Tanrıların dağı Olimpos'da huzurlu ve dingin yaşamın tek düzeliğinden sıkılan Patronlar günün birinde dünyaya gidip halkın arasına karışmak isterler. Bu talep aslında hiç de hoş karşılanmaz. Ancak patronlar kararlıdırlar ve bir daha geri dönmemek pahasına da olsa bu macera arayışı ile Olimpos'dan kaçarak hikayemizi başlatırlar.
Patronlar dünyaya ulaşıp halkın arasına karışınca ilk etapta onların düşündükleri kadar sıradan olmadığını hayretle fark ederler. Hatta bazılarının üstün ruhlara sahip olduğunu görünce de en derinlerinde bir yerlerde kendilerini kötü de hissederler.
Dünya çok güzeldir ancak halkın arasında yaşamak ta Olimposdaki kadar kolay ve stressiz değildir. Patronlar ilk etapta güvenlik içinde rahat yaşamak için kendi mabetleri olan şirketleri inşa ederler. Kendilerini klonlama imkanı bulamadıklarından, şirket içerisine halk arasından seçtikleri en sadık olacağını düşündükleri kişileri toplayarak çevrelerinde bir güç ve güvenlik çemberi oluşturmalarını isterler. Çemberi oluşturan bu kişilerin görevi; kendilerini tekrar tanrılaştırmak için çalışmaları başlatmasıdır. Tabi bu o kadar kolay değildir. Patronlar da verdiği apoletlerle onları kutsayarak, havari ilan ederler. Havarilerin temel görevi; patronun ruhunun şirket içerisinde dolaşmasını sağlayacak ortamı yaratmak ve oluşturacakları bu çemberi mümkün olduğunca genişleterek güç toplamaktır.
Rol dağılımının tamamlanmasıyla, patronun tekrar gökyüzüne yükselmesi sağlanırken havariler de fil dişi kulelere yerleşirler. Havariler tarafından bu temel amaç çerçevesinde oluşturulan yazılı ve sözlü tüm davranış kalıplarına ve dayatmalara ''Kurum Kültürü'' adı verilir. Bu kültürün bir çalışan olarak sizin ruhunuzu işgal etmesi de ''Kurumdaşlık'' olarak ifade edilir.
Kurumdaşlığın bir diğer anlamı; ruhunuzu teslim etmektir. Kurumsal kültür adanmışlığı ve sorgulamadan çalışmayı kutsamaktadır. Ruhlarını kaybedenler yavaş yavaş bir zombiye dönüşmeye başlarlar ama her yer benzerleriyle dolu olduğu için, ruhunu kaybetmemişlerle karşılaşıncaya kadar içlerindeki afyonun farkına varamazlar. Farkına varıldığında ise; durum havarilere intikal ettirilir, onlar da duruma el koyarak ruh avı başlatır. Özgür ruhlar sürek avı içerisinde sistematik bir şekilde ele geçirilir. Özgür ruhlar ele geçirilmiyorsa; çemberin dışına püskürtmek için bir koltuğa bağlanarak etrafında sessizce dönerek yapılan mobbing dansları eşliğinde en keskin baltalar özgür ruhlara yöneltilir.
Masalın bu aşamasında; Tanrılaşmış bir patronumuz ve masasında belli periyotlarda toplanan havarilerimiz ve sadece çalışarak, sorgulamadan biat eden müritlerimiz vardır. Büyüme aşamasına geçebilmek için; çemberin dışında kalanları da çemberin içerisine katarak çemberi genişletmek gerekir. Çemberi genişletmenin yolu da içeri çekerken herkese günün birinde havari olabileceğine dair inancı enjekte etmek gerekir. En fazla çalışan ve en fazla eğilen en yükseğe çıkar felsefesiyle genişletilmeye çalışılan çember günün birinde taleplere cevap veremeyecek hale gelir. Bunu fark eden havariler aralarında toplanarak patrona çıkarlar. Çemberin genişletilmesi için yeni apoletlere ve makamlara ihtiyaç duyduklarını iletirler. Patron onay verince de; çemberi hızla terk ederek modern mısır piramidi olan plazaların inşasına geçerler. Artık şirket yerini piramit yapıya bırakmıştır.
Piramit yapı bilindiği üzere huni gibidir ve tepesi oldukça dardır. Çok çalışarak yükseleceğini ve havari olacağı sanan beyaz yakalılar hızla yukarı tırmanma telaşı içerisinde rekabete girişirler. Ancak, yukarıda havarilerin oturduğu yer kısıtlıdır ve zaman zaman aşağıdan gelen baskının yukarıyı rahatsız etme ihtimali de her zaman mevcuttur. Bu bağlamda, piramit kurgulanırken en tepeye doğrudan tırmanan bir kariyer merdiveni olmadığı gerçeği beyaz yakalılarından saklanır. İtfaiye merdiveni gibi doğrudan hedefe gideceğini sanan afyonu yutmuş beyaz yakalılar; önlerine çıkacağı güne kadar farklı ve gizli bölmelerin fakında olamazlar. Bu bölmelerin bazıları çıkışı olmayan kör dehlizlere, bazıları doğrudan uçurum teraslarına, bazıları uzun süre dolaşmak zorunda kalacağınız labirentlere, bazıları ise sadece aşağı doğru tekrar inişe hizmet veren merdivenlere açılırlar.
Günün birinde patron etrafına bakınıp Olimpos dağında yaşadığı mutluğu dünyada bulamadığını düşünürse sorumluluğu bu kez de havarilerine yükler. Farklı bir masala geçilmesi bu aşamada kaçınılmazdır. Bu masalın kahramanlarının adı danışman olan modern cellatlardır. Patron bu kez onları çemberin içini daha mutlu bir hayat için davet eder. Davetiyenin üzerinde genelde downsizing, re-engineering, re-structuring, benchmarking gibi kapitalist sistemin kendi masallarından birinin etiketini kullanılması olağandır. Yeni masal cıngıllarla, şarkılarla görkemli bir şekilde başlar. Yeniden yapılanma, değişim, yatay organizasyon toplantıları, zirveler derken bu masalın da bittiği yer genelde gaz odaları olur.
Temizlik bittiğinde hala nefes alıyorsanız, bir takım insanların gittiğini ama her şeyin aynı kaldığını göreceksiniz.
Şaşırmayın, çünkü patronların düzeni asla değişmez!