Düşünce dünyamızın önemli isimlerinden Çetin Altan, "var olmak" ve "varlıklı olmak" arasındaki farkı yıllarca bıkmadan usanmadan yazdı, çizdi. Fransız düşün hayatından ödünç aldığı bu tanımlama ile bizi bize anlattı. Varlıklı olma çabasının var olma çabasının önünde olduğu bireylerde ve toplumlarda kekremsi bir tat ağızlarda hep kalıcı oldu.
Geleneksel şirketler, kâr amacı güdüleriyle hissedarları için gelir yaratma ve kârlılıklarını artırmaya odaklanarak varlıklı olmaya efor harcarlar. Bu öyle güçlü ve öyle kabul edilmiş bir bakış açısıdır ki, aksi bir durum şirket yöneticilerini zor durumda bırakır. Görevlerini ihmal eden ya da yeterli performans gösteremeyen çalışan kategorisinden, şirket ortakları tarafından cezai, maddi ya da manevi bedel ödemeye mecbur bırakılırlar.
Değişen dünya, kapitalizmin kendini yeniden üretme zorluğu, toplumsal talepler, global gelir adaletsizliği ve iş gücünün farklı talepler yaratan yapısı, şirketleri sadece hissedar karına duyarlı olamayacak şekilde köşeye sıkıştırıyor. Varlıklı olmanın yanında var olma kaygısını da ön plana çıkarıyor.
Deloitte tarafından Millennial kuşağı üzerine yapılan bir araştırmada, araştırmaya katılanların yüzde 40'ı şirketlerin hedefinin toplumsal fayda olması gerektiğini söylerken, Intelligence Grup tarafından yapılan araştırmada ise Millennial kuşağının yüzde 64'ünün önceliğinin "dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek" olduğu kayıtlarda yer aldı.
Bugünün iş gücü, ünlü ekonomist Milton Friedman'ın "şirketlerin tek sosyal sorumluluğu karlarını maksimize etmektir" önermesine şiddetle karşı çıkıyor.
Hem karlılık, hem de tüm paydaşlara fayda peşinde koşabilecek bir yapıyı oluşturabilmek ihtiyacına cevap olarak Amerika Birleşik Devletleri'nde 36 eyalet tarafından "Public Benefit Corporation- BFC"-Kamuya Faydalı Şirket" olarak bilinen yeni bir şirket türü kurgulandı.
B Corp (Benefit Cooperation), kâr amacı güden, vergiden muaf olmayan ve büyük çoğunlukla klasik bir şirket işleyişine sahip ticaret şirketleridir. Ancak klasik bir şirketin aksine tek maksatları kâr maksimizasyonu olmayıp toplumsal bir faydaya hizmet etmenin de peşine düşerler. Bu yönüyle B Corp, kâr amacı güden ve gütmeyen tüzel kişilikleri bir potada eritmekte ve kârından fedakârlık yapma pahasına da olsa çevreyi ve toplumu olumlu şekilde etkilemek için faaliyet gösteren bir yapıdır. Bu çabanın karşılığında vergi düzenlemelerine bağlı olarak finansal avantajlar elde eder.
Hissedarların kârını maksimize etme amacından sapan yönetim şekli izlendiğinde sorunlar yaşayabilecek klasik şirket yöneticisinin aksine B Corp yöneticileri; çalışanları, toplumu, çevreyi, müşterileri, tedarikçileri odağa alan bir yönetim sergiler.
Türkiye'de "B Corp-Faydalı Şirket" şeklinde tanımlanmış bir yasal düzenleme yok.
Yakın gelecekte tüm dünyada daha da yüksek sesle tartışılacak bu iş yapış şeklinin ve toplumsal duyarlılığın "uzak ve yalnız" ülkemizde de yeşereceğini umut etmek moral verici.
Yasalarla düzenlenmemiş bu alana kafa yormak isteyen tüm şirketler ve yönetenler için başka bir yolculuk da mümkün.
2006 yılında ABD'de 3 arkadaş kar gütmeyen bir organizasyon kurarak BLab'ı, hayata geçirdi.
Blab, toplumsal etkisini artırmak ve bu alanda yol açmak isteyen şirketler için bir sertifikasyon sistemi oluşturdu. Organizasyon, 2007 yılında 82 şirketi değerlendirerek onayladı. Sosyal ve çevresel performansı, şeffaflığı ve hukuki hesap verebilirliği onaylı şirket trendi de zamanla hız kazandı
B Corp topluluğuna katılan şirketler kamusal şeffaflık, çalışanlar, yerel ekonomi, toplumsal ve ekolojik performanslar gibi alanlarda değer yarattıklarını gösteren belirli bir performans standardına uymayı hedefliyorlar. Şirketler bu kriterleri yerine getirerek dünya ve çevre için en iyi olmayı amaçlıyor.
Çevre, topluluk, toplum, çalışan, regülasyonlara uyum, şeffaflık gibi önemli açılardan süreçleri ve iş yapış şekilleri değerlendirilen şirketler bu sertifikasyona hak kazanıyor.
200 sorudan oluşan değerlendirmede minimum 80 puan almak zorunda olan şirketler, değerlendirmeyle birlikte "karşılıklı bağımlılık bildirgesi" adlı belgenin altına da imza koyuyor. Arzu edilen değişim için rol model olma sorumluluğunu taahhüt ederken, bu çerçevede tüm iş süreçlerini, ürünleri ve hizmetleri fayda sağlayacak şekilde tasarlama, insanı odağa alma, gelecek kuşaklar için sorumluluk üstlenme ve birbirlerine olan bağımlılığın da altını çiziyorlar.
Bu bakış açısıyla "gücün iyilik için kullanımı" şirketlerin temel vizyonunu oluşturur.
Değerlendirme beş kategoride yapılıyor.
Çevre, çalışanlar, müşteriler, toplum ve yönetişim. Çevre bölümü, şirketin çevresel performansını malzeme, kaynak ve enerji kullanımı ve emisyonlarıyla değerlendirirken, tedarik zinciri çevresel etkisinin yanı sıra ulaşım ve dağıtım kanallarını da göz önünde bulundurabilir.
Çalışmanın çalışanlar kategorisi, tazminat, fayda, eğitim ve sahiplik fırsatları yoluyla nasıl davrandığını ölçer. İletişim, esneklik ve kurum kültürü açısından şirket içindeki genel çalışma ortamını ve çalışan motivasyonu gibi temel kavramlarla en önemli paydaşa bakış açısını yansıtır.
Değerlendirmenin müşteriler bölümü, bir şirketin kamu yararını destekleyen ürün veya hizmetler satıp satmadığına odaklanarak bir şirketin müşterileri üzerindeki etkisini ölçer.
Topluluk açısından ise çeşitlilik, yerel topluluğa katılım ve şirketin toplum hizmeti ve hayırseverliği çevreleyen uygulamaları ve politikaları ne ölçüde desteklediği önemli bir kriter halini alır.
Son olarak, yönetişim kategorisinde ise şirketin hesap verebilirliği ve şeffaflığı değerlendirilir.
Günümüzde, 74 ülkeden, 150 farklı endüstriden 3821 şirket bu taahhüdün altına imza atmış durumda. Türkiye değerlendirmesinde 4 şirket bu sertifikasyona sahip.
2011 yılından bu yana sertifika sahibi olan açık hava sporları ile uğraşanların vazgeçilmez markası Patagonia bu alandaki en özel şirketlerden biri.
California merkezli Patagonia 1973 yılında Yvon Chouinard tarafından kuruldu. Patagonia 151.5 puanı ile en iyi B Corp şirketleri arasında.
Peki Patagonia ne yapıyor? Çiftçiler ile birebir iletişime giren ekip daha çevre dostu kumaşlar aramaya devam ediyor. Şirket geri dönüşümlü polyesterlerin yanı sıra bazı ürünlerinde kenevir kullanıyor. Son beş yıllık dönemde ise nemi daha verimli bir şekilde filtreleyen ve kullanıcılarına daha fazla hareket serbestliği sağlayan değişken örgülü "Capilene" taban katmanı geliştirilmiş. Geliştirilen dikiş yöntemleri kumaşların daha sağlıklı kalmasını sağlıyor. Bu durum malzemelerinde yıllarca dayanmasına imkan veriyor. Ürünlerinin dayanıklılığı ve tamir edilebilir oluşu önemli. Ürünlerin ekolojik etkilerini sınırlandırmak amacıyla kullandıkları malzemelerin geri dönüştürülebilir olması üretimde önemli bir kriter.
2018'de Danone Kuzey Amerika CEO'su B Corp sertifikalı olduklarını duyurdu. Yıllık 6 milyar dolar ciro ile Danone Kuzey Amerika, dünyada B Corp sertifikasına sahip en büyük şirket oldu. Ayrıca küresel Danone organizasyonunun 2030 yılına kadar B Corp sertifikasını alma hedefini açıkladı. Unilever, Ben & Jerry's dahil olmak üzere sertifikalı B Corp olan birkaç yan kuruluşa sahip.
Ben & Jerry's üretimde sağlıksız kaynaklara yer vermiyor. Sosyal açıdan sorumlu işletmeleri destekleyen Unilever Ben & Jerry's için de aynı misyonu benimsiyor. Aile çiftliklerinden aldıkları sütü kullanan şirket, ürün aldığı ineklerde sentetik büyüme hormonu "rBGH" olmamasına dikkat ediyor. Bu hormon ineğin doğum sonrasında yavrusu için daha fazla süt oluşturmasına izin veren "somatotropin" hormonunun yerine geçiyor. Pastörize süt firmalarının kar amaçları için kullanımına izin verdikleri bu yapay hormon ineklerde birçok hastalığa yol açıyor. 2013 yılında kullandığı tüm ürünlerin GDO dışı kaynaklardan üretilerek hazırlandığını bildiren şirket, GDO etiketleme mevzuatını destekliyor.
2014'te Brezilya'nın en büyük kozmetik ve kişisel hijyen ürünleri üreticisi olan Natura, B Corp sertifikasyonu almasıyla beraber ulusal borsada işlem gören ilk B Corp sertifikalı şirket oldu ve önemli bir kilometre taşı aşıldı. 2020'de Natura, kozmetik sektöründe doğrudan tüketiciye satışın öncüsü Avon'u 2 milyar dolara satın aldı. Avon, anlaşmanın parçası olarak bir B Corp yapısına dönüşecek.
Tüm bu çabaların sonuçta nasıl bir etki yarattığı ve yaratacağı tartışmaya açık. Siyasi yelpazenin solunda yer alan okur, B Corp yaklaşımın "kuzu postuna bürünmüş kurt" stratejisi olduğunun altını çizerek yabana atılmayacak görüş sunabilir.
İş yapış şekillerini değiştirmek ve tüm paydaşları ile uyumlu bir yapıya kavuşmak isteyen iyi niyetli şirketlerin ve yönetimlerinin B Corp sertifikasyonu için yola çıkması, insanlık için küçük, şirketler için büyük bir adım olarak değerlendirilmeli.