Şu ünlü "hepimiz aynı gemideyiz" metaforu ne zaman AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve iktidar üyeleri tarafından kullanılsa ortalık birbirine giriyor. Asıl şaşırtıcı olan her seferinde, herkesin "gemi" ilk kez gündeme gelmiş gibi davranması. Hafta başında Erdoğan, kabine toplantısı çıkışında, "Unutmayınız, hepimiz aynı Türkiye gemisinin içerisindeyiz, bu gemi hızla yol alırsa kazanan hepimiz olacağız. Bu gemi güvenlik gibi, ekonomi üzerinden açılan deliklerinden de su alarak batarsa hepimiz boğulacağız," deyince yine ortalık karıştı. Ne batıyor muyuz, ne zaman oldu bu?
Twitter ahalisi ardı ardına Leonard Cohen'in ünlü Everybody Knows şarkısını yayınlamaya başladı. Malum, sözler tam da bugün için yazılmış gibi: "… herkes biliyor, geminin su aldığını/herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini…" Bana kalırsa AK Parti ve Erdoğan düşünüldüğünde sadece Everybody Knows'u hatırlamak ciddi bir eksiklik. AK Parti ve Erdoğan'ın dünü ve bugünü düşünüldüğünde içinde gemi olan bir başka şarkı var ve dün için çok daha uygun ve hatırlanmayı çok hak ediyor. Kalipso Kralı Metin Ersoy'un 1978'de çıkardığı Vakit Yok Gemi Kalkıyor şarkısı. Şarkının girişi tam da herkesin bir şekilde yanında olmaya çalıştığı dünün AK Partisi için yazılmış gibi:
Geç kalacaksın hiç yok zamanDüşünme sakın olma pişmanYalnız kalamaz hiçbir yaratıkVakit yok gemi kalkıyor artık
Ak Parti cenahındaki ilk "hepimiz aynı gemideyiz" uyarısı, 31 Aralık 2013'te, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den parti içindeki Bülent Arınç'ın başını çektiği tartışmalar nedeniyle geldi. Gül, yılbaşı mesajında, "Unutmayalım ki bu güçlü devletin eşit ve hür vatandaşları olarak hepimiz aynı geminin içindeyiz. Bu geminin her bakımdan daha güzel ve aydınlık bir geleceğe doğru yoluna devam etmesi ortak sorumluluğumuzdur. Toplumumuzun dinamik yapısı dikkate alındığında zaman zaman sorunların ve bunlara yönelik görüş ayrılıklarının yaşanması doğaldır. Tabiatıyla belirli konularda kamuoyu vicdanında oluşan soru işaretlerinin tamamen giderilmesi önem taşımaktadır," diyordu.
Parti içindeki tatsızlık uzun yıllar devam etmiş, Gül, 10 Şubat 2016'da kendisinden sonra Cumhurbaşkanı olan Erdoğan ve muhalifler arasında arabuluculuk yaparken de yine gemi metaforuna sığınmıştı. Tabii bu arada, burada bahsedilen geminin sadece AK Parti'nin kendi özel gemisi olduğunu belirtmeye gerek yok. Gül'ün, önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından da Arınç'ın evinde Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin ve Nihat Ergün ile bir araya geldiği, "Hepimiz aynı gemideyiz. Bu gemi su alırsa hepimiz zarar görürüz," dediği iddia edilmişti.
AK Parti'nin özel gemisindeki "aynı gemideyiz" metaforunu kamusal alanda ilk kullanan Gül olsa da tabii ki iş dünyasının gemi ile ilişkileri daha öncelere dayanıyor. Dünya Kadınlar Günü nedeniyle 6 Mart 2005'te Beyazıt'ta eylem yapmak isteyen gruba polis müdahale etmiş ve çok sayıda kadın yaralanmıştı. Şiddet öylesine orantısızdı ki sonrasında olayla ilgili 54 polis yargılanmıştı. İşte bu olayın ardından Türk Sanayicileri ve İş adamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu, polis şiddetine karşı bir bildiri yayınlama kararı alır. 11 Mart 2005'te TÜSİAD, "Kadınlara karşı aşırı güç kullanan polislerin cezalandırılması gerekirken, onlara sahip çıkılmıştır. Hükümet göstericileri ve medyayı suçlamak yerine, olayın siyasi sorumluluğunu üstlenmeli..." şeklinde bir açıklama yapar. Aynı gün akşam Madrid'de katıldığı bir toplantıdan dönen Başbakan Erdoğan'ın bu açıklamaya verdiği cevap gayet nettir: "TÜSİAD kendi sorumluluk alanı içerisinde kalırsa iyi olur..." Erdoğan'ın oklarını o sırada TÜSİAD Başkanı olan Ömer Sabancı göğüslemek zorunda kalsa da, eski başkanlardan birinin açıklaması yine "aynı gemi" üzerinden olur: "Hepimiz aynı gemideyiz. Hiçbirimiz Türkiye'nin kötülüğünü istemeyiz. TÜSİAD, temsil ettiği kitlede oluşan ortak kanaati dile getirmiştir." İş dünyası bu mesajı tüm netliğiyle almış olmalı ki, sonrasında yaşanan hiçbir toplumsal olayda bir tavır koymayı denemedi bile. Aynı gemiye bineceksen, şartları da kabul etmen gerekir doğal olarak.
Ekonomi görece iyi giderken arada sırada kullanılan "aynı gemideyiz" metaforunun frekansı, çürükler ve sürtükler gemiden atıldıktan sonra giderek arttı (Hawaii adasındaki Kauai kuşunun soyu kırk yıl önce tükendiği için o, zaten çoktan inmişti). İnenlerin yerine "aynı gemiye" binmek üzere yabancılar da davet edildi. Pandeminin başlangıcında Erdoğan, Avrupa Günü dolayısıyla bir mesaj yayımlamış, "Şimdiye kadar ülkemize ayrımcı ve dışlayıcı tutum takınan AB'nin, artık hepimizin aynı gemide olduğunu anladığını umuyorum. Türkiye'nin, Birliğin salgın süreci ve sonrası dönemde alacağı tüm çalışmalara katılması AB'yi daha güçlü kılacaktır," demişti ama nedense bu davete katılan pek olmadı.
2022 yılının ilk aylarında gıda fiyatlarındaki aşırı artışa el atan Erdoğan 17 Şubat'taki kabine toplantısından sonra alınan önlemlerini yine gemi üzerinden anlatıyordu: "İş dünyamızdan, gıda başta olmak üzere tüm ürünlerde, yüzde 7 KDV ve yüzde 7 kendi fedakârlıkları şeklinde en az yüzde 14'lük bir indirim beklediğimizi söyledik. Bakanlıklarımız, KDV indiriminin fiyatlara yansıtılıp yansıtılmadığını yakından takip edecek. Hepimiz aynı gemide olduğumuza, ülkenin kazancından hep birlikte istifade ettiğimize göre, külfetine de beraberce katlanacak, yükü beraberce omuzlayacağız."
"Aynı gemideyiz" ve batma koşullarının açıklanma sıklığı artık haftalığa düşmüş durumda. O halde batacaksak müzik eşliğinde batalım. Bu haftaki şarkımız, Leonard Cohen'den, Everybody Knows.
Şengün Kılıç kimdir? Şengün Kılıç, Gazi Üniversitesi, Maliye Fakültesi’nden mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera Anasanat Dalı’na devam etti. 1986 yılında gazeteciliğe başladı. Çeşitli gazete, dergi, radyo ve televizyonlarda muhabirlik, editörlük ve haber müdürlüğü yaptı. Biz ve Onlar/Türkiye’de Etnik Ayrımcılık (1992, Metis Yayınları), Beyaz Bir Düş (2004, Epsilon Yayınları), Sinemada Ulusal Tavır/Halit Refiğ Kitabı (2006, İş Kültür Yayınları), Erozyon Dede, Hayrettin Karaca Kitabı (2008, İş Kültür Yayınları), CHP’li Yıllar 1946-1992 (2010, İş Kültür Yayınları), Hayatım Mücadeleyle Geçti/Kemal Kurdaş Kitabı (2010, İş Kültür Yayınları), Çayın 90 Yılı (2014, Kesişim Yayınları), Haberde Yargı/Yargı Haberciliği Elkitabı (2019, bianet), Kadehlerdeki Dudak İzleri (2002, Overteam,) adlı kitapları yayımlandı. |