Başkanlık sisteminin kadın haklarını savunmakla bir ilgisi var mı? Bilemem.
"Kadın Hakları" savunuculuğu, genel anlamda doğru bir tanımlama değil.
Doğru tanım "İnsan Hakları" olmalı. Çünkü insan hakları savunuculuğunda ayrıcalıklar ve farklı cinsler gözetilemez, gözetilmemeli. Kadın haklarından söz edildiği zaman, erkek haklarını da lâfa getirme gereği doğuyor. Yada daha da ilginç olanı, erkek haksızlıklarını…
Bu mudur istenen sonuç?.. Bu oluyor çoğunlukla!.. Öte yandan, kadınlara Kadın Hakları'nın verildiğini söylemek ayıptır. Olsa olsa, zaten var olan ve belki ihmale uğratılan doğal hakların hatırlatılmasından söz edilebilir. Ama... Bu açıklama Türkiye'de, kadınların haklarını kendi mücadeleleriyle almadığı, onlara bu hakkın fazladan verildiği şeklindeki söylem, her saygı değer kişinin ağzında tekrarlanır durur. Bu söylenişteki gizli niyet ve anlam, kadınların bunu hak etmedikleri, biçimindedir. Yani verilmeyebilirdi de, ama verilmiş işte, demeye getirilir!.. Bu türden eleştirilerin savunulabilmesi adına ileri sürülen bir diğer bir söylem de "kadın erkek eşitliği" kavramıdır. Dikkatle bakılırsa;
"Kadın erkek eşitliği" söylemindeki, moda deyimle subliminal hedefin, kadının erkeğe eşit kılınması isteğinin olduğu görülür. İnanmıyorsanız tersini söyleyip bir deneyin, bakın neler oluyor. Yerlerini değiştirerek "Erkek kadın eşitliği" deyin, yani erkeğin kadına eşit kılınmasını ima eder anlamında. Rahatsızlık çıkacaktır! Kaldı ki eşitlik söylemi, olan fark'ın ortadan kaldırılması özlemini de dile getirir. Fark en genel anlamıyla cinsler ayrımının vazgeçilmezidir. Dolayısıyla... Eşitlikten değil, eşdeğerlilikten söz edilmeli. Yani... Insan Hakları konusunda cinsler, farklılıklarıyla birlikte, eşdeğerli olarak eşit haklar sahiptir, onları paylaşırlar, denilmeli. Öte yandan... Bir çok konuda kadınlara ayrıcalık ve öncelik tanınması ise, insan haklarından daha çok, sağlık, cinsellik, kibarlık, uygarlıkla ilgili bir centilmenlik ve çelebilik gereğidir. Bu da insan hakları konusunda eşdeğerliliği zedelemez. Tam tersine pekiştirir.
Netice olarak;
Kadınlar ve erkekler, evrende var oluşlarından bu yana, durup dinlenmeden birbirlerini arayıp bulmuşlardır.
Böylesine bir arada yaşayıp gelirlerken, taraflardan biri olan kadının, zaman zaman, toplum, hukuk ve siyasal iktidarlar tarafından insan haklarından yoksun bırakılmış olması ise, ne yazık ki çok ciddi boyutlara varabiliyor.
Sorunların çözümü için;
Cinslerden birini, diğerinin haklarını korumak adına sürekli suçluluk töhmeti altında tutmak ve bu iki tarafı birbirlerine karşı durmaksızın kışkırtmak yerine…
Neslin devamını bunların birbirini sevme şartına bağlamış olan mucizeyi hiç akıldan çıkarmadan…
Bu mutluluğun gerçekleşmesindeki sosyal ve hukuksal engelleri ortadan kaldırmaya yönelik söylem ve davranışların çok daha işe yarayacağını…
Böylece,
taraflara haklarının çok daha kolay teslim edileceğini ve güvence altında olacağını bilmekte ve söylemekte sayısız yararlar olmalı.
Şimdi bunların, şu sırada tartışılmakta olan, Başkanlık Sistemi ile ne ilgisi var? Diyorsanız…Ben de sorarım size;
Başkanlık Sisteminin bu konularla bir ilgisi var mı, olabilir mi?..
----------------o-----------------