Necdet Doğan, 1980’lerin sonunda Cumhuriyet’i Cumhuriyet yapan ekibin atom karıncasıydı. Hukuk Fakültesi’nde öğrenciyken onun şefi olduğu Yurt Haberler Servisi’nde çalışmaya başlamıştım. Türkiye’nin dört bir yanından akan haberleri usta bir editör olarak değerlendiren, emektar taşra muhabirlerinin haberlerini kuyumcu titizliği ile Cumhuriyet’in sayfalarına taşıyıp Türkiye’nin gündemi yapan, Yurt Haberler Servisi’ni Dış Haberler Servisi kadar saygın, etkin ve yaratıcı kılan bir ustaydı Necdet Doğan.
Onun mesai tanımayan, “en iyiyi bulmadan tatmin olmayan”, fuzuli-klişe kelime-ifade kullanmayı affetmeyen titiz editörlüğüyle Antalya’dan Bülent Ecevit’in, Samsun’dan Cemil Ciğerim’in, Burdur’dan Gülçin İlci’nin, Bursa’dan Kutlu Esendemir’in ve ismini hatırlayamadığım pek çok Anadolu muhabirinin çevre, işçi hakları, yolsuzluk özel haberleri manşetlere kadar çıkardı.
Muhabirin “rutin” görüp es geçtiği tek bir konudan, editör gözüyle “özel haber” çıkarmasını ondan öğrenmiştik.
80’lerde Hasan Yılmaer ile Hürriyet Haber Ajansı’nda zirveye çıkan "yurt haberciliğinin” bayrağını, Babıâli’de hakkını vererek taşıyan son ustaydı belki.
Hep “mutfakta”, sahne arkasında soluksuz koşturan, gece gündüz “nöbetçi gazeteci” olarak çırpınan bir denizdi Necdet Doğan…
Editördü, muhabirdi, yazardı, düzeltmendi; tepeden tırnağa gazeteciydi. “Yazı İşleri Müdürü” idi ama en az bu unvanlarla ilgilendirdi.
Gece yarısı çalan yazı işleri ya da haber merkezi telefonlarına yerinde uyarıları, haber tüyoları, son dakikada baskıya girerken ana sayfada fark edilen tapaj hataları, birer “Necdet Doğan klasiği” olarak hatırlanırdı.
Daha sonra Cumhuriyet Yazı İşleri’nde, Sabah’tan Star’a ve Hürriyet’e, döneme damgasını vuran pek çok gazetenin yazı işlerinde “joker”di Necdet Doğan.
Cumhuriyet'ten Hürriyet'e, iyi zamanlarda bu mesleğin zirvesi sayılan her yerde damgası, emeği vardı…
Ali Sirmen “Selam verdim, haber değildir deyu almadı” sözünü Cumhuriyet’in efsane Haber Müdürü Yalçın Bayer için söylemişti. En az Yalçın Ağabey kadar Necdet Doğan’ı da anlatırdı bu söz…
Onunla geçen zamanlar, meslek üzerine sohbetler, yaptığı yerinde uyarılar, gazetecilik okulu derslerinde bulamayacağınız kadar öğretici, dolu dolu olurdu.
Necdet Doğan hep “veren”di; “alan” olmadı. Unvanı ne olursa olsun, her daim gerçek bir emekçiydi.
Babıâli geleneğinin son örnek gazetecilerinden, “rol model”lerinden biri olması bir yana, insanlığı, dostluğu, inanılmaz çalışkanlığı, tevazusu, alçakgönüllülüğü ile de yeri başkaydı Necdet Doğan’ın. Pek çoğumuzun hayatında “öğretmenimiz” olarak, pek çok gazete mutfağının dinamosu olarak hep sevgiyle hatırlanacak…