Yaşadığımız şey aşk olmayabilir ama, mutluyduk belki bugüne kadar. Bu beni tedirgin etmiyor.
Paolo Genovese’nin yazıp yönettiği Perfetti Sconosciuti (Muhteşem Yabancılar) filmi tüm dünyada farklı adaptasyonlarla seyircisini keyifli bir gerilimle gayet ciddi sorgulamalara yöneltti. Türkiye’de ise sinema dışında Mutluyduk Belki Bugüne Kadar ismiyle bir de tiyatro oyunu olarak izleyiciyle buluştu, çok alkışlandı, sezonun çiçek gibi açan enteresan işlerinden biri olarak çok konuşuldu. Oyun orijinal metinde olduğu gibi bir apartman dairesinde geçiyor. Oyuncuların misafirliğe geldiği bu evde seyirci, ‘seyirci’ kimliğinin dışına çıkıp kendini çoğu zaman o salondaki misafirlerden biri gibi hissediyor/hissettiriliyor. Başarılı yazar ve yönetmen Ahmet Sami Özbudak’ın bilinçli tercihi aslında sanatçının pek çok işinde ‘seyir’ aksiyonunu derinleştirmek ve boyut kazandırmak olduğundan tedirgin edici ‘röntgencilik’ duygusundan müthiş bir katharsis doğmasına koşulları hazırlıyor. Yani görülmemesi ve duyulmaması gerekenleri onların salonunda olduğunuz için duyuyor ve görüyorsunuz düşüncesinin suçluluk dolu şahane hazzından daha eğlenceli ne olabilir? Zira Özbudak’ın atmosfer yaratmadaki ustalığı oyuncuların yüksek enerjisiyle heyecanla bir ev partisinin görünmez konuğu gibi hissettirerek güçlü bir enerjiye dönüşüyor.
Yedi arkadaş ay tutulmasını izlemek üzere bir evde toplanırlar ve birinin teklifiyle telefonlarını ortaya koyarak tüm bildirilerin sesli olarak okunmasına karar verirler. Bu meydan okuma yakın arkadaşların ya da evli çiftlerin dahi yanındayken yanında ol/a/madığını neredeyse acı acı gösteriyor. Tüm zorluk ve güzellikleri paylaştığını sandığınız yakınlarınız yanınızdayken sizin bilmediğiniz sırlarla dolu bir dünyaları olabilir. Hatta bazı duygu ve düşünceler özellikle en yakınınızdakinden mi saklanır acaba? Asıl sırrınızı en sevdiklerinizle değil de başkalarıyla paylaşmak daha mı kolay ve emniyetlidir? Kısacası en yakınlarımız en yabancımız mıdır yoksa? Kişi bunu kendi yaparsa olağan ancak kendisi de aynı derecede ‘yabancı’ kaldığını keşfederse ne yapar? Buna nasıl tahammül edebilir?
Cep telefonlarının ‘anı defteri’, ‘günlük’, ‘albüm’, ‘tutanak’ olması bir yana gizli arayışların, bastırılmış arzuların ve başka dünyalara ulaşmanın aracı olması ise oyunun diğer ana meselelerinden biri. Artık telefonsuz soluk alınamayan belki de tüm kaçışlara izin verdiği için aslen telefon sayesinde biraz soluklanılan bu çağın tasvirini yedi karakter üzerinden çeşitlendirmesi de zengin bir yelpaze oluşturuyor. Oyuncular Canan Atalay, Başak Kıvılcım Ertanoğlu, Gökçe Eyüboğlu, Giray Altınok, Faruk Barman, Fehmi Karaarslan ve Deniz Karaoğlu seyrine doyum olmaz bir estetikte dinamik bir oyunculuk sunuyorlar. Mutluyduk Belki Bugüne Kadar izleyicisini sonuna kadar mutlu ediyor.