Kuyruğa girmek, sırada beklemek, sıranı beklemek saygıdeğer ve demokratik bir tutumdur.
Ancak uzun sıralarda saatlerce beklemek, bir beceriksizliği, genellikle yönetimlerin beceriksizliklerini yansıtır.
Sıralar daha da uzadıkça, bekleyenler çoğaldıkça, kuyrukta birilerinin fenalık geçirdikleri duyulunca teşhis değişir; yönetimlerin, beceriksizliğin ötesinde, daha olumsuz bir yerde olduklarına, yozlaştıklarına inanılmaya başlanır.
Bu yozlaşma, kuyrukları uzatmanın ötesinde -seçimlerde ne söylenirse söylensin- yanlı davranıldığının, vatandaşın ciddiye alınmadığının, yakınların kayırıldığının, kestirmeden öne geçirildiğinin de habercisidir.
Uzamış kuyruklar, ekonominin kötüye gittiğini de yansıtır. Demokrasisi kuşa çevrilmiş ülkelerde ekonomi düzeltileceğine uzun kuyruktan bahsetmenin, terörü desteklemek anlamına geldiği ileri sürülür, böyle davrananlar hakkında suç duyurusunda bulunulur. Kuyruklarda bekleyenlerle ilgili resim ve haberlere yayın yasağı bile getirilir.
Evraka sıradan bir damga vurdurabilmek ya da bir imza alabilmek için saatlerce beklenildiğinde kuyruktakiler kuşkulanmaya başlarlar: "Biz olduğumuz yerde sayarken, sonradan gelenler, yollarını bulup önlere mi geçiyorlar?"
Kuyruklarda bekleyiş daha da uzadığında insanlar eninde sonunda kuyrukdaşlarıyla aynı kötü yazgıyı paylaştıklarını kavrar, onlarla konuşmaya başlarlar.
Sadece Stalin Rusyasının değil, tüm zamanların en iyi şairlerinden Anna Ahmatova, oğlunun devrime karşı olmak suçuyla tutulup tıkıldığı hapishanenin kapısında, kuyruklarda beklerken arkasındakilerle, önündekilerle neler konuştuğunu anlatmıştır:
"On yedi ay boyunca, Leningrad hapishanelerinin kapısında kuyruğa girdim.
Bir gün, kuyruktakilerden biri, beni tanır gibi oldu.
Bunun üzerine arkamda, sırasını bekleyen dudakları morarmış bir kadın, adımı ömründe duymamış bu kadın,
uyuşukluktan sıyrılıp kulağıma eğildi
ve sordu -orada yalnız fısıldayarak konuşulurdu-
'Peki bunu anlatabilir misiniz?', yanıtladım 'evet.'
Bunun üzerine yüzünden o eski günlerdeki gülümsemelerden biri gelip geçti."
Kuyruklarda saatlerce beklendiğinde en yakında duranlarla başlayan ve alçak seslerle sürdürülen söyleşiler, zamanla daha ötedekilerin de katılmalarıyla canlanır, sesler yükselir.
O zaman, aynı kuyruklarda ömür, sağlık ve iyimserliklerini yitirmişler arasında bir dayanışma duygusu oluşur. Bu duygu, zamanla pekişir ve beklemekten usanmışlar, çare düşünmeye başlarlar.
Bundan sonrası, kuyruklarda sürdürülen görüşmelerin, tartışmaların sonuçlarına bağlıdır: Memlekette kuyruklar çoğaldıkça, kuyruklar uzadıkça, giderek daha çok sayıda kuyrukzede bu konuyu irdeledikçe -uzun sürmez- kuyrukları bitirecek çözümlerin alası bulunur.