Yeni Zelanda’da, Maori kabilesinin kutsal nehri Whanganui’ye, “Canlı Varlık” hukuki statüsü tanındı. Onu Hindistan’daki Büyük Ganj ve Yamuna nehirleri izledi.
Akarsular, nehirler canlıdır.
Gözü paradan başka şey görmez olan, kendisini “en akıllı”, “en güçlü” zanneden “Sapiens” galiba yavaş yavaş gerçeğin bu olmadığını tekrar görmeye başlıyor.
İnsan geçmişte bunun farkındaydı. Henüz “vahşi” kapitalizmin pençesine düşmemiş olan insan, bugün de bunun bilincindedir.
Doğadaki her varlığı kardeşi gören, onlara saygı duyan Kızılderililerin Reisi Seattle’ın “Nehirler, ormanlar, hayvanlar yok olduğunda Beyaz Adam paranın yenebilen bir şey olmadığını anlayacak” dediğini anımsayın.
Veya “Out Of Africa” filminde, elde yok avuçta yok Afrikalının, önünden akan koca nehir için, “O Mombasa’da uyur” dediğini.
Canlı olmasa uyur mu?
Nehirler denize kavuştuklarında durulur, uyurlar.
Su dosttur. İnsanın belki de havadan sonra, onsuz yapamayacağı en büyük dostu.
Su dost olmasaydı, atalarımız “Su uyur, düşman uyumaz.” derler miydi?
Nehirler canlıdır.
Nasıl aktıkların bakın anlarsınız.
Kimi Sakarya, Kızılırmak gibi “mırıl, mırıl” sakin, tembel akar.
Kimi, Manavgat Çayı, Köroğlu Deresi, Fırtına Deresi, Dikenli Dere gibi, koşa koşa, “çağıl çağıl” akar. Bazen de durup, soluklanırlar. Soluklandıkları yerlere, “havuz” deriz.
İçinde yaşayan balıklara bakın anlarsınız nehirlerin canlı olduklarını.
Durgun akan nehirlerde tembel sazanlar, yayınlar yaşar.
Hızlı, köpük köpük akanlarda, yerinde duramayan, bir anda yükselip suya konmuş sineği kapan, alabalıklar.
Nehirler özgürlüklerine düşkündür. Bütün canlılar gibi. Özgürlüklerinin ellerinden alınmasına, kendilerine, yaşadıkları alanlara tecavüz edilmesine kızarlar.
O zaman önlerinde hiçbir engel duramaz. Hele insanoğlunun “ıslah edeceğim” diye onları duvarların arasına hapsetmesini, yataklarını değiştirmesini hiç kabullenemezler.
Nehirler canlıdır. Olmasaydı atalarımız, “Su unutmaz” der miydi?
Su unutmaz. Bir gün mutlaka eski yatağından akar. Kimse engel olamaz.
Büyük Menderes Nehri de bir canlı varlıktır. Eskiler bunu bilirlerdi. Tanrısı bile vardı. Görkemli bir heykeli Milet Müzesi’ndedir.
Antik Çağ’da taşıp tarlaları su bastığında köylüler Menderes Nehri ve tanrısı aleyhine tazminat davası açtılar. Nehir mahkûm oldu. Tazminatı, Menderes Tanrısına adanmış tapınak ödedi. Yurttaşımız Amasyalı coğrafyacı Strabon anlatır.
Diğer canlılar gibi nehirlerin de hakları, hukuku vardır. Olmasaydı Büyük Menderes Nehri mahkûm mu olurdu?