ATİNA
Hristiyan dünya yarın (15 Ağustos) Meryem Ana gününü kutluyor. Avrupanın çeşitli ülkeleri bu önemli dini bayram için kepenk kapatacak.
Bunlardan biri olan Yunanistan'da da her yer kapalı olacak. "Meryem Ana günü" ile yaz tatili günlerini birleştiren Atinalılar 4 milyonluk başkenti olmadığı kadar boşaltmış zaten.
Aslında ağustos ayında tatile çıkmayanlar için Atina bugünlerde görülmeye değer. Trafik "sıfır" noktasında, metrolar, otobüsler bomboş. Dükkanların yarısından çoğu da kapalı.
Restorasyonu tamamlanan Trabzon Sümela Manastırı Meryem Ana'nın anısına inşa edildiği için bu yıl da orada Patrik Bartholomeos'un yöneteceği dini törenler yapılacak.
Ama her yıl Gökçeada'da kutlanan 15 Ağustos panayırının bu yıl birilerinin "şikayetinden dolayı" iptal edileceğini öğrendiğimde böyle geleneksel bir panayırdan kimin ve niçin şikayetçi olabileceğine pek akıl erdiremedim.
Ama bu yaz sıcağında gelişmeler durmak bilmiyor.
Muhalefet partisi Sosyalist PASOK'un lideri Nikos Androulakis'in geçen yılın sonlarında Avrupa Parlamenteri görevini sürdürürken "cep telefonunun 'birilierinin talimatıyla' Yunan istihbaratı (EYP) tarafından dinlendiği" ortaya çıkınca Atina'nın siyaset dünyası sarsılıverdi.
Bütün gözler Yunanistan Başbakanı Kiryakos Mitsotakis'e çevrildi. Çünkü Yunan İstihbaratı doğrudan Başbakanlığa bağlı bir kurum. Mitostakis "bu olaydan haberim yoktu" diyerek Androulakis'ten hem özür diledi; hem EYP başkanının istifasını istedi, hem de Başbakanlık ofisinin genel sekreteri ve aynı zamanda yeğeni olan Grigoris Dimitriades'in istifasını kabul etti. Ayrıca TV kameralarının önüne geçerek "EYP için de yeni düzenlemeler yapılacağını" açıkladı.
Parlamentonun üçüncü parti konumundaki PASOK liderinin hem de Avrupa parlamenteriyken "kimlerin talimatıyla niçin dinlenmiş olabileceği" hâlâ bir muamma teşkil ediyor.
Parlamentoda oluşturulan bir soruşturma heyeti araştırmalarını sürdüredursun; siyasi yıldızı aniden parlayan Androulakis'in 2023'te yapılacağı açıklanan seçimlerde Mitsotakis'in lideri olduğu muhafazakâr Yeni Demokrasi Partisi (YDP) ile işbirliği yapma olasılığını -şimdilik- zayıflattığı görülüyor.
Ama siyaset bu, ne olacağı belli olmaz, diyenler de var.
Bu sıcak ağustos ayında başka bir gelişme de "Abdülhamit Han" sondaj gemisinin rotasını nereye yönlendireceği ve "kazmayı nereye vuracağı" ile ilgiliydi.
Yunanistan, tüm nefesini tutmuş, "Abdülhamit"in nereye gideceği sorusuna odaklanmıştı. Acaba Girit adası yakınlarına mı? Yoksa Rodos adası yakınlarına mı? Yoksa Meyis adasının dibine mi gidecekti? Bu durumlarda 2020 yılında "Oruç Reis" gemisi ile yaşanan sımsıcak gelişmelerin tekrar -ve belki de daha alevlisinin- yaşanacağından endişe duyuldu.
Ama "Abdülhamit"in rotası Antalya açıklarına çevrilince Atina rahat bir nefes aldı. En azından tatil günleri bozulmayacak; başka yeni bir sürtüşme çıkmazsa sondaj çalışmalarının sona ereceği ekim ayına kadar Akdeniz sularının ısınmayacağı kanısı hakim oldu.
Hakim oldu olmasına ama üst üste yapılan açıklamalar Yunan medyasında büyük yankılar uyandırmayı sürdürüyor.
Her bir mülakatında ve konuşmalarında "Biz Ege'de ve Akdenizde barış ve diyalog istiyoruz" ifadelerini tekrarlayan Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın , Yunan milliyetçilerin "sıkıysa gelin" yolundaki provokatif "davetine" karşı -kendi ifadesiyle- "harb okulu öğrencilerinin yüzme mesafesindeki" Meyis adasına "İnşallah o da bir gün olur" yanıtını vermesi, Ege'de ve Akdeniz'de barış söylemlerine ters düştüğü şeklinde algılandı.
Türkiye ve Yunanistan'daki siyasilerin milliyetçi söylemleri kuşkusuz her iki ülke de de -her nedense- prim yapmayı sürdürüyor.
"Düşmana karşı birlik ve beraberlik" Türkiye ve Yunanistan gibi ülkelerde sıkça kullanılan bir slogan haline gelmiş. Ama bu, avrupanın gelişmiş ülkelerinde pek duyulan bir slogan değil, niye acaba?