Yazmayı bir düş gibi görüyorum.
Okuyacak olanı çok önemsiyorum, bunu şimdi çok daha iyi anladım.
Düşümü, en iyi şekilde anlatabilmek için defalarca kafamda yazımı evirip çeviriyorum. Bunun nedeni; yazarken kendimi, bir yazarın yerine değil de okuyanın yerine daha çok koymamdan kaynaklanıyor sanki.
Tehlikeli bir iş yazmak, reddedilme riskim varmış gibi geliyor bana.
Okuyucuma her yazım, bir teklif gibi benim için. Hatta bir davet... Hayal dünyamda birlikte olma daveti!
İşin fenası, bu yazım tam da öyle bir yazı...
Bir önceki yazımda "Halikarnas'ın gururu tehdit altında" diye bir cümle kalemimden dökülünce, konuya biraz daha açıklık getirmeye çalışmam gerekeceğini biliyordum.
Bir de şunu fark ettim; yazarken konuşuyordum kendimle ve bir yazıyı yazarken gelecek yazımın ipuçlarını vermeyi kendimle oynadığım küçük bir oyun haline getirmiştim!
Bu yazı, doğum günüm olan 2 Eylül'de kaleme alındı.
İçimde yaşadığım devinimi; yaşın kemale ermeye başlamasıyla kişinin kendini, kendine tartışmaya açmasının aynı güne denk gelmiş olabileceği şeklinde açıklayabilirim...
"Söyle bana Afrodit, söyle! Sen kutsal melisa kokulu, mür nefesli Afrodit Nedir Halikarnas'ı bu kadar gururlu yapan?"
Yıllar önce Salmakis kıyısında bir yazıt bulunur.
Bu yazıt, MÖ 1 ya da 2. yüzyıla tarihlenir.
"Ve Halikarnas'ı, Salmakis çeşmesinin yanındaki tepede yarattılar Ölümsüz sevgili bir şarkı gibi..."
İlk okuduğum zaman da çok etkilenmiştim. Şimdi de aynı heyecan ile paylaşıyorum bu yazıtı sizlerle.
"Halikarnas, ulu Zeus'un yardımıyla topraklarının üstünde, büyük insanlar yarattı. Kimdi ilk doğan orada? Zeus...
Baba Zeus, gizli mabedini koruyan dünyaca ünlü duacıoğullar yarattı, Halikarnas'ta.Görmedi nankörlük Zeus'un oğulları Ödül oldu zahmetlerinin karşılığı Güzel işler için, güzellikler buldular.
Ve Halikarnas, Salmakis'in su perisine ev sahipliği yaptı..."
Danimarkalı arkeologlar epey meraklılar, atalarının maceraperest ruhlarının peşinde, belki de aynı maceracı ruhla dünyayı karış karış tarıyorlar, onlardan izler bulabilmek için.
Bir yerde okumuştum ama sonra hatırlayamadım. Danimarkalıların atalarının tarihsel rotalarında sürdükleri izin kendilerince çok önemsedikleri ve şaşırtıcı başka nedenleri var.
'Salmakis Yazıtı'nı bulan arkeologlar da Danimarkalı.
Bu yazıtı çözümleyip yayımlayan ise o ekibin bir üyesi olan Sıgne Isager.
Bazen ilerlemek için geriye gitmek lazım.*
Belki de geçmişin peşinde, geleceğe bir yolculuk yapıyor Danimarkalılar, kim bilir?
Zeki Müren'in denize girmeyi pek sevdiği kıyı olan Bardakçı, Salmakis çeşmesinin de bulunduğu koy.
Burada bulunan yazıtı Türkçeleştirip, yorumlayan ise özellikle Anadolu'nun antik kentleriyle ilgili tarih konferansları ile takdir ettiğim Academia Vakfı'nın Başkanı Özay Kartal.
Çeviri yanında yorumlamayı özellikle kullanıyorum, her kelimenin her dilde tam bir karşılığı olmadığı için çeviri, kanımca biraz da yorum işidir.
"Sonra Pallas, gökyüzünden Pegasus'u getirdi, Halikarnas'a...
Kanatları arasından süzülüp ayak bastı, Bellerophontes Pedasa topraklarına.
Kudretli Kronos'un şefaatiyle yerleşti, Kekrops'un oğulları Salmakis'e.
Ve muhteşem mızraklı, kahraman Endymion..."
Yazıt, 1995'te bulunuyor. Önce Danca ve sonra İngilizce çevirisi 1998 yılında. Özay Kartal'ın Türkçe'ye çevirisi ise 2011 yılını buluyor.
Bu yazıttaki şiirin Bodrum'la buluşması, yaklaşık iki bin yıl sürse de bu şiiri bilip, gören-duyan kişi sayısı maalesef bir elin parmakları kadar var yok.
Bu yazım, 'Salmakis Yazıtı'nın biraz daha bilinmesini sağlarsa çok mutlu olacağım.
"Halikarnas, erişilmesi en zor kişiyi, Herodot'u yarattı. Yazının ustası Homer'i de, ünlüler yetiştiren Andron'larında, O, dizelerin şanlı efendisi Panyasis'e analık yaptı.
Halikarnas'ın görkemini sürdürecek, soylu babaların, soylu oğulları da vardı;
Yalnız karada görkemli işler yapmadı Halikarnas'lılar Ün saldılar denizlere de Amiralleri muzafferdi tüm denizlerde..."
Yazıttaki şiirin adı; Halikarnas'ın Gururu!
Şiir şöyle bitiyor:
"Halikarnas, yarattıklarıyla onurlu ödüllerin en büyüğünü aldı Yaratılmış, güzel işlerin tacını sonsuzluğa taşıdı..."
Çevirmenin, kısmen bu sütunlara taşıdığım yazıt- şiirle ilgili bir notu var:
"Şiir; Halikarnas'ın yüzyıllardır süren ünü ve gururunun nedenini anlatır.
Ve şiir; Halikarnas halkının erdemleriyle başlayıp, o halkın yarattığı nice tarihçi, yazar, şair ve sanatçılarının kronolojik bir listesini sunar.
Sonunda "İşte Halikarnas bu yüzden gururlu" der..."
Siz ne dersiniz? Şehrin anahtarı biraz pahalı olabilir ama bu gururu yaşamak, eğer erdem sahibi biriyseniz gayet makul değil mi?
Bana öyle geliyor ki; palavraları bırakıp daha derinine inmek lazım bu gururlu Halikarnas'ın...
Eyvallah.
* Balıkçı Başkan filmini izlemediyseniz, mutlaka izleyin. Gerçek bir hikâyeden yola çıkarak yapılmış bu filmde, bir sahil kasabasını girdiği rant ve uyuşturucu çıkmazından kurtarabilmek için belediye başkanlığına aday olan kahramanımızın sözüdür.
Serdar Gündoğ kimdir? Serdar Gündoğ, Pınarbaşı / Kayseri doğumlu. İlk ve Orta Okulu Ankara’da, Liseyi ise Aydın’da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünü İzmir’de bitirdi. Türkiye’nin ilk haber portallarından Bodrumhaber.com ve aynı adla yayımlanan günlük gazetenin genel yayın yönetmenliğinin ardından çeşitli yerel haber portallarında ve Posta ve Milliyet gazetelerinin eklerinde haftalık yazılar yazdı. 2009 yılından itibaren yerel ve genel seçimlerde kampanya yöneticiliği ve danışmanlıklar yaptı. Çevre ve insan temalı farkındalık projeleri için fikir ve senaryolarına da katkı sağladığı kısa filmler ve belgesellerin yapımcılığına devam ediyor. Marka ve siyasi danışmanlıkları bulunan Serdar Gündoğ, Frame Bodrum Kültür ve Sanat Merkezi yöneticiliği yapmaktadır. |