Bugünlerde "öyle mi yapsak, böyle mi" diye gerçekten başını kaşıyıp düşünen, sonra da kafasını-kapısını-penceresini sonuna kadar açarak dışarı uzanıp , "Peki siz ne düşünüyorsunuz? Söyleyin bakalım" diye soran bir hükümetimiz olsaydı epey, çok çok hoş olurdu doğrusu.
Çünkü hükümetin bazı konuları sırf laf olsun diye Meclis'e getirdiğine kani olmak; her ne ise, ne olursa olsun yapmaya kararlı olduğunu, biz çoklukların ne istediğimizi asla aklına getirmeden kolları sıvaması, zaten, ne olursa olsun kendi bildiğini yapacağını düşünmemiz, kendisi ve seçimler açısından da pek iyi bir şey değil sanıyorum. Halkların dileği, hükümetlerin çok rikkatli, itinalı, şefkatli ve dikkatli, ve hatta, mümkünse biraz da sevecen olmasıdır.
Okullar: AÇMAYIN. Kesinlikle bu yıl okullar açılmasın. 2021'in bahar aylarında ülkeyi-dünyayı yeniden kolaçan edip bahar/yaz ayları için farklı bir karar verebilirsiniz. Şimdilik çocuklara okuma ve oyun listeleri hazırlayın. Kitap önerilerinde bulunun. Oyunlar geliştirin. Okusunlar ve oynasınlar. Adı üstünde: okul-okumak-okutmak; oyun ise kendiliğinden geliyor, nasılsa. Her şeyi illa sınıflar, kitleler halinde yapmak gerekmez. Hatta bence çevrim-içi eğitim bile şart değil- zaten pek çok çocuğun evinde, internet bir yana, bilgisayar bile yok.
İşyerleri: Açmayın. Mümkün olanlar evden.
Üretim: Sadece gıda, ilaç, diğer acil maddeler için ve ihtiyaca yetecek kadar.
Genel alışveriş: Minimum sayıda dükkan açın. AVM'ler bu yıl kapalı kalsın.
COVİD-19:
Kayyım atadığınız tüm belediyeleri, seçimi kazanan gerçek belediye başkanlarına iade edin.
İklim felaketi ile birlikte gezegenimizde oluşabilecek korkunç olaylardan kaçacak yer kalmadı. Dünya batıyor, çarnaçar ülke de payidar olamayıp batacak, maalesef. Korkarım 2071 kutlamaları bile kursağımızda kalabilir. Kalan daracık zamanı neleri korumak için, nelerden kısmamız gerekir, neler hiç üretilmemeli konularına odaklanıp dünya çapında sıkı bir araştırma ile birlikte gereğini yapın.
Covid-19 bağlamında yapısal olarak ekonomi-politiği nasıl değiştirmeliyiz konusuna kafa yorun. İsterseniz Kemal Derviş beyi kurtarıcı olarak yeniden göreve çağırın. Dilerseniz Mahfi Eğilmez ve Seyfettin Gürsel hocalara danışın. Veya, tercih ederseniz Daron Acemoğlu ile, ya da Nobel ödüllü; Joseph Stiglitz ile görüşün. Sevimli Damat Bey'in ekonomiyi kurtaramayacağı epeydir belli olmuştu.
Kâr, kârdır: Masraftan tasarruf edin hem de doğaya, hem insanlara, hem de tarihe bir iyilik yapın; Ilısu ve tüm baraj yapımlarını durdurun. Oraların halkı yeniden evlerine dönsün. Baraj inşa etmekten tümden vazgeçin. Ömürleri ortalama yarım yüzyıl -(yazıyla) 50 yıl - bildiğiniz gibi ve hem doğa, hem de tarihsel, hem de insanlar açısından çok çok zararlı. Tüm baraj projelerini iptal edin.
Tüm sınır-dışı operasyonları, irili ufaklı savaşları terk edin. Ülkeye dönün.
Akdeniz'de petrol için, kendini oranın sahibi sananlarla uğraşmayın. Değmez. Petrol durduğu yerde kalsın. İstemiyoruz çünkü en berbat, karbon emisyonu çok yüksek yakıtlardan, dolayısı ile iklim felaketi ile özdeş maddelerden biri.
Güneş, biyokitle (biyomas), hatta rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını iyice geliştirerek çok çok ucuzlatın. Türkiye çok şanslı bu açıdan. Norveç bile güneş enerjisi kullanıyorsa Türkiye neler yapabilir bir hayal edin! İstediğiniz kadar uçabilirsiniz!
Sinop-Akkuyu, tüm nükleer santral inşaatlarını durdurun. Kömürle çalışan santralları hepten iptal edin. Ne kömüre, ne nükleere asla bulaşmayın. Çok pis, son derece tehlikeli.
Betonla inşaata son verin. Çok hafif maddeler ile yaşam alanları yaratmak mümkün. Ama tercihen bir süre inşaattan vazgeçin. Betonlaştırdığınız bütün alanları nasıl canlandırıp yeşillendirebileceğinizi düşünün ve projenizi halkla konuşarak, danışarak-anlaşarak yürürlüğe koyun.
Kanal İstanbul: Bu projeyi lütfen acil olarak ve sonsuza kadar mezara gömün.
Yeşilköy Atatürk Havalimanı'nı yeniden devreye sokarken Sabiha Gökçen'i de tam kapasite çalıştırın. Yurt içi ve yurt dışı yakın mesafeler için kullanılsınlar. (Sahra hastanesi taşınabilir nasılsa. Beyrut'a yollasak iyi bir iş yapmış oluruz kanımca.) İstanbul Havalimanı, okyanus aşırı, uzak doğu, uzak batı, uzak kuzey ve uzak güney ve kutup yolculukları için kullanılsın.
İstanbul Sözleşmesi ile birlikte tüm kadın ve çok çeşitli cins ve cinsellik hakları dokunulmazdır ve dokunulmaz kalmalıdır.
İnsan hakları: Gazeteciler, yazarlar, insan hakları savunucuları, siyasetçiler... Tümünü özgür bırakın. Ahmet Altan, Osman Kavala ve İlhan Çomak, Selahattin Demirtaş, Gültan Kışınak, Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel'i ve unutmuş olabileceğim tüm haksız hapse koyduğunuz insanları yıllardır yattıkları cezaevinden çıkarın.
Tüm seçilmiş belediye başkanlarını göreve iade edin. Kayyımları devreden çıkarın.
Halen ölüm orucu eylemini sürdüren Avk. Aytaç Ünsal ile Avk. Ebru Timtik için Gökçer Tahincioğlu'na kulak verin:
"Yapılması gereken basit…hukuki mekanizmaların işletilmesi, önce "kaçma şüphesi " gibi komik gerekçelerle reddedilen tahliye taleplerinin yerine getirilmesi, sonra da eyleme gerekçe gösterilen, "adil yargılanma, adalet arayışı" konusunda dosyaların yeniden ele alınacağının söylenmesi. (T24, 8 Ağustos 2020)
Beyrut'a yardım etmek zorundayız. Mutlaka. Ne kadar imkanımız varsa o kadar, mümkünse daha fazla.
Sansaryan Han'ı gerçek sahipleri, Ermeni çocuklarına bırakma zamanı çoktan geldi. Zaten fakir Ermeni çocukları için inşa edilmiş ve şimdi onların bu gelire acil ihtiyacı var.
Doğa ve yaşam ve insan hakları bağlamında uyguladığınız kararlara karşı çıkan çok çeşitli çevreci, yeşil insanı, hak savunucularını can kulağı ile dinleyin; anlamaya çalışın. Öğrendikleri taptaze, yepyeni bilgileri size aktararak, kavga etmek değil, yol-yöntem göstermeye çalıştıklarını farketmeye çalışın, dile getirdikleri olasılıkları ciddiye alın, seçenekleri beğenmeseniz bile defterinize yazın. Bir pazar sabahı uyandığınızda farklı düşünebilirsiniz.
Bunları yaparsak belki bir kaç yıl sonra, umarız eskisinden biraz daha yüksek düzeyde, bir "normal"e dönebiliriz. Tabii şimdiye kadar mahvettiğimiz doğa, bizden "tarihsel hakkı" olan intikamını almaya kalkmaz ve hortum-kasırga-zelzele-patlama-putlama-çatlama-yangın-sel-yanardağ lavları-bomba-meteor çarpması derken dünyayı tümden yok etmez ise...
Ne ABD Başkanı'nın, ne de Elon Musk, Jeff Bezos ya da Mark Zuckerberg'in Mars için veya uzayda herhangi bir gezegende yaşamak üzere -oralar yaşanabilir olsa bile- T.C. vatandaşlarına davetiye yollayacağına ihtimal vermiyorum.
Elimizdekini, derin bir saygı, sevgi ve ihtimamla, doğaya ve doğasına uygun bir şekilde yaşatmaya çalışalım. Belki, ama sadece belki, iklim felaketinin en kötü "yaptırımlarını" üstümüze sürmesine bir süre daha engel olabiliriz. Çocuklarımız, torunlarımız için...