Beyaz Yalan adıyla başlayan dizinin masumane yalanlarla dolu, romantik ve hayatı daha pembe kılmak adına saklanan doğrular üzerine kurulu bir öykü olduğunu sanırsanız hayal kırıklığınız büyük olur. Çünkü yalanlar simsiyah! Ya da gerçeklik algımız bozuldu da haberimiz yok, belki de daha fenası işimize geliyor böylesi. Bozuk mercekli sisteme algılarımızı süratle uyumladık ve çarpıklıklar normalleşti işimize gelen her şeye ikna olmak için can atıyoruz. Deforme olmuş ruhların bozulmuş bilgileriyle insafsızlığa hazırız ve bunları aklamayı ve hoş görmeyi de evvel Allah ezberden biliyoruz. Beyaz Yalan adlı dizide değerler konusundaki tutarsızlığımızı hem resmediyor hem de bir kez daha aklıyor. Dizi, biri diğerinin zıttı ancak fiziksel olarak tıpatıp aynısı iki kişinin birbirinin kaderini yaşaması ve üstelik bunu para karşılığı yapmasını anlatılıyor. Dilara çok zengin, kötü kalpli, başarısız ve özgürdür. Melek ise çok fakir, iyi kalpli, başarılı ve ailesine tutsaktır. Ancak biri diğerinin hık demiş burnundan düşmüş tıpkısının aynısıdır. Gel gör ki yüzleri birbirinin aynı olan güzellerin huyları birbirine hiç benzemez. Karşıtlıklar arasında ara tonlara, ikilemlere veya sorgulamaya yol açacak herhangi bir derinliğe sebebiyet verecek alan söz konusu bile olamaz yani. Her şey çok nettir. Cam gibi yani! Dolayısıyla dünyalar kötüsü Dilara hayatının yaşamak istemediği sıkıntılı kısımlarını dünyalar iyisi Melek’e yükler. Okul, ders, aile ilişkileri gibi hiç sevmediği alanlardan kiralık Melek sorumludur artık. Melek mecburen kabul eder bu pek de beyaz görünmeyen balçık yalanı çünkü bir an önce annesiyle beraber başlarını sokacak bir ev alması gerekmektedir. Pekiyi böylesi riskli, karanlık ve kirli bir yalana beyaz yalan denilebilir mi? İhtiyaç nedeniyle kılıktan kılığa girmeye, hiç durmadan yalan söylemeye, başkası gibi davranmaya ve bu nedenle avuç dolusu parayı alıp hak etmiş gibi gezmeye ne zamandan beridir beyaz yalan deniliyor acaba? Dizideki beyazlık kimseye zararı dokunmadığını işaret etmek için kullanılan bir benzetme aslında. Bunun bir de pembesi vardır. Düzen bozulmasın, kimsenin canı sıkılmasın diye bolca söylenir ve yerli yersiz yüzleşmek yerine çoğu kere ak yalanlar sıkmakta sakınca görülmez. Ne de olsa doğruları da duymak hiç kolay değildir ve bu yüzden doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Dilara ve Melek örneğindeki sahtekarlığa beyaz yalan denildiğine göre sadece ak yalanlar söylemek dizide de görüldüğü üzere faydalıdır. Hatta şartlar gereği zaruridir. Bilerek ve isteyerek kişisel getirisi olan, zenginliğe götüren yani olumlu sonuçlar doğuran yalanlar aktır, helaldir ve belki de sevaptır. Dizinin iyi kalpli kurbanı Melek beyaz yalan söylüyor diye suçlanamaz çünkü günümüz düzeninde iyi insan olmak için risk almak, bedelini ödemek, doğrularından taviz vermek yani bolca performans göstermek gerekiyor. Dolayısıyla sembolize ettiği kişilik gerçekten karşılığı olan bir yapıyı örneklendiriyor. Annesi ve kendisinin çıkmazını dürüst ve yalansız bir anlayışla kiralık ev aramak yerine direkt bir ev almakta araması gayet tanıdık bir güç gösterisinin ve var oluşun temsili ne yazık ki. Çünkü ahlakla, tevazuuyla, hakla, bilgiyle veya çalışkanlıkla hiçbir yere varılmadığını Melek’te seyirci de biliyor. Üstelik aynen yeni düzen de olduğu gibi dizide Melek’in tüm bunları mecburen (ev almak istiyor) yapması karakteri mağdur kılıyor. Biliyorsunuz ak yalanlar söyleyen mağdurlar mecburen parselliyorlar. Dolayısıyla BeyazYalan’cı Melek’in ev kiralamayı düşünmemesi ve direkt parselleyeceği bir ev araması mağduriyetten sayılıyor.