Birçok ülkede görülmüştür: Bir deli-suçlu lider ve izleyicileri bütün bir toplumu rezil edecek işlere kalkışırlar ve ülkelerine onarılmaz zararlar verirler. Bunu en son Putin Rusya'sında görmüş bulunuyoruz. Hiçbir affedilebilir, hoş görülebilir nedeni olmadan, asker ile çocuk ve sivil ayrımı gözetmeden, Ukrayna'yı işgal ve istila ederek bombardımana tutması Rusya'yı bütün dünya nezdinde itibarsızlaştırmıştır. Zaten Sovyet Devrimi'nden sonra hep buna teşne olan dünya nezdinde.
Putin'in kendine biçtiği şecere Çarlık Rusyası-Stalin Rusyası-Putin ve Oligarklar Rusyası-Dostoyevski çizgisine oturuyor. Kendi beyanlarına göre. Tabii, burada Dostoyevski'ye yazık oluyor. Slav milliyetçiliği, daha doğrusu kavimciliği ve dincilik yapmasına karşın, büyük hümanizmi nedeniyle bu çizgiye oturtulamayacak kadar evrenselci bir edebiyat dehası idi. Çarlığın mutlakçılığı, Stalin'in acımasızlığı ve Putin'in son patolojik ve kriminal savaşçılığıyla ilgisi olamaz. Onu bu çizgi üzerinde göstermek düpedüz küstahlıktır.
Ne acıdır ki, bugün Rusya'da baskın olan kolektif kimlik soyağacı, öbür çizgi olan Aydınlanmacı ve Marksist-sosyalist gelenek-Sovyet Devrimi ve Lenin-bugünkü Putin muhalifleri-Tolstoy çizgisi değildir. Oysa bu ikinci çizgidir ki klasik Rus edebiyatını, müziğini, resmini, devrimci siyasi düşüncelerini, bilimini, tıbbını ve psikolojisini, astronomi ve matematiğini, dans ve balesini içinde barındırır.
Putin'in kafasında bu muazzam kültürün bagajı değil, Çarların yayılmacılığına ve hoyratlığına nostalji vardır. "Tarihsel Rusya"nın istilacılığını canlandırmayı öylesine marifet sanıyor ki Gogol'un Ukrayna'sına bu denli barbarca ve hunharca saldırabiliyor. O Gogol ki "Palto"sundan bütün bir Rus edebiyatı klasikleri çıkmıştır. ("Ölü Canlar", "Müfettiş", vd.den çıkanlar da cabası.) Nasıl İrlandalı yazarlar İngiliz edebiyatına başyapıtlar kazandırmışlarsa, Ukrayna-Rus edebiyatları ilişkisi de buna benzer.
Putin Rusya'sının Ukrayna'ya açtığı saldırı savaşının savunmacı, devrimci, insani hiçbir gerekçesi yoktur. Bu günlerde Putin'in iktidar çevrelerinde iyi bir analist olarak itibar gösterilenlerden birinin de faşist Samuel Huntington olması rastlantı değildir. (Fukuyama'yı henüz duymadım.) Kissinger ve Friedman da belki iktidar çevrelerinde el üstünde tutuluyordur, ama ben o kadarını bilmiyorum.
"Kont" Tolstoy bir hümanist ve proto-sosyalistti, "Slavist" Dostoyevski de bir evrenselci hümanistti. Rusya böyle çelişkileri içinde birlikte barındıran bir büyük kültür iken bugün zıt cereyanlardan sadece birinin, gayrı insani olanının ve barışçıl olmayanının eline düşmüş görünüyor.
Sovyetler Birliği'ni, şimdi de Rusya Federasyonu'nu kuşatmaya meraklı Batı kapitalizmi tekrar kapılara omuz atıyor olabilir ama, meşru müdafaa söz konusu ise Rusya kendini NATO'ya karşı savunmak için kendi sınırları içinde ve üstünde önlem alabilirdi; Ukrayna'ya saldırması ve onu işgal etmesi gerekmezdi. Sivilleri ve çocukları katletmesi ise hiçbir ölçüye sığmaz. (Heinrich Böll: "Çocuklar da sivildir.") Putin yönetiminin Rus halkına ve kültürel mirasına verdiği zarar herhalde birkaç kuşak giderilemeyecek.