Biz ilk, karanlıkta tanıştık seninle. İnsan görmediği, dokunmadığı, bilmediği şeyden korkar ya, korktum senden. Sesin vardı bir tek. Ürkünç, tüyler ürpertici. İlk refleksim kendimi korumaktı. Elimi kolumu salladım. Yumruklarımı, ayaklarımı… Kör dövüşü işte. Ne kadar vurdum sana, nerelerine, bilmiyorum.
Çok dayak yedim ama. Eminim. Her yerim sızladı. Kanın tadını öğrendim. Hangimizin kanıydı, bilemedim. Karanlıkta bütün kanların tadı aynıdır. Daha çok vurmak istedim sana. Hınçla, korkuyla, kederle… Boğuldum. Hayatta kalabilmekti tek muradım. Benden ne istediğini bir türlü anlayamadım. Ne kadar sürdü böyle, hatırlamıyorum. Belki bir gün, belki bin yıl.
Sonra ne mi oldu? Gözlerimi açtım güzel kardeşim. Seni gördüm. Karanlık değildi. Sadece gözlerimizi kapatmışız meğerse. Bana benziyordun, her şeyinle. O kadar güzeldin ki canım kardeşim ve o kadar yaralı. Kanayan yerlerimle ben de sana benziyordum. Aynıyız neredeyse. Bir farkla. Senin gözlerin halen kapalı.
Sen de aç gözlerini artık canım kardeşim. Vurmayı bırak. Biliyorum artık, sen de beni tehdit belledin. Anlıyorum seni. Ve inanmayacaksın belki, seviyorum bile. Açınca gözlerini, göreceksin ikimizin de insan olduğumuzu. Ve gözlerimizi kapatarak yarattığımız bu karanlıkta, ne kadar kalabalık durduğumuzu.
Beni siyasetçi olarak biliyorsunuz ama aslında ben siyaseti sevmiyorum. Bu siyaseti sevmiyorum. Yine de içindeyim siyasetin. Neyse ki siyaset benim içimde değil. Madem içindeyim, size içeriden kesin bilgi vereyim. Tanıdığınız siyasetçilerin tamamına yakını sürekli fırıldaklık yapar. Belki ben de öyle davranmışımdır bazen. Bize inanmayın o yüzden. Açın gözlerinizi. Göreceksiniz, dünya karanlık değil.
Biz siyasetçiler kapadık sizin gözlerinizi. Siyaset erbabı olarak toplaştık arka odalarda, adı konulmamış anlaşmalar yaptık kendi aramızda. Sonra gözlerinizi kapatmanız için ikna ettik sizi. Karanlığa boğduk hepinizi. Korktunuz haliyle. Ne yapacağınızı bilemediniz. Bizim yönlendirmemize muhtaç hale geldiniz. "Sağa gidin" dedik, "biraz sola", "ortada durun", "karşınızdakine vurun" dedik. Biz bakarken keyfimize, kör karanlıkta düşman ettik sizi birbirinize.
Gözünü aç ve karşındakini gör. Ona gülümse. Bu kadar. Dünya değişecek o anda. Çünkü görmek ve gülmek en devrimci eylemdir. O nedenle siyasetçilere değil devrimcilere güven. "Kim bu devrimciler?" deme. Sadece gözü aç, aydınlanacak her yer. Göreceksin o zaman, sensin devrimci. Unutma, Hızır senin kalbindedir.
Mevcut sistemin devam mı edeceği yoksa güzel günlerin mi geleceği, yol ayırımı niteliğindeki bir seçime adım adım yaklaşıyoruz. Hangi siyasi lider ne yapacak, hangi parti hangi ittifakta yer alacak, acaba kim kazanacak, bizi kim yönetecek? Gece gündüz bunları tartışıyorlar. Oy oranları borsa endeksi gibi artıp azalıyor. Umutlar da öyle.
Oysa bilmiyorlar ki her an biri daha açıyor gözlerini ve dokunuyor karşısındakine. Sevgiyle, barışla, dostlukla. Sonra o dokunduğu da açıyor gözlerini. Böyle böyle çoğalıyor aydınlık. Bırakın, karanlığın patronları ince siyasi hesaplarında bunalıp dursunlar. Merak etmeyin, gözleri açık insanların büyük ittifakı kazanacak. Siz, aydınlanmanıza bakın. Aydınlanmış bir halkın tabanda kuracağı ittifakın karşısında durabilecek siyasetçi, daha doğmadı. Kesin bilgi, içeriden bildiriyorum.