Dünkü yazımda işsizlikte bölgeler arasında büyük uçurumların varlığına dikkat çekmiştim. Eğitim düzeyleri ve meslekler bakımından da durum farklı değil. TÜİK’in yıllık işgücü piyasası istatistikleri bir yandan bize işgücünün hâlâ ne kadar eğitimsiz ve vasıfsız olduğunu hatırlatırken diğer yandan işsizliğin farklı meslekleri farklı düzeylerde sarstığını gösteriyor.
Yıllık işgücü istatistiklerinin “En son mezun olunan okul ve mezun olunan alana göre işgücü durumu” adlı tablosu işgücünün bileşimi ve işsizliğin dağlımı konusunda oldukça ayrıntılı bir fotoğraf sunuyor. TÜİK ilk aşamada eğitim düzeylerini ayrıştırıyor, ikinci aşamada da “yüksekokul veya fakülte” düzeyinde 22 farklı alanda işgücü ve işsizlik rakamlarını veriyor. Önce eğitim düzeyleri itibariyle duruma bir göz atalım.
TÜİK “Okuma yazma bilmeyen”, “okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyen” ve “ilkokul” katmanlarını ayrı ayrı gösteriyor. Yazıyı gereksiz yere uzatmamak ve rakamlar kalabalığından olabildiğince kaçınmak için bu son derece düşük eğitimli topluluğu birleştirdim. 2018 yılında bu topluluk 32 milyon 274 bin olarak tahmin edilen işgücünün yüzde 35’ini oluşturuyor. 2017’de bu oran yüzde 37 imiş. Yavaştan azalıyor ama hala çok yüksek.
Bu vasıfsız işgücünde işsizlik oranı 2017’de yüzde 8,2 iken 2018’de yüzde 8,6’ya yükselmiş. Ülke oranı olan yüzde 11’in altında. Bu noktada TÜİK’in tarım dışı işsizlik oranlarını ayrıca vermediğini, konumuz açısından da gerekli olmadığını belirteyim. Bu çok düşük eğitimli işgücünün önemli bir bölümünün tarımda çalıştığını, işsizlik oranındaki göreli düşüklüğün de büyük ölçüde bu durumdan kaynaklandığını not etmek yeterli olacaktır. Aynı zamanda tarım istihdamının çok büyük ölçüde bu guruba mensup çalışanlardan oluştuğunu ekleyebilir ve Türkiye tarımını kısır bir döngüye hapseden düşük verimliliğin önemli bir nedeni hakkında da fikir edinmiş oluruz.
Biraz eğitimli olarak kabul edebileceğimiz “İlköğretim, ortaokul ve orta dengi meslek” düzeyindeki çalışanlar ve iş arayanlar toplam işgücünün yaklaşık yüzde 20’sini oluşturuyor. Görülüyor ki 21. yüzyılın ilk çeyreği tamamlanmak üzereyken işgücümüzün yüzde 55’i ya çok düşük eğitimli ya da biraz eğitimli. Bu biraz eğitimli kesimde işsizlik oranı yüzde 12,3; ülke ortalamasının bir miktar üzerinde. Önceki yıla kıyasla pek değişmemiş: 0,1 yüzde puan artmış o kadar.
“Genel lise” mezunlarına gelince durum değişiyor. Yaklaşık yüzde 10’luk paya sahip bu gurupta işsizlik oranı yüzde 13,1. Ortalamanın bir hayli üzerinde ama 0,2 yüzde puanlık bir azalma da söz konusu. İşgücünde payları yaklaşık yüzde 11 olan Meslek liselilerde durum daha ümit verici. İşsizlik oranı 2017’den 2018’e yüzde 11,9’dan 11,4’e gerilemiş.
1960’lı yıllarda Türkiye’den daha düşük kişi başı ortalama gelire sahip Güney Kore gibi Uzakdoğu ülkelerinin bizi sollayıp fark atmalarının nedenlerini merak ediyorsanız, bilin ki önemli nedenlerden biri bu tabloda gizli. Biz ortalama eğitim yılını ancak 8 yıla çıkarabildik onlar 12 yıla ulaştılar. Eğitimde kalite farkı da cabası.
Yüksekokul veya fakülte kesimine gelince: İyi haber, payları yavaş da olsa artışta: Bir yıl içinde yüzde 23’den 24’e yükselmiş. Ama işsizlik oranları beklenenin aksine yüksek: Yüzde 12,4. Ama bir iyi haber daha var: 2017’de yüzde 12,7 imiş. Bu noktada izninizle bir parantez açmak istiyorum. Kısa süre önce yayınlanan Betam araştırma notunda (Türkiye işgücü piyasasında çarpıcı bulgular: Genç kadınların işsizlikle imtihanı) yükseköğrenimli gençlerde 2005-2017 döneminde, özellikle genç kadınların işsizlik oranında yüksek bir artış yaşandığı ve genç erkeklere kıyasla işsizlik farkının giderek açılmakta olduğu gösterilmişti. 2018’de bu vahim gelişmenin devam edip etmediğini görmek için mikro verileri beklemek gerekiyor.
Kamerayı meslekler düzeyine kaydırdığımızda görüntü netleşiyor ve de bir hayli farklılaşıyor. En yüksek işsizlik oranı yüzde 24,3 ile “sosyal hizmetlerde”. İkinci en yüksek oran ise “Gazetecilik ve Enformasyon” kesiminde: Yüzde 23,8. Ama işin vahameti, işsizlik oranının bir yıl içinde yüzde 19,1’den bu düzeye sıçramış olması. Gazeteci işsizliği 4,7 yüzde puanlık artışla uzak ara artış rekoruna sahip. Sanırım şaşırmadınız.
Tüm yükseköğrenimli mesleklerde (22 adet) işsizliğin durumunu aktarmak için yerimiz yok. Merak eden okurlar ilgili tabloya bakabilirler. 2018 yılında 7 milyon 676 bin mensubu olan bu gurupta en yüksek paylara sahip beş mesleğe değinmekle yetineceğim. Yaklaşık yüzde 30’luk paya sahip “İş ve yönetim” gurubunda işsizlik oranı bir hayli yüksek: Yüzde 13,3 ve 0,1 puan artmış. Yüzde 15’lik paya sahip “Eğitim” (öğretmenler) gurubunda işsizlik oranı nispeten düşük: Yüzde 9,8. Ama bu kesimde de 0,1 puanlık artış var. Üçüncü sırada “Mühendislik ve mühendislik işleri” geliyor. Payı yaklaşık yüzde 11. İşsizlik oranı nispeten düşük, yüzde 10,3 ama artış çok yüksek; bir yılda 1,3 puan artmış. “Sosyal bilimler ve davranış bilimleri” yüzde 7’lik bir paya sahip. Tahmin edebileceğiniz gibi işsizlik çok yüksek: Yüzde 15,3 ve 0,1 puan artmış. Son olarak “Sağlık” (doktorlar, hemşireler vb) gurubuna bakalım. Bu gurubun da payı yaklaşık yüzde 7 ama işsizlik göreli olarak düşük: Yüzde 9,6 ve 2017’ye kıyasla değişmemiş.
Yükseköğrenimli kesiminde en düşük işsizlik oranın hangi gurupta görüldüğünü merak ediyor olabilirsiniz. Yüzde 6,3 ile “güvenlik hizmetlerinde”. Ama kişi sayısı 112 binden (yüzde 1,5) ibaret. Tam olarak neyi kapsadığını da bilmiyorum. Ama sonuç olarak, bölgeler düzeyinde olduğu gibi meslekler düzeyinde de en yüksek işsizlik oranı en düşük işsizlik oranının tam dört katı.
İşsizlik sorunuyla baş etmek için istihdamı artırmanın yeterli olmadığı, tarihsel mirasların ve kötü eğitim planlamasının yarattığı yapısal sorunlara da çözüm bulmak için çaba sarf etmek gerektiği açıkça görülüyor.