28 Haziran Pazar günü Yeni Şafak’ın manşet haberi "Türkiye’nin AİHM Zaferi" başlığını taşıyordu. Manşet o kadar büyük punto ile atılmıştı ki, fark etmemek imkânsızdı. Uzun yıllar insan hakları haberciliği konusunda dersler veren, etik derslerimde insan haklarına uygun habercilik yapmaları için öğrencilerimi uyaran bir akademisyen olarak elbette bu haberi görmezden gelmeyecektim.
Haberin spotunda şu ifadeler vardı: "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2012-2019 yılları arasında Türkiye ile ilgili verdiği kararlar, yargıya yönelik eleştiri ve saldırıların mesnetsiz olduğunu gösteriyor. Bu süre içinde Türkiye’den 71 bin 257 başvuruyu sonuçlandıran AİHM, sadece 820 başvuruda ihlal kararı verdi. Bu da yaklaşık yüzde 1’e karşılık geliyor. Fransa, İtalya ve Almanya’da ihlal oranları çok daha yüksek."
Haber, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Daire Başkanlığı’nca hazırlanan bir rapora dayandırılmıştı. Gerçekten de Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Daire Başkanlığı tarafından Haziran 2020’de "Ülkemizle İlgili Son dönemde Verilen Bazı AİHM Kararları" başlıklı bir rapor yayımlanmıştı. Alt başlık daha da ilginçti: "İhlal Bulunmayan veya Kabul Edilemezlik Kararları". Alt başlıktan da anlaşılacağı gibi, Adalet Bakanlığı bünyesinde yer alan İnsan Hakları Daire Başkanlığı AİHM’in Türkiye ile ilgili tüm kararlarını değil, sadece ihlal bulunmayan ya da iç hukuk yolları tüketilmediği için kabul edilmeyen davaları örnekliyordu. Örneğin 2016 yılında çıkarılan KHK’larla işlerinden atılanların AİHM’e başvuruları artınca 2017 yılında bir ara formül olarak OHAL İnceleme Komisyonu kuruldu. Adalet Bakanlığı tarafından 14 Temmuz 2017 tarihinde yapılan açıklamada, OHAL Komisyonu’nun kurulmasıyla AİHM’deki 12 bin 600 dosyanın düştüğü ifade ediliyordu.
İnsan Hakları Daire Başkanlığı’nın raporunun girişindeki şu ifadeler dikkat çekiciydi: "Bilindiği üzere AİHM, çoğu zaman ihlal kararları ile kamuoyunun ilgisini çekmekte ve gündeme gelmektedir. Hâlbuki AİHM’e yapılan çok sayıda başvurudan ve ihlal bulunmadığına ya da kabul edilemez bulunarak başvurunun reddine ilişkin verilen kararlardan kamuoyu ve araştırmacılar çoğu zaman haberdar olamamaktadır." İyi güzel de, İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı’nın daha objektif davranıp ret ya da kabul edilemez kararları yanında mahkûmiyet kararlarını da örneklemesi gerekmez mi? Böyle tek yanlı rapora dayalı bir habere güvenilebilir mi?
Aynı gün (28 Haziran) daha da ilginç bir haber Türkiye gazetesi internet sayfasında yayımlandı. "Adil yargılanmayı en çok ihlal eden ülke Fransa" başlıklı kısa haberde, "AİHM'nin kurulduğu 1959'dan itibaren tüm ülkeler hakkında verdiği kararların yüzde 40'ının adil yargılanma hakkının ihlâl edildiği belirtilen raporda, bu oranın Fransa açısından yüzde 60, İtalya açısından yüzde 56, Almanya açısından yüzde 48, Türkiye açısından ise yüzde 31 olduğu aktarıldı" deniliyor ve adil yargılama açısından Türkiye’nin daha iyi durumda olduğu ima ediliyordu.
Diyelim ki oranlar haberde belirtildiği şekilde, peki mahkûmiyet sayılarının hiç mi önemi yok? Şükür ki AİHM’in sayfasında bütün bilgilere ulaşabiliyor ve Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı’nın kamuoyunu yanıltmaktan öte bir işlevi olmayan raporuyla yetinmemiz gerekmiyor. Öncelikle AİHM’in 1959-2019 arasındaki 50 yılda verdiği kararların özeti şu tabloda yer alıyor. Tablodaki verilere göre, AİHM 50 yıllık tarihinde 22 bin 535 davayı sonuçlandırmış ve bunlardan 18 bin 977’sinde devletleri mahkûm etmiş. Üzülerek belirtmeliyim ki, bu tabloya göre en fazla mahkûmiyet kararı Türkiye aleyhine verilmiş. Türkiye tam 3224 davada mahkûm edilmiş. Türkiye’yi 2551 mahkûmiyetle Rusya izliyor. İtalya 2410 mahkûmiyetle üçüncü sırada yer alıyor.
Haberde sözü edilen adil yargılanma hakkı bakımından ihlallere gelirsek; AİHM kararlarını içeren 50 yıllık tabloya göre, Türkiye 6. maddedeki adil yargılanma hakkı ihlalinden 932 mahkûmiyet almış ve Rusya’nın önünde birinci sırada yer alıyor. Türkiye’yi 881 mahkumiyetle Rusya, 286 mahkûmiyetle İtalya ve 279 mahkûmiyetle Fransa izliyor. 6. madde aynı zamanda yargılanma sürelerini de içeriyor ve gereğinden fazla süren davalarda ülkelere tazminat cezaları veriliyor. Onlar da dahil edildiğinde mahkûmiyet sayıları şu şekilde: Türkiye = 1539; İtalya = 1483; Rusya =1086; Ukrayna = 1001; Fransa = 563.
Görüldüğü gibi, adil yargılanma hakkı ihlali bakımından İtalya ve Fransa oransal olarak Türkiye’den daha kötü durumda görünse de, sayısal açıdan Türkiye daha fazla mahkûmiyet almış durumda. Rakamlara istediğinizi elbette söyletebilirsiniz, ama gerçekler orada duruyor.
Peki gerçekten İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı’nın raporunda iddia edildiği gibi Türkiye son 7 yılda AİHM önünde daha iyi bir performans mı sergiliyor? İnsan hakları ihlalleri azaldı mı? Tabii ki bu soruların cevabı başkanlığın raporunda yer almıyor. Onun için ben de AİHM raporlarını inceledim. 2019’dan geriye giderek son 7 yıla baktım. Önce Türkiye ile ilgili genel bir tablo vereyim.
Tablo 1: Son 7 yıldaki AİHM kararları
Tabloya göre, karar sayıları ve mahkûmiyet kararları bakımından istikrarlı bir düşüşten söz etmek mümkün olmadığı gibi, 2018’de mahkûmiyet kararları diğer yıllara göre yüzde 50 oranında artmış görünüyor. Şimdi yıl yıl ayrıntı vereyim.
2019 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye ile ilgili olarak 113 karar verdi. Bunların 96’sında en az bir maddeden ihlal buldu, 6 dosyada ihlal yok dedi, 5 dosya dostane çözümle sonlandı. Aynı yıl 198 dosyadan 186’sında ihlal kararıyla Rusya mahkûmiyet açısından birinci sırada, 109 dosyanın tamamında mahkûmiyet kararıyla da Ukrayna ikinci sırada yer aldı.
Tablo 1: 2019 yılı AİHM kararları
Türkiye, 2019 yılında, Euro News’un haberinde de belirtildiği gibi, 10. maddede tanımlanan ifade özgürlüğü ihlalinden 35 dava ile en fazla mahkûm olan ülke konumunda. Bu maddeden toplam 68 mahkûmiyet kararının yarısından fazlası Türkiye ile ilgili kararlar. Rusya 19 mahkûmiyetle ikinci sırada geliyor. Türkiye 2019 yılında 17 davada 6. maddede belirtilen adil yargılanma hakkı ile yargılanma süresi ihlalinden; 16 davada 5. maddede belirtilen özgürlük ve güvenlik hakkı ihlalinden; 14 davada Ek Protokol 1 madde 1’de belirtilen mülkiyetin korunması hakkı ihlalinden; 12 davada 3. maddede belirtilen insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleden mahkûm olmuş durumda. Daha ayrıntılı bilgileri şu adreste yer alan tablodan edinmek mümkün.
Görüldüğü gibi, sadece 2019 yılı verileri dikkate alındığında, Türkiye mahkûmiyet kararları açısından hiç de övünebileceğimiz bir konumda değil. Adeta Rusya’nın ardından Ukrayna ile ihlâllerde ikincilik yarışı yapıyor.
2018 yılı verilerine bakalım. AİHM 2018 yılında Türkiye ile ilgili 146 dosyayı sonuçlandırdı ve 140 davada Türkiye’yi mahkûm etti. Türkiye 2018 yılında 41 dosya ile en fazla adil yargılanma hakkı ihlalinden (6. madde) mahkûm oldu. 10. maddede belirtilen ifade özgürlüğü ihlalinden 40 davada mahkûm oldu. 5. maddede belirtilen özgürlük ve güvenlik hakkı ihlalinden 29 davada mahkûm oldu. 2018 yılı verileri baz alındığında, alınan mahkûmiyet kararları açısından Türkiye Rusya’nın ardından ikinci sırada yer alıyor.
2017 yılında da durum hemen hemen aynı. AİHM Türkiye ile ilgili olarak 2017 yılında 116 dosyayı sonuçlandırdı ve 99 dosyada mahkûmiyet kararı verdi. 2017’de Rusya 305 dosyada 293 mahkûmiyet kararıyla ilk sırada, Türkiye ikinci sırada, Ukrayna da 87 dosyadan 82 mahkûmiyet kararıyla üçüncü sırada bulunuyor. 2017’de Türkiye 46 mahkûmiyeti adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddeden; 19 mahkûmiyeti özgürlük ve güvenlik hakkını düzenleyen 5. maddeden, 16 mahkûmiyeti de ifade özgürlüğünü düzenleyen 10. maddeden aldı.
Tablo 3: 2017 yılı AİHM kararları
2016 yılına bakalım. AİHM 2016 yılında Türkiye ile ilgili olarak 88 dosyayı sonuçlandırdı ve 77 dosyada Türkiye’yi mahkûm etti. 2016’da Rusya 228 dosyada 222 mahkûmiyet kararıyla açık ara birinci sırada. İkinci sıradaki Türkiye’nin ardından Romanya 86 dosyadan 71 mahkumiyetle üçüncü sırada yer alıyor. 2016’da Türkiye 22 mahkûmiyeti özgürlük ve güvenlik hakkını düzenleyen 5. maddeden; 18 mahkûmiyeti etkin soruşturma hakkını düzenleyen 2. maddeden; 11 mahkûmiyeti adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddeden aldı.
Tablo 4: 2016 yılı AİHM kararları
2015 yılında da durum çok farklı değil. AİHM 2015 yılında Türkiye ile ilgili olarak 87 dosya sonuçlandırdı ve 79 dosyada Türkiye’yi mahkûm etti. Ayrıntılı olarak bakıldığında, 2015 yılında Türkiye 20 mahkûmiyeti adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddeden; 14 mahkûmiyeti özgürlük ve güvenlik hakkını düzenleyen 5. maddeden; 14 mahkûmiyeti etkin soruşturma hakkını düzenleyen 3. maddeden; 13 mahkûmiyeti etkin soruşturma hakkını düzenleyen 2. maddeden; 11 mahkûmiyeti insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleyi yasaklayan 3. maddeden; 10 mahkûmiyeti de ifade özgürlüğünü düzenleyen 10. maddeden aldı. Mahkûmiyet sayıları bakımından Rusya birinci, Türkiye ikinci sırada yer aldı.
Tablo 5: 2015 yılı AİHM kararları
Resmi veriler, 2014 yılında da değişen bir şey olmadığını gösteriyor. AİHM 2014 yılında Türkiye ile ilgili 101 dosyayı sonlandırarak 94 mahkûmiyet kararı verdi. Mahkûmiyet kararlarına ayrıntılı olarak bakıldığında, Türkiye 45 mahkûmiyeti özgürlük ve güvenlik hakkını düzenleyen 5. maddeden; 31 mahkûmiyeti adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddeden; 24 mahkûmiyeti ifade özgürlüğünü düzenleyen 10. maddeden; 15 mahkûmiyeti insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleyi yasaklayan 3. maddeden aldı. Mahkûmiyet sayıları bakımından Rusya birinci, Türkiye ikinci, Romanya üçüncü sırada yer aldı.
Tablo 6: 2014 yılı AİHM kararları
Son olarak 2013 yılına da bakalım. AİHM 2013 yılında Türkiye ile ilgili 124 dosyayı sonlandırdı 118 mahkûmiyet kararı verdi. Verilere göre, Türkiye 35 mahkûmiyeti özgürlük ve güvenlik hakkını düzenleyen 5. maddeden; 32 mahkûmiyeti yargılanma süresiyle ilgili 6. maddeden; 19 mahkûmiyeti koşullu ihlalleri tanımlayan 3. maddeden; 18 mahkûmiyeti insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleyi yasaklayan 3. maddeden; 11 mahkûmiyeti yaşam hakkını belirleyen 2. maddeden; 9 mahkûmiyeti ifade özgürlüğünü düzenleyen 10. maddeyi ihlalden aldı. 2013 yılında mahkûmiyet sayıları açısından Rusya birinci, Türkiye ikinci, Romanya üçüncü oldu.
DW Türkçe’nin 30 Ocak 2014 tarihli haberine göre, AİHM’e başvuru sayısında uzun yıllar Rusya’nın ardından ikinci gelen Türkiye, 2013 yılında ilk kez beşinci sıraya gerilemiş. Bu gerilemede Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının tanınması ile dava sürelerinin uzunluğunu belirleyen yasal düzenlemelerin etkili olduğu ifade ediliyor.
Tablo 7: 2013 yılı AİHM kararları
Sonuç olarak, Türkiye’nin AİHM karnesinin en kötü durumdaki Rusya’dan daha iyi olduğunu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi maddelerini ihlalde Ukrayna ile yarıştığını söylemek mümkündür. Mahkûmiyet sayılarında Rusya’dan daha iyi durumda olmak zaferse, evet biz de zafer diyelim.
Bir kez daha hatırlatalım. Medyanın görevi gerçekleri bulup bozmadan kamuoyuna aktarmaktır. Gerçekleri nesnel biçimde aktarmak yerine propaganda aygıtına dönüşen medya gazetecilik mesleğine zarar verir, kamuoyunun yanlış bilgilenmesine yol açar ve demokrasinin sağlıklı işleyişine engel olur.