Tan Oral
Başlıktaki ifadeye takılmayın siz. Her insanın aklında taşıdığı, dilinde yaşattığı, her fırsatta kendini gösteren şahsî dünyasının, paha biçilmez değerde upuzun kısa bir özeti zaten vardır.
Oturduğu sağlam mantık ise yer ve zamandır yani dünyası ve hayatı!.. “Bizim memlekette, bizim zamanımızda”, diye konum bildirerek söze girilir ki, anılar dinleyen için sahici olsun.
Pek çok şey, dünya ile birlikte anılır. Dünya savaşı, dünya barışı veya iş dünyası, sanat dünyası, basın dünyası, siyaset dünyası, hayal dünyası, bitkiler dünyası, havacılık dünyası. Yetmez, yalan dünya, kavanoz dipli dünya, kahpe dünya, adaletin bu mu dünya vb…
Velhâsıl üstüne yapışmış, duran ya da kıpırdayan ne varsa, onların önemini ve büyüklüğünü belirten ölçü, yine dünyadır.
Çünkü zıplasa, havalansa, ayağı takılsa bile, bir şeyin sonunda düşeceği yer dünyadır, gider ona yapışır. Şeylerin yapış yapış bu dünya sevdası da ne ola ki?..
Yine de düşündüğünü, gözün gördüğü her şeyi planladığını ve yaptığını iftiharla söyleyen insan, yani bizler bir yana, dünya bir yanadır. Gözümüzün önünde de ayrı ayrı dururlar, zihnimizde de. Onun uzaydan çekilmiş fotoğrafının bilinmiş olması, belki bu algıyı kolaylaştırmıştır. Zira o fotolarda biz görünmeyiz.
Bu yazıyı okurken çevrenize şöyle bir bakın; pencere, cam, saksı, içinde yeşil yapraklar, dolap, ampul, bilgisayar, klavye üstünde parmaklarınız, uçlarında tırnaklar, altında masa, üstünde kâğıt kalem, sırtınızda gömlek, onun içinde fanila, daha içinde sizin deriniz, daha içinde kaslar, ciğerler, omurga, devamla çıkın dışına, sandalye, badana sıva, duvar, komşu, hepsinin altında döşeme, temel, sömel ve işte sonunda; Dünya!..
Sayın sayabildiğiniz kadar, otomobil, demiryolu, dronlar, trenler, TIR’lar, kaldırım üstünde dolaşanlar, sokak lâmbaları, gökdelenler, stadyum ve koşuşan sporcular, parti binası, nutuk atan siyasetçi, cebinde ilaçları, mendili, cüzdanı, parası, pulu, sevgiliden gelen mektubu, aşağıda yürüyen ayakları, çorapları, botları, hemen yanından geçen şehir hayvanları kedi köpek, köşedeki koca ağaç, havada martılar, yerde karıncalar, suda gemiler, vitrinde turşular, uzatın gitsin aklınızda ne varsa, canlı cansız.
Gelelim can alıcı soruya; bütün bu saydıklarımızı oluşturan ana madde nedir?
Dünya maddesidir!..
Saydığınız canlı cansız her şey ortada yok iken, dünya vardı, ya da varmış. Bu saydığınız, sayamadığınız ne varsa, başka bir yerden gelmedi ya dünyaya.
Burada oluştu, oluşturuldu, dünya maddesinden, yani çamurdan!
Bu yanıt türkümüzde, kültürümüzde ve inancımızda da aynen vardır; çamurdan yapıldık, topraktan geldik toprağa gidiyoruz vb.
Bu sav sadece canlılar için değil, geriye ne kaldıysa hepsi için de geçerlidir;
Denizaltı, olta, misina, şarap, tanker, mikroskop, patlıcan oturtma, tükenmez kalem, cep telefonu, bal, kalorifer peteği, fırın sütlaç, rakı, kol saati, leblebi, blucin, covid 19 aşısı, gözlük camı, çocuk sesi, borç senedi, kuyruklu piyano, vitamin hapları, matbaa makinesi, şnorkel, yatak çarşafı, F 35, şeref madalyası, sakız, çaydanlık, buğday silosu, tornavida, aşure, hepsi hepsi dünya maddesinden oluşmuştur. İyi de…
Bütün bunların olması için...“Kısa Dünya Tarihinin kısaltılmış özeti” oluşsun diye gereken enerji nerede, adı ne? Güneş!..
Dünyayı ısıtan, yumurtayı rafadan yapan, çayı demleyen, D vitamini hasıl eden.
Dünya’nın olmayan aklına esse de çevresinde fır döndüğü güneşe birkaç santim daha yaklaşsa turlarken, her yer cehenneme döner, yumurta da, çaydanlık da öyle ısınır, öyle ısınır ki hepsi erir gider.
Vay benim köse sakalım!.. N’oldu benim sevgili can sıkıntılarım, öfkelerim, nefretlerim, hainliklerim, kabuslarım, hasetliklerim, yalanlarım, sunturlu küfürlerim, aldanmalarım, karın ağrılarım, karabasanlarım, hani nerede?..
--------o--------