Daha üçüncü gününde İran Devrim Muhafızları Kudüs Tugayları Komutanı Kasım Süleymani’nin Amerikan füzesiyle öldürüldüğü bir yılın pek sıradan olmayacağı belliydi. Nitekim olmadı da. Yıl giderek otoriterleşen devletlerle, varolan düzene giderek daha fazla başkaldıran sıradan vatandaşların mücadelesinin özellikle iklim krizi üzerinden su yüzüne çıktığı ve sertleştiği bir açılış da yaptı. 2019’dan taşınan siyasi direnişlerin hızı kesildiyse de mücadelenin paydos edildiğini söyletecek bir durum da yaşanmadı. Bu yılın siyaseten belirleyici olayının ABD Başkanlık seçimleri olması bekleniyordu. Nitekim ön seçimler başladıktan sonra Demokrat partili adayların mücadeleleri dikkatle izlenmeye başladı. Ne var ki bu yıla damgasını vuracak asıl gelişme Koronavirüs'ün yayılması, dünya nüfusunun Dünya Sağlık Teşkilatı tarafından bir küresel salgınla karşı karşıya bulunduğunun ilan edilmesiydi. Salgının başladığı Çin, başlangıçtaki sorumsuzluğunu kapatmak için son derece radikal tedbirlerle hastalığın yayılmasını kontrol altına alırken, Tayvan veya Kore gibi ülkeler müthiş başarılı salgınla mücadele örnekleri verdiler. Yaşlı ve yaşlı nüfusa sahip Avrupa ise bir kez daha ağır kalmasının, eyyamcılığının bedelini ödemek zorunda kaldı. Büyük ülkeleri Çin benzeri tedbirlere baş vurarak salgının yayılmasını kontrol altına almaya çalıştılar.Virüsün ışık hızıyla yayılışı bekleneceği gibi küreselleşmeyle ilgili pek çok soruyu beraberinde getirdi. Kimilerine göre bu salgınla küreselleşmenin sonu gelecekti. Başkalarına göre salgın küresel bir sorundu ama küreselleşmenin sorunu değildi. Herkes kendi meşrebine göre salgın ve bunun küresel kapitalizmle ilişkisini mercek altına aldı. Farklı görüşler öne sürüldü, bunların hangilerinin önümüzdeki dönemin gerçeğini daha iyi yansıttığını zaman içinde göreceğiz.Henüz salgının tüm etkileri görülmemişken, koşulların daha kötüleşmesi beklenen önümüzdeki altı-sekiz ayın bilançosunun ne olacağı kestirilemezken bile artık geri dönülemeyecek bir takım yönelimlerden bahsetmek mümkün. Küreselleşme muhtemelen bugüne dek geldiği haliyle süremeyecek. En azından ekonomik ilişkilerde bölgeselleşmenin öne çıkması ihtimali hayli güçlendi. İster istemez, şimdiye kadar uygulandığı ya da hayata geçtiği haliyle küreselleşmenin neden süremeyeceğiyle ilgili tartışmalar gelecekte farklı düzen arayışlarını tetikleyecek. İklim meselesi, salgınla bağlantısı nedeniyle de daha farklı açılardan ele alınacak. Kitle turizminin yapısı gözden geçirilecek. Geçmişe göre çok daha güçlü bir şekilde “nasıl bir küreselleşme” sorusu gündemi işgal etmeye adaydır. Buna koşut olarak toplumsal dayanışma meselesi de, nesiller arasındaki kaynak dağılımı konusu da hem siyasi hem de ahlaki açıdan çok daha kapsamlı bir şekilde gündemimize girecektir.Evren Balta’nın https://www.birikimdergisi.com/haftalik/9975/covid-19-demokratik-bir-virus-mu da sadece tartışılmakla kalmayacak, belki de bu sorunun cevabı hayatın pratiği içinde verilecek. Çok kesin konuşmak için erken sayılsa bile kanımca şu kadarını söyleyebiliriz: 40 yıldır ideolojik hegemonyasını sürdüren, müsebbibi olduğu 2008 finans/ekonomi krizini bile fazla sarsılmadan atlatmayı beceren piyasa köktenciliği, artık kendisini yeniden üretmekte çok zorlanacak.Sermayenin kendi üstünlüğünü rıza ile kabul ettirebildiği, çıkarlarını genel çıkar diye sunabildiği dönem sonuna geldi. Bundan sonrasında demokrasi ile otoriterlik arasındaki tercih bir yandan toplumsal mücadeleyle diğer yandan da sermaye içinde eski çizgide ısrar edenlerle yeni bir yaklaşım benimsenmesini savunanlardan kimin öne çıkacağıyla belirlenecek. ABD gibi bir ülkede adı piyasacılıkla özdeşleşmiş eski Hazine Bakanı Robert Rubin gibi birisinin bile ülkesinde bir servet vergisinin gerekliliğinden bahsedecek noktaya gelmiş olması bunun önemli işaretlerinden birisi.Dahası özellikle Donald Trump zihniyetinin bir uzantısı olarak çok taraflı örgütlerin köküne kibrit suyu dökmek isteyenlerin de borusunun eskisi kadar ötemeyeceği bir döneme giriyoruz. Balta’nın da altını çizdiği gibi, “daha birkaç ay önce popülist politikacılar tarafından kaynakları kesilmekle tehdit edilen Dünya Sağlık Örgütü bu büyük salgının izlenmesinde, kayıt edilmesinde, ulusal sağlık sistemleri arasında bilgi aktarımında ve tedavi yöntemlerinin standartlaşmasında olağanüstü önemli bir rol oynadı. Elindeki yetersiz kaynaklara rağmen ulusal farklılıklar ve liderler arasındaki bu kakofoniyi sona erdirebilecek yegâne güç olarak ortaya çıktı.”Buradan Amerikan seçimlerine döndüğümüzde salgının en azından Başkan Trump’ın çok yüksek gözüken yeniden seçilme ihtimaline sert ve belki de öldürücü bir darbe vurduğunu söyleyebiliriz. Trump’ın komplekslerinin, bencilliğinin, cehaletinin, sevgisizliğinin ve sorumsuzluğunun bu denli çıplak bir şekilde gözler önüne serildiği bir başka an yaşanmamıştı. Üstelik salgın ABD’yi tüm yoğunluğuyla etkisi altına aldığında sosyal/siyasal krizin tüm boyutları daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır. Cumhuriyetçi partinin savaş ilan ettiği federal devlet kurumlarının ödeneklerinin kesilmesinin, Amerikan sağlık sigortası sisteminin derin ve kesif adaletsizliğinin, Başkan’ın umursamazlığının maliyeti toplum tarafından ağır bedeller ödeyerek yüklenilecektir.Demokrat Parti seçkinlerinin allem edip kallem edip Bernie Sanders’in önünü keserek ortak aday ilan ettikleri Joe Biden’in gerek yaşı gerekse müktesebatı açısından bu keskin dönüşüm anına en uygun aday olduğunu söylemek söz konusu olamaz. Ne var ki, Demokrat Parti tabanının en sadık seçmen kitlesini oluşturan siyahlar tüm ağırlıklarıyla devreye girerek, Parti seçkinleri ve sermaye kesiminin desteklediği Biden’a ipi göğüsleme fırsatını sundular. Bunun da ötesinde Trump’a oy vermiş makul Cumhuriyetçi seçmenle, özellikle şehir çeperlerindeki eğitimli ama radikalizmden ürken özellikle kadın seçmenin oyunu alabilmek açısından şansı rakibi Sanders’a göre daha yüksek.Bernie Sanders başkan adayı olamasa bile Demokrat Parti platformunun daha sol bir içeriğe sahip olmasını sağlayacak etkiye sahip. Salı günkü Florida önseçimlerinde gene fark yediği taktirde yarıştan çekilmesi halinde kurultay aşamasında sözü muhtemelen büyük ağırlık taşıyacaktır. Umulur ki Sanders ve destekçileri, yerleşik düzen ve parti oligarşisine duydukları tüm öfkeye rağmen Trump’ı devirmenin asıl hedef olduğunu unutmazlar.