarda TRT'de "Radyo Tiyatrosu" ve "Arkası Yarın" programlarında, özgün + çeviri + uygulama niteliğinde 53 eseri yayınlanmıştır. Günümüze kadar sahne için 6 müzikal/müzikli oyun, 2 sahne oyunu, 5 film senaryosu yazan Onat'ın ayrıca 3 oyun çevirisi vardır. Yayımlanmış, editörlüğünü yaptığı 2 kitap ve bir tarihi roman dışında bir diğer tarihi roman ile diplomasi anılarının da yakında yayımlanması beklenmektedir. ONK Telif Ajansına bağlı bulunan Onat, T24 Haftalık ve EK Eleştiri Kültür Dergisi yazarları arasındadır. 1943 Ankara doğumlu, evli ve üç çocuk sahibidir. İngilizce ve Fransızca bilmektedir. İngiliz "British Council"ın lisanslı İngilizce hocasıdır. |