Bugünlerde Türkiye kendisiyle imtihan oluyor. Türkiye'de yaşayan insanlar olup biten, aklın almayacağı olaylar karşısında tepkisiz kalıp susarak tarihin çöplüğünde yerini almak ya da artık nihayet sesini çıkararak, yaşanalar karşısında avazı çıktığı kadar bağırıp cumhuriyetin ikinci yüzyılında daha medeni bir ülkede yaşamak arasında bir tercih yapmak zorunda.
İnsan olan isyan eder. Günlerdir 6 yaşındaki kız çocuğunu 29 yaşındaki müridiyle evlendiren Hiranur Vakfı kurucusu tarikat şeyhi Yusuf Ziya Gümüşel'in marifetlerini okuyoruz. Küçük kıza tecavüz edildiğini fark edip ihbar eden bir hekimin öncülüğüyle açılan soruşturmada, kemik yaşı tespiti için nasıl küçük kızın yerine 21 yaşında bir kadının sokulduğunu, göz var izan var demeden savcıların hakimlerin olayı nasıl örtbas ettiklerini…
İki yıl önce de Uşşaki tarikatı şeyhi Fatih Nurullah'ın 12 yaşındaki bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu ortaya çıkmıştı. Maşallah ülkede dini cemaatler, kuran kursları, çoluk çocuğa tecavüz, istismar için elverişli ortamlara dönüşmüş. Son dönemde gelen haberlere bakın:
Balıkesir'in Dursunbey ilçesinde mahalle imamı, Kuran kursunda 3'ü kız, 4'ü erkek 7 çocuğa cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla tutuklanarak…
İstanbul Sultanbeyli'de 13 yaşındaki erkek öğrencisine nitelikli cinsel istismarda bulunduğu iddia edilen Eşref A. (44) hakkında 16 yıldan az olmamak şartlı hapis cezası istemiyle dava açıldı…
Niğde'de bir Kuran kursunda 5 yaşındaki çocuğa cinsel istismarda bulunan kurs görevlisi 25 yaşındaki sanık Ahmet Faruk Yörükoğlu'na indirim yapılmadan 18 yıl 9 ay hapis cezası verildi…
Ümraniye'deki Fıkıh-Der'e bağlı Kuran kursunda yatılı kalan çocukları istismar ettikleri iddiasıyla haklarında "çocuğun cinsel istismarı" ve "eziyet" suçlarından dava açılan ve geçtiğimiz ay yapılan ilk duruşmada tutuklanan kurs sorumlusu Ö.I., eğitmenler H.S.B. ile T.B.'nin yargılanmalarına devam edildi…
Erzurum'da Diyanet'e bağlı Kuran kursunda yedi çocuğun istismara uğramasına yönelik davada karar çıktı…
Denizli'nin Pamukkale İlçe Müftülüğü 'ne bağlı olarak Akköy Mahallesi'nde faaliyetini sürdüren Akköy İmam-ı Azam Yatılı Kur'an Kursu'nda iğrenç bir olay yaşandı.Müftülük tarafından Kur'an kursuna, iddialara göre mesleki yeterlilik belgesi olmadan ve bu tür kurumlara alınacak olan görevlilerle ilgili yönetmelik şartları göz önünde bulundurulmadan aşçı olarak istihdam edilen ve bir tarikata mensup olduğu bildirilen Ali D. adındaki kişinin, 11-12 yaşlarındaki hafızlık eğitimi gören iki erkek çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu ve uzun süre taciz girişimini sürdürdüğü ileri sürüldü…
Dikkatinizi çekerim bu haberlerin hepsi 2022'den. Daha önceki yıllarda olan bitenlere, misal muhtelif şehirlerdeki (Rize, Çorum, Karaman) Ensar Vakfı çalışanı tecavüzcülere, Sinop'un Gerze İlçesi'ndeki dindar gençlik yetiştirmek için kurulduğu söylenen Gençlik İlim ve Hikmet Derneği Başkanı Rafet Ermiş'in tecavüz ettiği 4 erkek çocuk meselesine, Giresun Alucra Erkek Yatılı Hafızlık Kuran Kursu'nda 9 ila 13 yaşlarındaki 9 öğrenciye tecavüz eden Halil İbrahim U.'ya, İzmir Dikili'deki Süleymancılar'ın yurdunda kalan 9 erkek öğrenciye tecavüz eden din eğitmeni Ömer Faruk Ergen'e ve daha burada sayamayacağım, dini ortamlarda gerçekleştirilen muhtelif tecavüz ve istismar olaylarına da girmedim. Bir de bunlar buzdağının görünen yüzü.
Dini vakıfların kurslarında, tarikatlarda bu olaylar artarak sürerken zamanının Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, Ensar Vakfı yurtlarında 45 çocuğa tecavüz edilmesi olayı karşısında "Buna bir kere rastlanmış olması, hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz" demişti. Bildiğin ağır sapıklık karşısında dini hassasiyetleri ön planda olan iktidarın kadın Aile Bakanı'nın tepkisi. Muhtemelen hanımefendinin gözlükleri, görmek istemediklerini görmeyecek özelliklere sahip.
Yukarıda özetlediğim sapık tablo ortadayken gün geçmiyor ki iktidarın adamlarından biri LGBTİ bireylere karşı nefret söyleminde bulunmasın, Lut Kavmi meselesini gündeme getirmesin. Yine aynı abiler "aile kurumuna ve insan fıtratına yönelik tehditlere set çekeceğini" söyledikleri bir anayasa değişikliği öneriyorlar. Majestelerinin kalemşoruna göre "sapkın bir eğilim olan LGBT'nin son dönemlerde aileyi hedef alması nedeniyle Anayasa'nın 41. maddesinde düzenlemeye gidilmiş". Anayasa değişikliğinin savunmasını da, küçük kız çocuklarıyla evliliği "küçüğün rızası var" diyerek aklamaya çalışan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ yapıyor. Yakışır beyefendiye.
Yakışır da, benim merak ettiğim, kuran kurslarında, tarikatlarda falan çoluk çocuğa uçkur çözen, sapık fantezilerinin öznesi haline getiren tecavüz eden, istismar eden, eziyet eden adamlar hangi kavimden? Bu adamların kaçı aynı zamanda bir kadın ve bir erkekten oluşan kutsal ailenin bir parçası? Ve yine acaba, yaşadıkları toplumda saygı gören bu sapıkların sayısı sanıldığından kat be kat fazla mı? Diyorum ki LGBTİ bireylerden toplumu koruyacağınıza (topluma bir zarar verdiklerini ben bugüne kadar görmedim), toplumu arka bahçenizde dolaşan bu sapıklardan kurtarmaya biraz kafa yorsanız.
Yayın yasaklarına, propaganda makinesinin gizlemeye, saklamaya uğraşmasına, iktidar yargısının üstünü örtme gayretlerine karşın bir yerlerden yükselen koku artık tahammül edilemeyecek hale geldi. Tarikatlerin, cemaatlerin gizli mahfillerinde yürüyen siyaset, ticaret ve seks oyunlarının ülkeyi ve devleti kemirip durduğu, gözler bağlansa da pis kokulardan saklanamaz hale geldi. Başta da belirttiğim gibi bugün Türkiye kendisiyle imtihan oluyor. Ya bütün ülke Sema Ramazanoğlu gözlüklerini kuşanacak, ya da artık vermesi gereken tepkiyi verecek.
İmtihan kağıtları açıldığında Cumhuriyetin ikinci yüzyılının "yolları çatallanan bahçe" sinde hangi yolun seçilmiş olduğunu göreceğiz.