Pazar günü İstiklal Caddesi'nde hepimizi derinden üzen vahşi bir katliam yaşandı. Bu terör saldırısının faillerini, arkalarındaki güçleri, gerçek amaçlarını belki de hiç öğrenemeyeceğiz. Tıpkı yeryüzünde benzerleri yaşanan binlerce vahşi katliam gibi, bu terör saldırısı da "biz fanilerin çözemeyeceği kapsamda derin siyasetin" karanlığında unutulup gidecek.
Hukuki ve siyasi deneyimlerim bana şunu öğretti: Sana gösterilene değil, saklanan gerçeklere odaklan!
Bu vahşi katliamı, 2023'te yapılacak tarihi önemdeki seçimlerden, bölgesel ve küresel güç savaşlarından, Türkiye'nin iç siyasi iktidar odaklarının kapışmasından bağımsız ele alamayız. Bu başlıkların her birine dair çok yönlü analizler yapmak mümkün.
Haberi televizyonda görünce hafızam beni yakın geçmişe götürdü.
Hiç kimse hakkında suçlamada bulunmadan, kimseyi şüphe altında bırakmadan sadece sormak istiyorum. Belki ilgililer tatmin edici cevaplar sunarlar da biz de rahatlarız.
Tarih: 21 Mart 2022Yer: Yüksekova
Bir polis memurunun aracında yapılan aramada 52 kilogram patlayıcı yakalanıyor.
Aynı gün akşam, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bu vahim olayla ilgili son derece lakayıt, durumu basite alan, alelade bir şeymiş gibi gören ve konuyu geçiştiren bir açıklama yapıyor.
Katıldığı bir televizyon programında 52 kilo patlayıcıyla yakalanan polis için "Çok sıkıntılı bir tip bu. Kablo hırsızlığı yapmış" diyor. [1]
Böylece olayı önemsizleştirip konuyu kapatıyor.
Bence bu polisi Yüksekova çıkışında yakalatan, devlet içindeki başka bir güç odağıydı. İşin içine onlar girince mecburen "yakalandı" belki de.
Ortada ilginç bir durum olduğu açık. Şimdi sadece soruyorum:
1- Polis, 52 kilogram patlayıcıyı kimden teslim aldı? Neden halen açıklanmadı?
2- 52 kilogram patlayıcının İstanbul'daki alıcısı kimdi? Neden halen açıklanmadı?
3- Polis neden takibe alınıp da İstanbul'daki alıcıyla birlikte yakalanmadı?
4- Soylu neden daha aynı günün akşamında operasyonun bilgilerini açıkladı? İstanbul'daki alıcıların kaçmaları olasılığı hiç mi düşünülmedi? Yoksa zaten kaçmaları mı hedeflendi?
5- Yakalanan 52 kilogram patlayıcı dışında, yakalanmayan ve aynı şekilde İstanbul'a getirilen başka patlayıcı var mı?
6- İstiklal'de patlatılan bomda kimin bombası?
Dediğim gibi, sadece soruyorum.
Ve devam ediyorum.
7- Süleyman Soylu, kendisi İdlib'deyken İstiklal'de patlatılan bombanın kaynağını, ayağının tozuyla indiği İstanbul'da neden alelacele Kobani ve Afrin olarak açıkladı? Yoksa seçim öncesi, Suriye'ye bir sınır ötesi operasyonun altyapısı mı hazırlanmak isteniyor?
8- Bombacı diye yakalanan, istihbarat eğitimi aldığı duyurulan ve "her şeyiyle" "İşte buradayım, beni yakalayın" diyen, yakalandığında da şaşkın ördeğe dönüşüp üstüne New York yazılı tişört geçirilip fotoğraf çektirilen kişi gerçekte kim?
9- Bu katliamı kimin adına yaptı?
Bu soruların yanıtlarını ancak bağımsız yargı ve tarafsız soruşturma makamları ortaya çıkarabilir. Tabii Türkiye'de bu makamları bulabilirseniz.
Bu vahşi katliamın siyasi sonuçlarından faydalanmak isteyen tüm kirli odakların net şekilde ortaya çıkarılması için, gerçeğin de tüm yönleriyle bilinmesi şarttır.
Son olarak iki soruyla bitirelim:
10- Devlet içinden destek alınmadan, böylesi vahşi bir katliam İstiklal'in göbeğinde yapılabilir miydi?
11- Cumhurbaşkanı Erdoğan, ileride yine "Kandırıldık" dememek için bu terör saldırısının yöntemine, zamanlamasına, ayrıntılarına mercekle bakma ihtiyacı duyuyor mu? Yoksa yapılan açıklamaları yeterli mi görüyor?
Selahattin Demirtaş Edirne Cezaevi