Politik yöneticilikte üç dönem kuralı, yorgunluğa ve onun olumsuz sonuçlarına karşı alınmış akıllıca bir uygulama. İyi güzel de...
Üç dönem insanları yoruyorsa, on üç dönem ne yapmaz ki? Yerlerde süründürür, kayıp düşmemek için kişi her yere tırnak geçirmek zorunda kalır. Kalıyor da, her yer tırmalanıyor.
Bu kuralı icat eden ve herkese uygulatan zatı muhteremin kendisi, sürekli olarak yorulmadığını, aşkla yola devam ettiğini tekrarlayıp duruyor.
Buyurun, tipik bir yorgunluk belirtisi!..
Aşkla çalışan yorulmaz, diyor. Devam ediyor, mitinglerde alkış aldığı kalabalıklara, ben size aşığım, diye sesleniyor.
Yanıtı bir gazete patronundan geliyor, ben de ona aşığım, diye.
Anam bana yalan söylemeyi kötülerken, iki durumda yalan mubahtır, demişti. Biri savaşta, diğeri aşkta!
Aşık Veysel'in aşk tanımını çok beğenirim, diyor ki, "Sevdiğine kavuşamazsın aşk olur!"
Eleştirdiğimiz siyasi kişi ve kadrolar, ayrılığı sezdikleri için mi acaba, aşktan bu kadar çok söz etmeye başladılar? "Kaderin üstünde bir kader vardır!.."
Halbuki, her topluluğun ihtiyacıdır, sorumluluğu artık tecrübesi ile sınırlı, ağırbaşlı tonton bir büyükbabaya saygı sunmak. O da zaten yılların biriktirdiği yorgunluğun ağırlığını, kendisine gösterilen bu saygı ile dengeler ve hafifletir. Doğanın sevecen süreçlerinden biridir...
Ne yazık ki biz buna hasretiz ve...
Ne yazık ki bazen bunun tam tersi yaşanır. Kendinden başka kimseye güvenmeyen, kimseleri beğenmeyen ve huysuz ihtiyar diye tanımlanan biri, aile topluluğuna kök söktürür. Aşktan, meşkten bile söz etmeye başlar. Aile metaforunu bırakıp yaygın deyimiyle söylersek, toplumu dizayn etmeye yani mühendisliğe yeltenir. Şekilde görüldüğü gibi…
Toplum mühendisleri genellikle darbeci askerlerden çıkıyor ya da dikta heveslisi despotik siyasetçilerden. Toplumun iyiliği için diyerek yola çıkıp, onun tasarımını akıllarındaki modele göre biçimlendirmeye niyetleniyorlar.
Ve bu işi de narkozsuz ameliyat gibi, acılar içinde, bağırta bağırta yapıyorlar. Daha incelikli davrananlar ise önce herkesi narkozla uyutmaya çalışıyor, bir türlü uyutulamayan bazı uyanıkları da, fıkrada olduğu gibi, usulüne göre tokmakla...
Oysa toplumların kendilerini kendileri değiştirir. Bunu da sanatçılarıyla, yazarları, düşünürleri ve üreticileri ile özgürce tartışarak zaman içinde yapar. Sağlıklı olan budur.
Siyasetçi sadece buna yol açar, bu ortamı sağlar. O kadar...