Atina-Türkiye’de yapılacak seçimlere Türkiye’den başka en çok ilgi gösteren ülke Yunanistan oluyor. Hemen aynı dönemlerde Yunanistan’da da yapılacak seçimlerden çok Türkiye’deki seçimlere odaklanan Yunan TV kanalları ve yazılı basın, Türkiye’de seçimlerle ilgili yayınlanan anketlere, yapılan açıklamalara, yorumlara, karmaşık olarak nitelenen seçim sistemine değiniliyor ve nitekim seçimleri kimin kazanacağına yönelik senaryolar, tahminler yürütülüyor.
Hemen her gün Türkiye ilgili haberlere 20-30 dakika boyunca geniş yer ayıran Yunan medya organlarında, seçimlerden başka Türk-Yunan, Türk-ABD, Türk-AB, Türk-NATO ilişkileri ve Türkiye‘nin izlediği dış politikası irdeleniyor.
Yunanistan’daki seçimlerin “Nisan ayından sonra” yapılacağını işaret etmesine rağmen Yunanistan Başbakanı Kiryakos Mitsotakis’in -resmen açıklanmamış olsa bile- seçimlerin ilkinin 9 Nisan 2023’te yapılmasından yana olduğu öne sürülüyor.
Bu yıl Hıristiyan Katoliklerin Paskalya Bayramı'na denk düşen 9 Nisan gününün tercih edilmesine neden olarak; Yunanistan’daki ilk seçimlerin “nisbi seçim” sistemiyle yapılacağından ve bu sistemle hiç bir parti tek başına iktidara gelemeyeceği varsayıldığından 60 gün sonra yani yaz tatili başlamadan ikinci seçimlerin “salt çoğunluk” sistemiyle tekrarlanacağı hemen hemen kesinleşmiş durumda.
(Not: Yunanistan’daki Hıristiyan Ortodoksların Paskalya bayramı ise Ramazan Bayramı'ndan bir hafta önce yani 16 Nisanda kutlayacak)
Yayınlanan tüm anketler iktidardaki Kiryakos Mitsotakis liderliğindeki muhafazakar Yeni Demokrasi Partisi (YDP)’nin her iki seçimi de önde bitireceğini gösterdiği için, Yunanistan’daki “seçim heyecanı”; daha çok Türkiye’deki “kritik” olarak nitelenen seçimlere kaymış bulunuyor..
Mesela 'Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılacağının işaretini vermesi' haberi Yunan yayın organlarının birinci gündem maddesini oluşturdu. Bu bağlamda "Erdoğan yönetimi kalırsa ne olur? Giderse ne olur?" hesapları yapılmaya başlandı...
Bu arada Türk-Yunan ilişkilerindeki uzatmalı gerginlikten nemalanan bir dizi Türk ve Yunan TV kanallarında “milliyetçilik” taslayanların azalmadığı gözleniyor.
Buna rağmen Almanya’nın Türkiye ile Yunanistan arasında yeni bir arabuluculuk rolüne soyunmaya hazırlandığına dikkat çekiliyor.
Geçen aralık ayında Almanya’nın öncülüğünde, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile Yunanistan Başbakanı Mitsotakis’in başdanışmanı Anna Maria Bura’nın Brüksel’de yaptıkları ikili görüşmede iki ülke arasındaki gerginliğe ara verilmesini öngören bir tür “moratoryum”da mutabakat sağlandığı haberleri yayınlandı.
Yalnız Alman basınına dayalı Yunan medyasına göre değil; ancak diplomatik çevrelerin de, bu haberi doğrularcasına basına sızdırdıkları bilgilere göre “Türkiye ile Yunanistan, seçimlere kadar gerginliği tırmandıracak hiç bir adım atmayacak”. Yani seçimlere kadar ilişkilerde ne bir iyileşme ne de bir kötüleşme olacak.
Bu çerçevede ne Yunanistan Türkiye’ye yönelik “12 mil” kartını kullanacak; ne de Türkiye Yunanistan’a karşı “casus belli”(savaş nedeni) kartını anımsatacak.
Yunan basını bu nedenle Yunanistan Başbakanı Mitsotakis’in Davos zirve toplantısı günlerinde Türk-Yunan ilişkilerine değin soruları yanıtlarken “Türkiye ile bir savaşa girilmeyeceği; iki ülke arasındaki kıta sahanlıklarının ve deniz yetki alanlarının belirlenmesi için Cumhurbaşkanı RT Erdoğan ile görüşmeye hazır olduğu..” gibi kullandığı ifadelerini “tansiyon düşürücü ifadeler” şeklinde yorumladı.
Türk basınında “felaket tellallığı” yapanlar Mitsotakis’in bu ifadelerine “güvenilmemesi gerektiğini” öne sürerken, Yunan basınında da aynı “tellalığı” yapanlar, Recep Tayyip Erdoğan’ın “Tayfun” füzesininin “..uslu durduğu sürece Atina’yı vurmayacağı..” şeklinde tekrarladığı uyarı içerikli sözlerini “...uslu durmazsa Atina’yı Tayfun füzesi ile vuracağız..” şeklinde okuyarak Erdoğan’ın “Atina’yı açıkça tehdit eden ifadelerine” ve “Yunanistan’a sataşmaya..” devam ettiğine dikkati çekiyorlar.
Aklı daha selim olanlar ise Erdoğan’ın bu sert çıkışlarına karşı “bu ne biçim moratoryum” diyerek, Almanya’nın arabuluculuğuna rağmen, “moratoryum” iddialarını pek inandırıcı bulmuyorlar.
“Moratoryum” iddialarına kuşku ile bakanlar Erdoğan ile Mitsotakis arasında süren bir tür “sağırlar” diyaloğunu, her defasında yaptıkları açıklamalar kanalıyla yürüttüklerini şu örnekle gösteriyor:
Mitsotakis “..adalar Türkiye’yi değil; Türkiye adaları tehdit ettiği için silahlanıyor; tehditler karşısında elimiz kolumuz bağlı kalacak değiliz..” derken; Erdoğan “..adaların silahlanmasına karşı elimiz kolumuz bağlı kalacak değiliz..” diyor ve Mitsotakis için “..bir yanlış yaparsan çılgın Türkler yürür , bunu bilesin..” diye ekliyor..
Seçimlerden sonra bu seslerin ne denli devam edeceği; Türkiye ve Yunanistan’da oluşacak hükümetlerin birbirlerine karşı nasıl bir tavır sergileyecekleri elbette şimdilerden kestirilemiyor.
Ancak kurulacak yeni hükümetlerin, kendi ülkelerinin huzuru için çalışacakları varsayılırsa aralarındaki anlaşmazlıkları diyalog yoluyla çözmeleri temenni olunur.