Coca Cola Türkiye’nin Özcan Deniz ve şarkıcı Sıla’nın başrolü oynadığı yeni reklamı şirketin başına iş açmış görünüyor. Bir süredir Coca Cola şirketinin İsrail’e destek olduğu üzerinden ırkçı bir söylemle saldırıda bulunan kesimler, bu kez yeni reklamın “pornografik” olduğunu öne sürerek şirketi ve reklamı “zayıf” yerinden hırpalayarak itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Gerçi yeni reklam, gerek kurgusu, gerekse Hint yapımı bir filmden uyarlama olduğu anlaşılan müziği ile bu çabalara bol miktarda malzeme sağlıyor. Öncelikle yeni reklamın “kanı kaynayan” ve sıcağın başına vurduğu gençler arasında bedenler üzerinden işleyen bir etkileşime odaklandığı, daha önceki dondurma reklamlarında olduğu gibi çaktırmadan cinselliğe atıfta bulunduğu ve Coca Cola’nın da bir tür “kızıştırıcı” ve “kendinden geçirici” olarak bu sürecin vazgeçilmezi olduğunu anlattığı görülüyor. Aslında bu kurgu, yani Coca Cola’nın bir tür mutluluk iksiri olduğunun çok başarılı reklam teknikleri ve esas olarak gençlerin duru neşeleri üzerinden anlatılması, Coca Cola reklamlarının bilinen bir özelliği. Ama bu kez “baltayı taşa vurmuşlar”, çünkü Özcan Deniz gençliğin saflığından daha çok groteks bir cinselliği temsil ediyor ve onun bu imgesi müzikle beraber şiddeti giderek artan bir iticilik gösterisine dönüşüyor.
Coca Cola, global olarak reklama en fazla para harcayan (yılda 3 milyar doları geçen paralar söz konusu) şirketlerden birisi ve bu reklamlar, toplumların kültürel özellikleri ile insan biyolojisinin zaaflarını hedef alma stratejisinin harmanlanmasına dayanıyor. Önceki yıllardaki Ramazan aylarında “Kola ile iftar açmayı” özendiren reklamlarla, tüketim kültürünün bu evrensel simgesiyle dine dayalı yaşam kültürünü benimseyen büyük çoğunluk arasında da bir bağ kurulmuştu. O zaman bu konuyu, “ Kola iftar sofrasında” başlığı ile eleştirmiş ve filmin karelerinde hemen hepsi toplumun emekçi kesimlerinden seçilmiş Anadolu insanlarının uzun açlık döneminden sonra adeta zapt edilmez bir iştahla “Coca Cola”ya ve yiyeceklere saldırmasının oruç felsefesine tamamen aykırı olduğunu yazmıştım. O dönemde kolayı iftar sofralarına sokarak milyonlarca yeni tüketici kazanan bu reklam kampanyasına pek ses çıkaran olduğunu hatırlamıyorum. Geçenlerde alışveriş yaptığım markette 250 gram kıyma ile 2,5 litrelik Coca Cola’yı aynı poşetin içinde görünce aslında yoksulların Coca Cola ile çok ucuza çocuklarını sevindirme imkanı bulduğunu ve esas tuzağın bu olduğunu düşündüm. Nereden bakılırsa bakılsın Coca Cola esas olarak tüketim toplumunun bir simgesi ve aynen eski yıllarda sigara ile romantizmi yan yana getiren ve hepimizin zihnini çelen başarılı reklamlar gibi zararlı bir ürünü haz ve keyif temaları üzerinden satma başarısı gösteriyor. Bu konuda söylenebilecek çok söz var ama ben konunun bir diğer yönüne, hiçbir besleyici değeri olmayan kolalı içecek tüketiminin bu kadar kışkırtılmasının sağlık üzerindeki olası olumsuz etkilerine değinerek devam etmek istiyorum
Bir litre “Coca Cola”, yaklaşık 450 kalori eşdeğeri şeker, 0.15 gram kafein, değişik miktarlarda renk veren maddeler, orijinal tadı sağlayan kola özü ve esas önemlisi gazlı içecek olmasını sağlayan fosforik asit içeriyor. Coca Cola’daki şekerin mısır şurubu bazlı olduğunu ve böylece aslında daha çok früktoz alınmasına neden olduğunu da biliyoruz. Yakın zamanda yayımlanan bütün araştırmalar başta çocukluk çağı olmak üzere büyün yaş gruplarında şişmanlık ile kola tüketimi arasında önemli bir bağlantı olduğunun üzerinde duruyor. Kolalı içecekler bir taraftan kan şekerini hızlı bir şekilde yükselten, dolayısıyla insülin hormonunu arttırarak vücudun yağ depolamaya yönelmesine yol açan etkileri nedeniyle (diyet kola var ama diyen sesi duyuyorum ama suni tatlandırıcı içeren ürünleri de insülin salgısını arttırdığını biliyoruz), diğer taraftan süt ve süt ürünleri gibi sağlıklı beslenmenin temeli olan içeceklerin yerine geçtiği için şişmanlık için risk oluşturuyor. Daha önce yazdığımız gibi insanın insülin düzeyinin sürekli yüksek olması, tokluk hissinin oluşmasını engelliyor ve böylece yeteri kadar yemek yense bile “ beyinsel açlık” devam ediyor.
Bunların dışında kola içme alışkanlığının “fast food” beslenmeye eşlik ettiğini ve kola ile birlikte daha fazla yemek yendiğini biliyoruz. Bu nedenle de çocukluk çağı şişmanlığı ve buna bağlı şeker hastalığının önemli bir sorun haline geldiği ABD’deki çocuk sağlığı otoriteleri çocukların kolalı içeceklerden uzak tutulmasını öneriyor. Kolalı içeceklerin diğer zararlı etkisi ise kemikler üzerinde oluyor. Önceki yıllarda Amerikan Tabipler Birliği’nin Çocuk Sağlığı Dergisinde kolalı içecek alışkanlığının lise öğrencisi kızlarda kemik kırıkları sıklığını 3 kat arttırdığını gösteren bir araştırma yayımlandı. Daha önce de benzer yazılar yayımlayan bu araştırmacı, kolalı içecekler içindeki yüksek miktardaki fosforun kan fosforunu yükselterek kemiklerden kalsiyum kemiren paratiroid hormonu düzeyini arttırdığını ve bir süre sonra kalsiyumu azalan kemiklerin sağlamlıklarını yitirdiklerini öne sürdü. Tıp literatüründe bu gözlemi destekleyen başka insan çalışmalarının yanı sıra benzer etkinin farelerde olduğunu gösteren araştırmalar da yayımlandı. Daha önce belirttiğimiz gibi kola içme alışkanlığı en önemli kalsiyum kaynağı olan süt ve süt ürünlerinin tüketimini azaltıyor ve ergenlik döneminde günde 800-1200 mg olan kalsiyum ihtiyacının karşılanmasını önleyerek de kemik sağlığını olumsuz etkiliyor. Bunların dışında kolalı içeceklerin böbreklerden kalsiyum atılımı arttırdıklarını, mide mukoza hücre siklusunu bozduğunu, diş çürüklerini belirgin bir şekilde attırdığını, aşırı içilmesinin hipokalemik miyopatiye neden olduğunu gösteren raporlar da yayımlandı.
Şimdiye kadar kolalı içeceklerin insanlar için yararlı olduğunu gösteren hiçbir araştırma yayımlanmadı. Hiç kuşku yok ki kolalı içecekler sigara gibi insan sağlığını doğrudan ve tehlikeli bir şekilde etkilemiyorlar ama bu onların masum olduğu anlamına gelmiyor. Dünyada yaklaşık 820 milyar dolarlık “Soft Drink” pazarı var ve bu pazarın 341 milyar dolarlık kısmını “gazlı içecekler” oluşturuyor. Bu pazar içinde ise Coca Cola şirketi yüzde 50’ye yakın bir paya sahip. Sürekli yeni pazarlar arayan uluslararası şirketler, gelişmekte olan ülkelerin çocuk ve gençlerini hedef alan bir büyüme stratejisi izliyorlar. Daha önce Meksikalı çocukların sütten daha çok Coca Cola içtikleri rapor edilmişti; bizim ülkemizde de benzer bir durumun olduğunu tahmin etmek zor değil. Ben de California Üniversitesi Pediatrik Endokrinoloji Profesörü Robert Lustig gibi Coca Cola’nın çağımızın sigarası olduğunu ve sigara konusunda alınan bütün önlemlerin bu tür ürünler için de alınması gerektiğini düşünüyorum.
Coca Cola’nın yeni reklamının bu tür şirketlerin insan sağlığını hiçe sayan o itici yüzünü göstermeye yaramasını ve kamuoyunu harekete geçirmesini diliyorum.
Prof. Dr. Şükrü Hatun Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi [email protected]