Barışa giden bir ütopya...
Düşünün ki bu söz bir belediyenin armasında yazılı olsun.
Bu hafta başka bir yazı kaleme alıyordum ki milletin anasını pek sevdiğini söyleyen Mehmet Cengiz'in sahibi olduğu Cengiz İnşaatın, hazineden alıp almadığı tartışmaları devam eden Cennet Bodrum'un Cennet Koyu'ndaki arazi için Bodrum Belediyesince düzenlenen ve tepki yaratan yapı ruhsatı haberi geldi.
Verilen ruhsattaki imzaların daha mürekkebi kurumadan birinci derece arkeolojik sit alanının tam kalbinde ve tartışmalı ruhsatı içeren parsellerle alakası olmayan araziye de pervasızca girişilmesine ait görüntüler MUÇEP (Muğla Çevre Platformu) tarafından yayımlanınca yazım da epeyce değişti.
Aslında iyi de oldu.
Geçen hafta yazımda değinmiştim, Sol Parti, tarihi olarak adlandırılan cumhuriyetin yüzüncü yılına denk gelen seçimlerin arifesinde en anlamlı soruyla bizi baş başa bıraktı:
Nasıl bir yerel yönetim istiyoruz?
Bu soruya muhatap olan Tunceli ve Fındıklı Belediye Başkanları egemen siyasetin dayattığı klasik modellerin ve uygulamaların dışına çıkarak; pekala başka bir belediyeciliğin mümkün olabileceğini anlattılar geçen hafta.
Böylece burjuva siyasetinin girdabında debelenen yerel yöneticilere bir perspektif sunmuş olduklarını düşünüyorum.
Bu sunuşu da belediye başkanlıklarını yürüttükleri ilçe ve ilin pratiklerinden bol bol söz ederek yaptılar.
Ben de işin aslına bakarsanız, yaşadığım kentin kendi pratiklerinden yola çıkarak 'nasıl bir yerel yönetim' sorusunu, konuşulduğundan daha fazla tartışmaya açmak istiyordum.
Çünkü bildiklerimizin aksine ülkemizde ve dünyada örnekleri gitgide artan, gerçek anlamda başka bir toplumcu ve demokratik belediyecilik mümkün...
Ovacık Belediye Başkanlığı sırasında sağcı solcu demeden yurdum insanının kalbini kazanan Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu'nun Fatsa'nın efsane Belediye Başkanı Fikri Sönmez (Terzi Fikri) ve Dikili eski Belediye Başkanlarından Osman Özgüven'i esas alan toplumcu belediyecilik üzerine verdiği örneklerin, yazımın başlığı ile derin bir ilişkisi var.
Osman Özgüven'i bir anda hedefe koyan 'suyun satılamayacağı, bunun bir ihtiyaç olduğunu söylemek ve bunun da bedelini ödemek meselesi' bu ülkede mevcut yetkiler ve yerel yönetim görevleri dışındaki işleri baskıya rağmen yerine getirebilmek halkçı yerel yönetim anlayışının en güzel örnekleriydi Maçoğlu için.
Sistemi eleştirdiği başka bir söylemde acı bir tebessümle bizi güldürdü başkan: "Halkın seçtiği belediye başkanını militarist bir İçişleri Bakanına bağlıyorsunuz."
Ercüment Şahin Çervatoğlu ve Fatih Mehmet Maçoğlu'nu dinlerken kenti ilgilendiren her kararı halkla birlikte almaları ve kendi söz haklarının en az ve en fazla kentin paydaşları kadar olduğuna ilişkin verdikleri örnekler karşısında; ülkeye gerçek anlamda bir demokrasi gelecekse bu öncelikle yerelde hayat bulabilir, yerelde bu pratik kazanılabilir düşüncesini kendi içimde hâlâ tartışıyorum.
İnandığım bir şey daha var ki ülke genelinde ne arzu ediyorsanız; adalet, demokrasi, insan hakları, eşitlik vs. bu ancak yerelden başlar ve yukarıya doğru çıkar.
"Halkın kent kararlarına katılımının örnekleri arttıkça kimse bulunduğu yerde; yerel yönetimlerde ya da belediye başkanlıkları koltuklarında rahat oturamayacaklar artık.
(Halk için söylüyor) Eleştirecekler, öneride bulunacaklar, kentin ve kararların bir parçası olacaklar."
Bu sözler Fatih Mehmet Maçoğlu'na ait...
Güçlendirilmiş parlamenter sistemi demokrasi adına öne çıkarırken önemli başka bir şeyi teğet geçen Altılı Masa'ya, sevgili Çervatoğlu ve Maçoğlu'nun yerel demokrasinin yerleşmesi ve kurumlaşması adına ortaya koydukları önerileri can kulağı ile dinlemelerini tavsiye ediyorum.
Bu ülkede her şey çok güzel olacaksa yerel yönetimlerin demokratikleşmesi adına halkın kararlara katılımını esas alan yasal düzenlemeler için ciddi adımlar atılmalıdır.
Çünkü kentlerin kaderleri tek bir insanın zihin sınırlarına mahkûm edilemez.
'Dünyaya Kafa Tutan Kasaba'*, İspanya'nın Endülüs bölgesinde Sevilla kentine bağlı bir kasabanın hikâyesinin anlatıldığı kitabın adı.
Kitabın yazarı Dan Hancox. Bu kasabada geçirdiği ayların sonunda diyor ki: "Özgürlük ve Demokrasiye inanıyorsanız, hiç pes etmemelisiniz."
Marinaleda** kasabasının halkı, toprakların ve üretim araçlarının sahibi.
Onlar için; tarlalarda kim çalışıyorsa tarlalar onundur.
Ve önceden Madrit'te yaşayan bir aristokrata ait toprakları için mücadele böyle başlıyor. Yıllar süren zorlu mücadelenin sonunda topraklar kamulaşıyor ve kendi kurdukları kooperatife devrediliyor.
Kasabanın yönetim kararları, herkesin katıldığı açık toplantılarda alınıyor. Herkes kooperatifin çiftliğinde günde 6 saat çalışma karşılığı eşit ücret alıyor. Ev yapmak isteyenlere inşaatında kendilerinin de çalışması şartıyla tüm malzemeler kooperatif tarafından sağlanıyor.
Kasabada polis gücü yok, suç yok, işsizlik yok.
Evlerin duvarlarında 'Ütopyaya Yolculuk' yazıyor.
Bu ütopyayı yaratan efsane devrimci belediye başkanı ise Juan Manuel Sanchez Gordillo...
Bodrumda büyük ölçekli planlarda, doğal ve arkeolojik sit, doğal karakteri korunacak alan gibi tanımlarla yapılaşmaya açık olmayan hazine arazilerinin iktidar eliyle yapılaşmanın önü açılarak satılması konusuna dikkat çekmeye çalıştığım yazılar yazdım.
Önüne geçilebilmesinin hiç kolay olmadığı bu yobazlık karşısında durabilecek en büyük güç; yerel yönetim ve halkın birlikte karar almasıdır.
Şimdi, Cengiz inşaata Bodrum Belediyesince verilen inşaat ruhsatı, Bodrum'da TMMOB İlçe Koordinasyon Kurulu'nca geçtiğimiz perşembe günü bir basın açıklaması ile protesto edildi. MUÇEP de oradaydı.
Ulusal basında geniş yer bulan ve tepkilere yol açan bu sürece ilişkin Bodrum Belediyesi art arda açıklamalar yaptı.
Ancak benim aklım da kalbim de Marinaleda'da kaldı.
Bu kasabanın belediye armasında, 'Una Utopia Hacia La Paz' yazıyor.
Anlamı, Barışa giden bir ütopya...
İşte ben de kendime kaç gündür sormadan edemiyorum:
"Peki ama Bodrum nereye gidiyor?"
Eyvallah.
* https://medyascope.tv/2016/11/15/enduluste-dunyaya-kafa-tutan-bir-koy-marinaleda/
** https://www.birgun.net/haber/marinaleda-251053
Serdar Gündoğ kimdir? Serdar Gündoğ, Pınarbaşı / Kayseri doğumlu. İlk ve Orta Okulu Ankara'da, Liseyi ise Aydın'da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünü İzmir'de bitirdi. Türkiye'nin ilk haber portallarından Bodrumhaber.com ve aynı adla yayımlanan günlük gazetenin genel yayın yönetmenliğinin ardından çeşitli yerel haber portallarında ve Posta ve Milliyet gazetelerinin eklerinde haftalık yazılar yazdı. 2009 yılından itibaren yerel ve genel seçimlerde kampanya yöneticiliği ve danışmanlıklar yaptı. Çevre ve insan temalı farkındalık projeleri için fikir ve senaryolarına da katkı sağladığı kısa filmler ve belgesellerin yapımcılığına devam ediyor. Marka ve siyasi danışmanlıkları bulunan Serdar Gündoğ, Frame Bodrum Kültür ve Sanat Merkezi yöneticiliği yapmaktadır. |