1932-1933 yıllarında Ankara'da görev yapmış ve "Mustafa Kemal Nezdinde Bir Yıllık Büyükelçilik" (A Year's Embassy to Mustafa Kemal) başlığı altında anılarını yazmış olan Büyükelçi Charles H. Sherrill, kendi ülkesi ABD ve Türkiye Cumhuriyeti kurucu liderlerinin benzerliklerine dikkati çeker:
"İlk Başkanımız General Washington'un hükümet merkezini Philadelphia'dan Washington'a taşıdığı gibi Mustafa Kemal de Ankara'yı İstanbul Limanı'na tercih etmişti. Paşa, General anlamına gelir. Bu da iki kurtarıcının meslekleri ve mesleklerindeki gelişmeler yönünden benzerliklerinin ikincisini teşkil eder. Her ikisi de sonuçları birer 'Cumhuriyet'i doğuran savaşlarda general idi. Her ikisi de kurulmalarını sağladıkları Cumhuriyet'in ilk 'Cumhurbaşkanı' olmadan önce devrimci birer kumandandı."[1]
1. Dünya Savaşı ertesi İstanbul'un işgali ardından 1918 yılında "Yüksek Komiser" sıfatıyla ABD'nin temsilcisi olarak İstanbul'a gönderilen ve 1927 yılına kadar görevini sürdürecek olan Amiral Mark Lambert Bristol, hiç kuşkusuz Türkiye tarihinde önemli bir yere sahip. Bugün hâlâ ve gittikçe gelişerek faaliyetini sürdüren, İstanbul'un en gözde özel hastanesi olan Vehbi Koç Vakfına bağlı Amerikan Hastanesinin ve şimdilerde Koç Üniversitesine bağlı Amiral Bristol Hemşirelik Okulunun Ağustos 1920'de bizzat Amiral Bristol yönetiminde kurulduğunu ve onun tarafından açıldığını belirtmek bu açıdan yeterlidir sanıyorum.[2]
Türkiye Cumhuriyetinin ilanından bir hafta sonra Amiral Bristol'un İstanbul'daki TBMM Murahhası Adnan Adıvar'ı ziyaretini iki ülke ilişkilerinin başlangıç tarihi olarak kabul edebiliriz. Her ne kadar ABD de İngiltere'nin peşine takılarak 1927 yılına kadar temsilcisini İstanbul'da tutup Ankara'da bir irtibat görevlisi (Howland Shaw) bulundurmuş olsa da, bir süre için Ankara'yı ziyaretlerinde diğer bazı temsilciler gibi kiralanan bir vagonda yatıp kalkan Amiral Bristol'un Mustafa Kemal ile çok yakın ilişkiler kurduğunu kaydedeyim. Bu ikilinin bütün gece, sabahın ilk ışıklarına kadar sürüp giden sohbetleri ünlüdür.
Görev süresi içinde Bristol, iki ülke arasındaki ilişkiler açısından iki olumlu adımın atılmasında önemli rol oynamıştır. "Olumlu" şeklinde bir değerlendirme yaparken, ABD'nin bir heyetle Lozan Konferansına katıldığını ve Konferans sırasında, 6 Ağustos 1923 tarihinde, iki devlet arasında siyasal ilişkilerin devletler hukuk kapsamında kurulmasını, konsolosluklar açılmasını ve kapitülasyonların kaldırılmasını öngören bir antlaşma imzalandığını, ancak bunun Amerika'daki Ermeni diasporasının propagandası ve baskısıyla ABD Senatosu tarafından onaylanmadığını hatırda tutmak gerekir. Bristol'un, gerek 24 Aralık 1923 tarihinde iki ülke vatandaşlarının hak ve çıkarlarına ilişkin nota verişimi ile yapılan düzenleme gerek 20 Temmuz 1926 tarihinde iki ülke ticari ilişkilerini düzenleyen ve nota verişimi ile yapılan geçici düzenleme gerekse 17 Şubat 1927 tarihinde yine nota verişimi ile "modus vivendi"[3] niteliğinde de olsa I. Dünya Savaşından beri resmi olarak kopmuş bulunan Amerikan-Türk siyasi ilişkilerinin yeniden kurulmasında önemli rolü olmuştur.
ABD'nin kançılarya niyetine kiraladığı ilk bina, önceki yazılarımda anlattığım başka ülkeler temsilcilikleri gibi, günümüzdeki Gençlik Parkını sınırlayan, o zamanlardaki adıyla İstiklal Caddesindeki 11 "Evkaf Evi"nden 1 numaralısı olmuş. Bunun dışında ise 10 numaralı binanın temsilcinin konutu olarak kiralandığı, ancak sadece 1924-1925 arası bir yıl süreyle kullanıldığı anlaşılıyor. Nafıa İşleri Mecmuasının 1936 tarihli 5. Sayısında söz konusu iki bina hakkında kayıtlar görülüyor:
Öte yandan, önceki yazılarımda anlattığım gibi, Şubat 1925'te yabancı temsilciliklere arsa hibe edilmesini öngören mevzuatın yürürlüğe girmesiyle ABD de bir arsa, hatta kendileri için bir bina inşa edilmesini istemiş ve bu amaçla yukarıdaki ilk fotoğrafta görülen Ankara Palas binası ile 10 numaralı bina arasına yeni temsilcilik binasının inşa edilmesi kararlaştırılmış ise de, sonradan arsanın yeterli büyüklükte olmadığı anlaşılınca bundan vazgeçilmiş. Buna karşılık, muhtemelen 1 no.lu binanın üst katının temsilcinin konutu olarak düzenlenmesi nedeniyle ABD, Cebeci'de, Musiki Muallim Mektebinin yakınında bulunan ve daha önce Afganistan, Azerbaycan ve SSCB tarafından kullanılmış olan binayı da kiralama yoluna gitmiş. Hani şu Mustafa Kemal'in bizzat gönderine Afgan bayrağını çektiği bina.[5]
Ekim 1927'de Amiral Bristol'ün görevi sonlandırılıp yerine "Büyükelçi" sıfatıyla Joseph C. Grew atanır. Aynı tarihlerde de Ahmet Muhtar Bey, Vaşington'a TC Büyükelçisi olarak atanacaktır. Bu noktada, daha fazla ilerlemeden, bir not düşmeliyim. Amiral Bristol ülkesine döndükten bir süre sonra kurulmuş bulunan "Türkiye'nin Amerikalı Dostları Derneği"nin başkanlığını üstlenecek ve iki ülke arasındaki dostluğun geliştirilmesi için büyük çaba sarfedecektir. Hatta 1933 yılında Ankara'ya yeni bir büyükelçi atanması gündeme geldiğinde Bristol bu göreve talip olacak, ancak arzusu karşılık görmeyecektir.[6]
Diplomat Grew ise Lozan Konferansına ABD Heyeti üyesi olarak katılmış ve İsmet Paşayla dostluk tesis etmiş bir kişidir. Anılarında şöyle satırlar mevcut:
"İsmet Paşa Lozan'da büyük diplomatik zafer kazandı ve bırakın ABD'ninkileri, Müttefikler diplomatlarının hepsini tepe taklak etti. Bu gerçeği boşuna inkâr etmeyelim. Bu doğru ve kolayca açıklanabilecek bir durumdur. Herhalde tarihin kaydettiği en büyük diplomatik zaferdi bu ve işin başında İsmet'in bütün kozları elinde tuttuğu dikkate alınırsa farklı bir sonuç çıkması da zaten söz konusu olamazdı." [7]
Esasen Ankara'ya Grew'ün atanmasının nedeni de ABD'nin yeni Cumhuriyet ile daha yakın diplomatik ilişkiler kurmak, ticareti geliştirmek ve Türk toprakları üzerinde bulunan ve çok büyük çoğunluğu Hıristiyan misyonerler tarafından açılmış bulunan 500'den fazla Amerikan okulunun yeniden açılmasını sağlamaktır.
Grew ilk iki amaçta başarı sağlamış, hatta savaşın milli siyasetin bir aracı olarak kullanılmasını yasaklayan ve Ağustos 1928'de imzalanan "Briand-Kellogg Paktı"na Türkiye'nin de katılması için büyük çaba göstermiştir. Türkiye'nin Ocak 1929'da bu Pakta katılmasındaki rolü inkâr edilemez. Buna karşılık Türk Hükümetinin çok hassas olduğu eğitim konusundaki dirayetli tutumunu kırmakta, kendi açısından pek büyük beceri gösterdiği söylenemez. Sonunda bilindiği üzere sadece Robert ve Arnavutköy kolejleri ile "American Board"un kurduğu Üsküdar, İzmir, Tarsus ve Talas Amerikan kolejlerinin faaliyetine izin verilecektir.
Joseph C. Grew'ün ardından Ankara'ya atanan Amerikalı Büyükelçi bu yazının başında bahsettiğim Charles H. Sherrill olacaktır. Gerek Sherrill gerek ondan sonra art arda gelen iki büyükelçi ikametgâh olarak 1 no.lu Evkaf evinin üst katını kullanmış. Ancak 1936'da John van Antwerp MacMurray'in yeni büyükelçi olarak göreve başlamasından sonra ABD'nin Ankara'daki yeni temsilcilikleri için uygun bir arazi arayışına giriştiği ve bu amaçla bundan önceki yazılarımda anlattığım bazı diğer devletlerin büyükelçiliklerinin yapımını üstlenen Jak Acıman'a başvurduğu anlaşılıyor.
Acıman, Çankaya sırtlarında uygun bir arazi bulmuş bulmasına da, bunun satın alınması uzadıkça uzamış, sağındaki-solundaki, arsaların da alınması istenmiş, şu, bu derken bu konu 1939'a kadar sürüncemede kalmış ki, sonunda MacMurray, Kavaklıdere'de, günümüzde Yazanlar Sokak ile Paris Caddesi köşesinde bulunan ve "Amerika Evi" olarak anılan, aşağıda fotoğrafına yer verdiğim binayı kiralamış. O dönemde bina esasen Jak Acıman'a aitmiş (Yıllar sonra ABD tarafından satın alınarak, büyükelçiliğin en kıdemli mensubunun ikametgâhı olarak kullanılacaktır).
Derken... II. Dünya Savaşı kapıyı çalar ve ABD bu bina inşa ettirme işini askıya alır, ta 1947'ye kadar. O yıl Acıman'ın Çankaya'da bulduğu arazi sağdan soldan eklemeleriyle birlikte, üzerinde sadece büyükelçinin ikametgâhının yapılması amacıyla satın alınırsa da, binanın inşaatı ancak 1952'de tamamlanır. Beyaz traverten kaplamalı Kançılarya binası ise, Atatürk Bulvarının en gözde noktasında, John F. Kennedy Caddesinin bittiği yerde, Zeytin Dalı Caddesinin köşesindeki arsa üzerinde 1948-1953 arasında inşa edilecektir.
Aşağıda havadan çekilmiş fotoğrafı bulunan bina tipik ABD Başkenti Vaşington mimarisine sahip; üstelik o kentteki Folger Shakespeare Kütüphanesini andırdığı söylenir. Tasarımını Eggers & Higgins Mimarlık Ofisinin yaptığı bina "Ne ev ne de okul, fakat önem taşıyan, kamu hizmeti amaçlı küçük ofis binalarının ilki," olarak tanımlanmakta.[8] Ardındaki parsellerin de eklenmesiyle 3.600 metrekareye ulaşan arazide ana binaya ek üç farklı bina ve koruma görevlilerin lojmanları da art arda inşa edilecek, hepsinin tamamlanması ise 1957 yılına kadar uzanacaktır.
Anılan binaları karşılaştırırsak:
Gelelim günümüze... ABD, bu bahsettiğim binalar topluluğunu elinde tutmasına rağmen büyükelçilik kançılaryası ve başkonsolosluğu artık orada değil, ne amaçla kullanıldığını da bilemiyorum. Özellikle New York ve Vaşington'daki binalara karşı gerçekleştirilen ve "9/11" olarak tarihe geçen saldırılar ve Ankara'daki büyükelçilik binasına karşı Şubat 2013'te yapılan intihar saldırısı sonrasında öncelikler sıralamasının başına güvenliği yerleştiren ABD, Ankara'da son derece korunaklı yepyeni bir yerleşke inşa etmeyi kararlaştırmıştı. Çukurambar semtinde bulunan ve gerek TMMOB Mimarlar Odası gerek Şehir Plancıları Odasının tüm itirazlarına rağmen Hükümetimizin TOKİ aracılığıyla sattığı Atatürk Orman Çiftliği arazisinin 37 bin metrekarelik bir bölümü üzerine 2017-2022 yılları arasında inşa edilen yeni ABD Büyükelçilik yerleşkesi artık faaliyette. Önünden geçen caddenin adı da Ankara Belediyesi tarafından "Malcolm X Caddesi" olarak değiştirilmiş bulunuyor.
Burada nokta koyarken XXI bölümlük "Cumhuriyet'in Yeni Başkenti Ankara ve Yabancı Büyükelçilikler" dizimi de sonlandırıyorum. Farklı, yeni alanlarda buluşmak üzere...
[1] Özdemir, Hikmet, Prof.Dr; General Charles H. Sherill Atatürk'ün Biyografisini Nasıl Yazdı?;ATATÜRK'ün ölümünün 71. yılında Genelkurmay Başkanlığında düzenlenen törende verilen konferans, 10 Kasım 2009, S.20, TBMM Kütüphanesi, 80-1636.
[2] Başlangıçta Fatih Çarşıkapı Caddesindeki bir köşkte faaliyetine başlayan Amerikan Hastanesinin hikâyesini, Varlık Yayınları tarafından bu ay yayımlanan "Casuslar İni İstanbul" kitabımda anlattım.
[3] Modus vivendi: Sorunun nihai çözümünü ileri bir tarihe bırakan geçici mutabakat.
[4] Cangır, Atila; Cumhuriyetin Başkenti; Cilt II, no.871, AÜ Kültür ve Sanat Yayınları, Ankara, 2007.
[5] https://t24.com.tr/yazarlar/sefik-onat/cumhuriyet-in-yeni-baskenti-ankara-ve-yabanci-buyukelcilikler-ii,36575
[6] Öksüz, Hikmet & Köse, İsmail; Türkiye'nin Amerikalı Dostları Cemiyetinin Kuruluşu ve Faaliyetleri, Gazi Akademik Bakış Dergisi, Cilt 10, Sayı 19, s. 16, Ankara, 2016'dan naklen Özalp, Dr. Koray & Aydoğan, Tolga; Ankara'daki Diplomatik Misyonlar 1920-1970, s.42, Galata Yayıncılık, Ankara, Mart 2022.
[7] Ornarlı, Barış; The Diary of Ambassador Joseph Grew and the Groundwork for the US-Turkey Relationship, p.17, Newcastle upon Tyne,Fe.2022 (Çeviri Ş. Onat).
[8] Loeffler, Jane C.;The Architecture of Diplomacy, ss. 56-57, Princeton Architectural Press, New York, 1998.
Şefik Onat kimdir? Şefik Onat, TED Ankara Koleji ve Londra Hendon Grammar School'da lise eğitiminin ardından A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olmuştur. 1966 – 1982 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı mensubu diplomat olarak Bakanlıktaki görevlerinin dışında OECD İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Paris), Jakarta ve Islamabad T.C. Büyükelçilikleri, Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliğinde (New York) görev yapmıştır. 1982 – 1983 yıllarında Başbakanlık/Devlet Bakanlığı Özel Danışmanlığında bulunduktan sonra devlet memuriyetinden ayrılmıştır. 1984 – 1995 yılları arasında özel sektörde üç farklı şirkette üst düzey yöneticilik hizmetini takiben, 1996'da TOKI tarafından gerçekleştirilen B.M. HABITAT II Konferansının Konferans Hizmetleri Koordinatörü olarak Türkiye tarihinde yapılan en büyük ve en kapsamlı uluslararası organizasyonun sorumluluğunu üstlenmiştir. Bu konferansın ardından, 1997- 2010 yılları arasında, kendi kurduğu "ASİTANE Etkinlikler" firması eliyle, kamu kuruluşları ya da yerli ve yabancı Birlikler/Dernekler/Şirketlerin çeşitli ulusal ve uluslararası kongre, konferans, tanıtım, özel etkinlik, gösteri organizasyonlarını gerçekleştirmiştir. Öte yandan, Mimar Prof. Suha Özkan'la birlikte, 2006 yılında tüm dünya mimarlarının çalışmalarını internet ortamında tam eşitlik ilkeleri kapsamında yayınlayabildikleri ve yarıştıkları "World Architecture Community"i kurmuştur. 2010 başından itibaren kendini tamamen emekli ederek eşiyle birlikte Bodrum'a yerleşmiş ve bütünüyle, her zaman özel merakı olan tiyatro ve tarihi roman alanlarında yazmaya yönelmiştir. Tiyatro yazarı olarak, geçmiş yıllarda TRT'de "Radyo Tiyatrosu" ve "Arkası Yarın" programlarında, özgün + çeviri + uygulama niteliğinde 53 eseri yayınlanmıştır. Günümüze kadar sahne için 6 müzikal/müzikli oyun, 2 sahne oyunu, 5 film senaryosu yazan Onat'ın ayrıca 3 oyun çevirisi vardır. Yayımlanmış, editörlüğünü yaptığı 2 kitap ve bir tarihi roman dışında bir diğer tarihi roman ile diplomasi anılarının da yakında yayımlanması beklenmektedir. ONK Telif Ajansına bağlı bulunan Onat, T24 Haftalık ve EK Eleştiri Kültür Dergisi yazarları arasındadır. 1943 Ankara doğumlu, evli ve üç çocuk sahibidir. İngilizce ve Fransızca bilmektedir. İngiliz "British Council"ın lisanslı İngilizce hocasıdır. |