Dün (16 Kasım Çarşamba) günü açıklanan üçüncü çeyrek (temmuz-ağustos-eylül) işgücü istatistikleri (mevsim etkisinden arındırılmış) ikinci çeyrekte yüzde 10,7 olan işsizlik oranının yüzde 10'a düştüğünü gösteriyor. İlk bakışta bu sevindirici bir gelişme gibi duruyor. Nitekim işsiz sayısı (iş arayan) 234 bin azalarak 3 milyon 433 bine gerilemiş. Hâlâ yüksek bir rakam ama böyle bir yıl gitse işsizlik sorunu büyük ölçüde hafifler. Ama işsizlik oranında bu çapta azalışın arka planına bakıldığında gidişatın göründüğü gibi parlak olmadığı anlaşılıyor.
İşsizlik oranının üç ay gibi nispeten kısa bir sürede 0,7 yüzde puan azalmasına sevinmek için istihdamda esaslı bir artıştan kaynaklanıyor olması gerekir. Oysa istihdamda üç aylık artış 123 binden, artış oranı da yüzde 0,4'ten ibaret. Bu yılın ilk üç ayından ikinci üç ayına istihdam artış oranı yüzde 2,3'tü. İstihdamın hız keserek duraklama eğilimine girdiği açıkça görülüyor.
Sektörlere bakıldığında istihdamda son derece sınırlı artışın aslında hizmetlerde çalışan sayısındaki 248 binlik artıştan kaynaklandığı ortaya çıkıyor. Sanayide 107 bin kayıp var. İmalat sanayinde çalışan sayısı üç ayda 147 bin azalmış. İnşaata ise artış 9 binden ibaret.
İstihdam artışı 123 binle sınırlı kalırken işsiz yani iş arayan sayısı nasıl oluyor da 234 bin azalıyor diye sorabilirsiniz. Bu olmayacak bir şey değil. Pandemi döneminde muazzam istihdam kayıpları ortaya çıktığında işsiz sayısında neredeyse hiç artış olmadığı görülmüş ve bir hayli tartışılmıştı. Nedeni, işlerini kaybedenlerin iş bulamayacaklarını düşünerek iş aramaktan vazgeçmeleriydi.
Bu durumda tanım icabı istihdamdakiler ile işsizlerin toplamından ibaret olan işgücü azalır, işsizlik oranı da (işsiz/işgücü) düşebilir. Üçüncü çeyrekte de olan budur; işgücü 111 bin azalınca işsizlik oranında azalış da abartılı bir şekilde güçlenmiş durumda.
İstihdamda görülen duraklama eğilimi beklenen bir gelişmeydi ama işgücünde azalma öyle değil. Tahminler yılın ikinci yarısında ekonomik büyümede belirgin bir yavaşlama ön görüyor. TÜİK üçüncü çeyrek büyüme rakamlarını henüz açıklamamış olsa da istihdam gelişmeleri büyümede ciddi bir yavaşlamaya işaret ediyor. İşgücünden çıkışların ise arızi bir olgu olma ihtimali yüksek. Her ne kadar aylık istatistikleri pek güvenilir bulmasam da, salı günü açıklanan eylül verilerinin istihdamda azalış, işsiz sayısında ise artış gösterdiğini dolayısıyla işgücünde artış olduğunu söyleyeyim. İşsizlik oranı da Ağustostan Eylüle yüzde 9,8'den 10,1'e yükselmiş durumda.
Tahmin edildiği ve kimi öncü göstergelerin işaret ettiği gibi ekonomik büyümede ciddi bir yavaşlama yaşanıyorsa istihdamda duraklama muhtemeldir. İşgücünden çıkışlar girişlerin üzerine çıkmadığı diğer ifadeyle işsiz sayısı arttığı takdirde önümüzdeki dönemde işsizliğin artışa geçmesi kaçınılmazdır. Üç ay beklemeden aylık istatistiklerle gidişatı yakın takibe almayı, tabi nispeten güvenilir bulursam, düşünmüyor değilim.
Son yıllarda yüksek eğitimli kadınlarda işsizlik sürekli artarak vahim boyuta ulaştı ve yüksek eğitimli erkek işsizliği ile arasında adeta bir uçurum oluştu. Ne yazık ki bu sorun üzerinde yeterince durulmuyor. İşsizliğin makro düzeydeki gelişmelerine odaklanan bu yazıyı fırsat bilip bu vahamete bir kez daha dikkat çekmek istiyorum.
İkinci çeyrekten üçüncü çeyreğe yüksek eğitimlilerde işsizlik oranının yüzde 10,5'ten 12,1'e yükseldiği görülüyor. TÜİK eğitim düzeylerinde işgücü istatistiklerini mevsim etkilerinden arındırmadığı için işsizliğin yönüne dair kesin bir şey söyleyemeyiz ama erkek ve kadın işsizliğini karşılaştırabiliriz. Yüksek eğitimli erkek işsizlik oranında 0,4 yüzde puanlık (yüzde 7,9'dan 8,3'e) sınırlı bir artış gerçekleşirken yüksek eğitimli kadınlarda artış tam 3,1 yüzde puan (yüzde 14'ten 17,1'e); uçurum maalesef giderek genişliyor.