TÜİK dün Ocak dönemi işgücü piyasası istatistiklerini yayınladı. Ocak dönemi malum Aralık-Ocak-Şubat aylarını kapsıyor. Korona salgınının Türkiye’yi etkisi altına almaya başlamasından önceki piyasa görünümünü yansıtıyorlar. Fazla ilgi çekeceklerini sanmıyorum. Doğal olarak vatandaş salgının ne boyutta bir işsizlik patlamasına yol açacağını merak ediyor. Bu patlamaya dair görüşlerimi ve bazı tahminlerimi büyük belirsizliklere rağmen paylaşacağım. Ama açıklanan Ocak dönemi rakamlarında öylesine çarpıcı gelişmeler var ki fazla uzatmadan işgücü piyasamızın salgın öncesi durumuna kısaca bir göz atmakta yarar var.[1]
Mevsim etkisinden arındırılmış (MEA) rakamlara göre tarım dışı işsizlik oranı Aralık dönemine kıyasla yüzde 15,1’den yüzde 14,6’ya tam 5 yüzde puan düştü. Ağustos ayında bu oran yüzde 16,5 ile zirve yapmış ardından düşüşe geçmişti. Ama hiç bu kadar büyük bir düşüş yaşanmamıştı. Bu gelişmeye bakıp "Harika (!), hiç yoktan iyidir. Demek ki salgının arifesinde işsizlik cephesinde durum nispeten iyiymiş" diyebilirsiniz. Ne yazık ki kazın ayağı öyle değil.
Önce istihdama bakalım: Sanayide çalışan sayısı 50 bin, hizmetlerde 20 bin azalmış bulunuyor. İnşaatta ise sadece 2 binlik artış var. "Öyle ise nasıl oluyor da işsizlik bu kadar azalabiliyor?" diye sorabilirsiniz, haklı olarak. Azalabiliyor çünkü tarım dışı işgücü 241 bin düşmüş. Önceki işsizlik yazılarımda işgücünde ciddi bir yavaşlama olduğuna, zaman zaman dönemsel azalmalar yaşandığına dikkat çekiyordum. Ama bu kadarı hiç olmamıştı. Bir yıl öncesine kıyasla işgücündeki artış 48 binden ibaret; Yüzde 0,2. Çalışabilir yaştaki nüfusun yılda 900 bin civarında arttığı bir ülkede işgücünün yerinde sayması ilk kez görülüyor.
İşsizliğin işgücündeki duraklama sayesinde azalması sevinilecek bir durum değil. Aksine ekonomik kalkınmanın geleceği için endişe duyulması gereken bir olgu. Salgın geçtikten sonra bu sıra dışı gelişmeyi mercek altına almak gerekiyor. Ocak dönemi rakamlarının bir diğer çarpıcı yanı da istihdamın azalması. Bu olgu da umut bağlanan ekonomik toparlanmanın o kadar da güçlü olmadığının bir göstergesi olabilir.
Ocak döneminde MEA rakamlar itibariyle yaklaşık 4 milyon işsizimiz vardı. Korona günlerinde bu rakam kaç milyona çıkabilir? Bu soruyu herkes soruyor, tabi ben de kendime soruyordum ama açıkçası yaşanmakta olan ekonomik şok öylesine güçlü ve öylesine benzersizi ki bir tahminde bulunmaya cesaret edemiyordum.
Derken bu hafta başında bir günlük gazete benimle "uzaktan" bir röportaj yapmak istedi ve sorular yolladı. Tabi esas soru işsizliğin ne kadar artacağına dairdi. Ben de cesaret bulup bir tahmin yaptım. Önce çıkacak sonucun dehşet verici olmaması için "en az kötü" senaryoyu izlemeye karar verdiğimi söyleyeyim. İstihdam rakamlarını önüme koydum. Okuru rakamlara boğmamak için ayrıntıları geçiyorum.
Tarımı kale almadım. Sanayide son durumda yaklaşık 5,5 milyon istihdam vardı. Dayanıksız tüketim malı kesiminde 20 yaş altı ve 60 yaş üstü çalışanlar hariç istihdam kaybı olmayacağını, dayanaksız tüketim ve yatırım malı üreten kesimlerde ciddi, ara mal üreten kesimlerde ise daha ılımlı kayıplar olacağını kestirdim ve sonuçta 1 milyon kadar istihdam kaybı olacağını tahmin etim. Kısa zamanlı çalışma etkisini kestirmek zor. 200 yüz bin olabilir. Bu varsayımla sanayiye 800 bin kayıp yazabiliriz. İnşaatta istihdam 2 küsur milyondan 1,5 milyona düşmüştü. Artık bu kadar (600 bin) kaybetmez umuduyla inşaata 300 bin kayıp yazdım.
Korona salgını en büyük tahribatı hizmetler kesiminde yaratıyor. Ancak tahribatın dozu alt kesimlere göre çok büyük ölçüde değişiyor. Kamu yönetimi ve savunma, eğitim, sağlık ve sosyal hizmet, idari destek hizmetleri, mesleki bilimsel ve teknik faaliyetler, finans, bilgi ve iletişim gibi hizmet faaliyetleri hiç ya da çok az etkilenirken en büyük darbeyi ulaştırma, konaklama ve yiyecek ile kültür sanat ve eğlence faaliyetleri yedi. Toplam 16 milyon hizmet çalışanının 3 milyon 200 bini bu faaliyet kollarında çalışıyordu. Ne kadarı kısa zamanlı çalışma teşvikinden yararlanabilecek ne kadarı işten çıkarılacak ya da çıkarıldı bile, kestirmek kolay değil. İyimser moda girip işini kaybedenlerin 1 milyon olabileceğini düşündüm. Geriye toptan ve perakende ticaret ile diğer hizmetler kalıyor. Birlikte 5,5 milyon çalışanları vardı. Bu kesimde kimi faaliyet kolunda istihdam artarken kiminin faaliyeti büyük ölçüde azaldı ya da tamamen bitti. Yine iyimser olalım ve istihdam kaybının 1 milyonu geçmeyeceğini kabul edelim.
Bu tahmini kayıp rakamlarını topladığımızda 3 milyon 100 bin ediyor. Mevcut 4 milyona işsize eklersek yaklaşık 7 milyonluk devasa bir işsizler ordusu oluşacak, tarım dışı işsizlik oranı yüzde 23’e yükselecek demektir. "Bu hesap fazlasıyla iyimser" diye düşünen okurlar isterlerse yukarıdaki istihdam kayıplarını aşağı doğru revize ederek kendi tahminlerini oluşturabilirler. Şüpheci okurlara yardımcı olmak için tarım dışında, çoğu hizmetlerde olmak üzere, 3 milyon ücretlinin kayıtsız çalıştırıldığını ve her krizde olduğu gibi bu kayıtsızların işten ilk çıkarılanlar olduğunu belirteyim.
Görüldüğü gibi bu tahmin alıştırması yeterince vahim bir tablo ortaya koyuyor. Ama resmi işgücü istatistiklerine aynı ölçüde yansıyacağı çok şüphelidir. Hemen ikaz edeyim rakamların gizlenmesini ya da çarpıtılmasını kast etmiyorum. Öylesine sıra dışı gelişmeler yaşanıyor ki işgücü iktisadının kabul gören tanımları muğlaklaşmakta ve acayip yeni durumlar ortaya çıkmakta; koyu bir sis işgücü istatistiklerinin üzerine yayılmaya başladı bile.[2]
Esas olarak iki büyük belirsizlik gündemde. Birincisi, tahmini istihdam kayıpları özdeştir ilave işsizler varsaydık. Normal zamanlarda hızla artan işgücünün nisandan itibaren tamamen duraklayacağını dolayısıyla işgücüne yeni girenlerin olmayacağını ve ilave işsiz yaratmayacağını zımnen kabul etmiş oluyoruz. Bu olacak iş değil ama oluyor! Dahası, işini kaybedenlerin bir bölümü işsiz olarak kayda geçmeyebilir çünkü iş aramaktan vaz geçebilirler. Yani işgücü sabit kalmak bir yana azalabilir de.
İkinci büyük belirsizlik hazırlanan yeni kanun taslağında gizli. Bu taslağa gör işten çıkarmalar yasaklanacak ama ücretsiz izin serbest olacak. Peki, bu zoraki ücretsiz izne çıkartılanlar hangi tanım altında kayıt edilecekler: İşsiz olamazlar çünkü iş aramıyor olacaklar. Tanım icabı istihdamda görünecekler. En az 3 milyon olarak tahmin ettiğim ilave işsizlerin bir kısmı belli ki bu statü de yer alacak. İyi de bu kişileri hakiki istihdam olarak nasıl kabul edebiliriz? Yoktan zuhur eden bu kategoriyi "istihdamdaki işsizler"(!) olarak adlandırmaya karar verdim. Sayılarını takip edebilecek miyiz? Bu kişiler cüzi tutarda, günde 40 TL, destek alacaklarından umarım İşkur kayıtlarından takip edebiliriz.
Bu yasa taslağı üzerine söylenecek daha çok şey var ama önce nihai şeklini almasını bekleyelim. Son olarak bir belirsizliğe daha dikkat çekmek istiyorum. Salgın devam ettiği sürece Hanehalkı İşgücü Anketleri kapı kapı gezilerek güvenilir bir şekilde yapabilecek mi? Umarım fazla hata olmaz. TÜİK çalışanlarına sabır ve şans diliyorum.
[1] Daha fazla bilgi için "Korona salgını öncesi işgücü piyasası: İşgücü ve istihdamda düşüş, işsizlikte azalma" başlıklı Betam İşgücü Piyasası Görünümü Nisan 2020 Araştırma Notuna başvurulabilir.
[2] Röprtaj ne oldu diye merak edenler varsa belirteyim: Erteledim.